'Petrol olmadan yaşamak mümkün mü?' sorusu oldukça kapsamlı bir tartışmadır. Bu tartışmanın yapılabilmesi için ekonomik, teknolojik ve siyasi açıdan ne durumda olduğunun bilinmesi gerekir. O yüzden gelin hep beraber petrol endüstrisinin yükselişine bakalım ve soruyu cevaplamaya çalışalım!
19. yüzyılda ilk olarak aydınlatma amaçlı kullanılmaya başlayan petrol, sanayi devrimi sırasında keşfedilmiştir. İlk olarak ABD'de Pennsylvania'daki kuyulardan çıkarılmaya başlanmıştır. Kömür ile rekabet edebilecek bir enerji kaynağı olduğu görülmüş ve büyük bir önem kazanmıştır. Kömürden elde edilen enerji kaynağına göre daha temiz yandığı görülmüştür, bu yüzden aydınlatma sektöründe devrim niteliğindedir.
Benzin, içten yanmalı motorlarda kullanılan en verimli kaynak haline gelmiştir. Karl Benz ve Henry Ford'un yol açtığı gelişmeler ile birlikte petrol taşıma sektöründe önemli bir enerji kaynağı haline gelmiştir.
Önemli yağ şirketleri petrol arama, üretme ve dağıtım gibi süreçlerini pazara sunmaya başlamıştır. 20. yüzyılın başlarında Orta Doğu, Rusya ve ABD gibi bölgelerde petrol rezervlerinin olduğu keşfedilmiştir. Önemli şirketlerin buralarda faaliyet göstermesi ile birlikte global olarak bir pazar kurulmuştur.
2. Dünya Savaşı sırasında önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkar. Savaşta başarı elde etmenin yolu petrole doğrudan erişiminin olmasından geçer. 1973'te yaşanan Arap-İsrail Savaşı sonrası Arap ülkelerinin petrol ambargosu, Batı dünyasında büyük bir krize yol açmıştır. Petrolün siyaset üzerinde ne kadar etkisinin olduğu buradan anlaşılır.
Sadece yakıt olarak kullanılmaz. Plastik, gübre, boya, kozmetik, ilaç gibi sektörlerde de önemli bir ham maddedir. Modern yaşamın neredeyse her alanında kendisini gösterir. Petrol ekonomik olarak vazgeçilemez bir durumdadır.
20. yüzyılın ortalarından itibaren enerji tüketimi hızı oldukça artmıştır. Enerji sektörünün en büyük payını da petrol oluşturmaktadır. Bu yüzden petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar dünya ekonomisini direkt etkiler hale gelmiştir. Petrol ihraç eden ülkeler büyük kazançlar elde ederken, ithalatçı ülkeler ekonomik kriz ile yüzleşir.
Fosil yakıtlarının kullanımı ile birlikte sera gazı emisyonları artar. Bu da iklim değişikliğinin yaşanmasına neden olur. Petrol sızıntıları, hava kirliliği, ekolojik bozulmalar... Bu gibi şeylerin olması petrol bağımlılığını gösterir. Toplumsal ve politik tepkiler kendisini gösterir.
Elektrikli araçlar, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmaya başlamıştır. Altyapıda bulunan eksiklikler nedeniyle enerji üretimi sınırlı olur. Bu yüzden petrolden tamamen kurtulmak zordur. Fakat çevre bilincinin artması ve politika yapıcılarının bu konu üzerine eğilmesi ile enerji tasarrufu sağlayan teknolojilere yapılan yatırımlar arttırılabilir.