#8'i izlerken hiç böyle düşünmemiştim! 😱Dizi boyunca Daenerys'ı birçok farklı biçimde gördük. Kendisi sürekli olarak istismara uğradığı ve oldukça sağlıksız bir ailenin içinde büyüdü. Ayrıca birçok psikolog bu karakteri çözümlerken karakterin çocukluk travmaları ve korkularının karakteri oluşturduğunu ve bunların üçe ayrılığını söylüyor: kurban, kurtarıcı ve saldırgan. Daenerys dizi boyunca devamlı olarak insanları kurtarmak için çaba gösteriyor. Bunun nedeni çocukluğu boyunca kimsenin onu kurtarmaya çalışmamış olması. Ve son olarak, güç peşinde koşuyor çünkü çocukluğu boyunca hiçbir kararı kendi verememiş.Birçok psikolog bu karakterin analizini yaptığında karakterin oldukça çocuksu davranışları olduğunu, 30 yaşını geçmiş olsa da hayatta hala kendisini kurtaracak beyaz atlı prensini beklediğini ve kendi ekonomik sorunlarını bir türlü çözemediğini söylüyor. Carrie'nin bütün düşünce ve eylemleri aşkı bulmak için. Basit ve sade ilişkileri sevmemesi de bu yüzden. Bu ilişkilerin gerçek olmadığını düşünüyor. Tabii böyle olunca farkında olmadan gerçek bir ilişkiden ve evlilikten de kaçıyor. Bunun en büyük kanıtı ise hayatına aldığı erkeklerin neredeyse hepsinin kısa süreli ilişkiler istiyor olması ve Carrie'nin onları aslında bu neden dolayı seçiyor olmasından kaynaklanıyor.Kendine çok güvenen, son derece entelektüel, her zaman kuralları çiğneyen ve insanlarla anlaşamayan House gibi karakterler izleyicileri tarafından genellikle çekici bulunuyorlar. Tabii dizide karakterin sosyopat olduğuna da değiniliyor. Peki gerçekten sosyopatlar böyle mi? Normalde sosyopatlar empati duygusundan yoksun, kolay kolay bir şeyleri sevemeyen ve arkadaşlık kuramayan insanlardır. House ise bunları saklamaya çalışıyor olsa da aslında bu özelliklerin hepsini gerçekleştirebiliyor. Arkadaşlarının ve hastalarının kötü olduğunu hemen anlıyor ve onların yanında oluyor. Bunu bazen çok kaba bir biçimde gerçekleştiriyor olsa da insanları sevmediğinden değil de başka türlü nasıl iletişim kuracağını bilemediğinden yapıyor...Kendisi istediği her şeyi gerçekleştirebilen, insanları manipüle etme gücüne sahip ve acımasız görünme konusunda üstüne tanınmayan güçlü bir kadın. Onun için diğerlerinden daha güçlü olmak her zaman en önemli durum ve bundan dolayı da en basit tabiriyle Cersei tipik bir narsist. Narsistler kendilerinden başka kimseyi tam anlamıyla sevemezler. Cersei için söyleyebileceğimiz tek istisna çocuklarıymış gibi görünse de onlar için bile şu soruyu sormaktan çekinmiyor: 'Onları gerçekten seviyor muyum yoksa onlar benim bir yansımam olduğu için mi onları seviyorum?'Kulağa şaşırtıcı gelse de Monica da Cersei kadar narsist bir karakter! Onu şimdiye kadar hiç bu şekilde düşünmemiş Friends hayranları bize kızmasın çünkü psikologlar onun bazı davranışlarının bu yönde olduğunu söylüyorlar. Monica çocukluğu boyunca her zaman abisinin gölgesinde kalmış ve bu durum onun yetişkinlik hayatında karşısına çıkan büyük bir travma yaşamasına sebep olmuştur. Bundan dolayı da kendisi bir mükemmeliyetçidir ve bir şeyleri kontrol etmeden duramaz. Disiplin onun için hayattaki en önemli şeylerden biridir. Ayrıca bir şeyleri her zaman kazanmak ve ilk yapan olmak için çabalar.Samantha de ne istediğini bilen ve başkalarının fikirlerine pek aldırmayan oldukça güçlü bir kadındır. Toplumda kabul gören normlara karşı çıkar ve bundan dolayı da ne evlenir ne de çocuk doğurur. Hiçbir zaman kendi ailesinde de bağımlı olmamış ve kimseyi kendinden daha çok sevmemiştir. Bütün bunlar onun tercihi olsa da Samantha'nın böyle bir karaktere sahip olmasına karşın yakın arkadaşlık ilişkileri olması oldukça tuhaf bir durumdur. Duygusal ilişkilerde bu kadar kaçan ve kimseye ihtiyaç duymadığını söyleyen bir karakterin yakın arkadaşları olması oldukça problemli bir durumdur.Her şey yolunda gözükse de aslında Susan'ın kurban psikolojisi vardır. Örneğin kendiyle alakalı herhangi bir sorunu çözdüğünü dizi boyunca hiç görmedik ama eşinin ya da kızının birçok sorunu için kendinden çok daha fazla uğraşmış bir karakterdir Susan. Ayrıca kendisi bunu bilinçli yapıyor olmasa da hayatta acı çeken taraf olmayı sürekli tercih eder ama kendi hayatını iyileştirmek için hiçbir şey yapmaz. Bunun nedeni annesiyle olan dengesiz ilişkisidir. Susan çocukluğu boyunca hiçbir zaman öz güven kazanamamış ve her zaman en kötüsünü düşünerek büyümüştür.Kendisi oldukça mükemmeliyetçi, hiçbir şeyden memnun olmaya, başkalarının fikirlerini asla kabul etmeyen ve iş hayatını her şeyin önüne koyan başarılı bir kadındır. Etrafındaki herkes ondan korkar ve çalışanları aynı zamanda ona karşı hayranlık duydukları için işi hiçbir zaman bırakmazlar, ki bu da aslıda tipik bir Stockholm Sendromu örneğidir. Patronları ne kadar kısıtlayıcı olursa çalışanlar da o kadar iyi iş yaparlar.Sizin ilginizi en çok çeken hangisi oldu? Yorumlarda buluşalım...
Miranda Priestly seni çok seviyorum muhteşem bir karaktersin