Ömer Ateş: "Sporcuyu Rakipleriyle Kıyaslamak, Özsaygı Kaybına Neden Olacaktır"

Sporun sadece fiziksel bir etkinlik olmanın ötesinde, zihinsel bir hazırlık ve denge gerektirdiği fikri giderek daha fazla kabul görmekte. Bu bağlamda, spor psikoloğu Ömer Ateş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, sporcuların başarılarına ve zorluklarına zihinsel açıdan nasıl yaklaşıldığını inceledik. Özellikle genç sporcuların performansını en üst seviyeye çıkarmak ve onların zihinsel sağlıklarını korumak amacıyla kullanılan stratejilere odaklanan Ateş, spor psikolojisinin önemini vurguladı. Ateş'in bakış açıları, spor ve zihin sağlığının birleştiği noktada neden bireysel yaklaşımın kritik olduğunu bize anlatıyor.

- Ömer bey öncelikle spor psikoloğunun sporcuların performansını ve zihinsel sağlığını desteklemedeki rolünü detaylı anlatabilir misiniz?

Hande Hanım, merhabalar. Spor psikologları, sporculara belirli yöntemlerle ve metotlarla destek vererek performanslarını arttırırlar. Burada üç yöntem bulunmaktadır. Birincisi, biz spor psikologları olarak sporcularla birebir görüşmeler yaparak kendilerinin performans profillerini oluştururuz. Güçlü yönlerini ve geliştirmeleri gereken yönlerini karakterlerini detaylı bir şekilde analiz ederek öncelikli olarak çalışmamız gereken noktalara odaklanırız. Bazen testler de uygulanabilir. Ancak bu testler kişilik testleri değildir. 

İkinci yöntem ise takım toplantılarında yapılan çalışmalardır. Bu toplantılarda spor psikolojisinin temel konuları işlenir. Bu konular arasında stres yönetimi, özgüven, konsantrasyon, duygu kontrolü, motivasyon, zihinsel antrenman ve diğerleri bulunmaktadır. Toplantılar kısa ve öz bir şekilde interaktif bir yaklaşımla yapılır. Sezon başı kamp dönemi ve sezon başlangıcı en ideal dönemlerdir, çünkü bu tekniklerin uygulamaya geçmesi için maç tecrübesine ihtiyaç vardır. Hazırlık maçları ve sezonun ilk maçlarında ise bu teknikler yavaşça oturmaya başlar.

Üçüncü yöntem ise maç ve antrenman gözlemleridir. Sporcuların asıl en iyi değerlendirildiği yerler maç atmosferleridir. Gerçek anlamda zihinsel dayanıklılıkları baskı altında ortaya çıkar. Baskı altında sorumluluk alıp alamadıkları, konsantrasyon ve motivasyonlarını koruyup koruyamadıkları gibi belirli konu başlıkları gözlemlenir. Ayrıca, öğrettiğimiz teknikleri kullanıp kullanmadıkları da incelenir. Hangi teknikleri daha iyi kullanıyorlar ve hangi teknikleri kullanmakta zorluk çekiyorlar, bu noktalar tespit edilir ve gerektiğinde düzenlemeler yapılır.Ayrıca, bu 3 yöntemin dışında rakip takımların psikolojik analizlerinin de yapılması gerekir. Psikolojik anlamda kırılgan ve güçlü taraflarının tespit edilmesi, bunun sporculara iletilmesi gerekmektedir.

Ek olarak, belirtmek istediğim şey: Bir sporcu, spor psikoloğu ileiki  sezona yayarak 15-20 seanslık bir çalışma yaptığında, kariyeri boyunca hatta ömrünün sonuna kadar sürecek hayat becerileri kazanmış oluyor. Düşünün, 15-20 saat kondisyon ve kuvvet antrenmanı yapacaksınız, size ömür boyu yetecek bir durum değil ancak mental çalışma için mümkün. Kimsenin yapmadığı doğruları yapanlar, diğerlerine fark atarlar. Psikolojik faktörlerdeki yüzdelik artış, diğer özelliklerden çok daha fazla olacaktır. Herkes fiziksel, teknik ve taktiksel çalışmalar yapıyor, ancak mental çalışma yapmıyorlar. Ülkemizde psikolojik faktörlerin başarıda %40-70 arasında etkili olduğunu düşünüyorum. Mesela, yüz yüze görüştüğüm Phil Jackson, basketbolda psikolojik faktörlerin başarıda %50 rol oynadığını söylemişti.

- Neden her sporcu için özel bir çalışma yaklaşımının gerekliliği üzerinde duruyorsunuz? Bu yaklaşımın faydaları nelerdir? Neden genel psikolojik destek yerine, sporcu bireyinin özel gereksinimlerine odaklanmak daha etkili bir yaklaşım olarak kabul ediliyor?

Öncelikle, her sporcuya özel çalışma yapmak gerekmektedir, çünkü karşınızda çok farklı karakterler olabiliyor. Farklı kültürlerden gelmiş ve farklı yetiştirilmiş sporcuların yaşadıkları problemler, kendi kişilik özelliklerine göre farklı algılanabiliyor. Bu yüzden bireye odaklı özel çalışmalar sonucunda performansları daha hızlı bir şekilde artıp takıma katkı sağlayacaklardır. Sporcular için özel bir alan olan psikolojinin bir dalı olan spor psikolojisi teknikleri ve yöntemleriyle yaklaşmak, genel psikolojik destekten daha faydalı olacaktır. Ben bu durumu şöyle açıklıyorum: Tıp bilimi ana bir bilimdir, ancak farklı branşlara sahiptir. Mesela, dahiliye, göz, cerrahi, vb. gibi. Psikoloji biliminde de birçok dal bulunmaktadır. Bunlar klinik, çocuk, aile, trafik, spor psikolojisi ve diğer alt bilimler şeklinde şekillenir. Diyelim ki dahiliye alanında bir hastalığınız var, o zaman göz doktoruna gidip tedavi olmak yerine dahiliye uzmanına gitmek daha uygun olur, değil mi?

- Bir sporcu, fiziksel olarak yetenekli olduğu halde zihinsel olarak sorunlar yaşarsa, bu durumun performansına etkisi nedir ve nasıl çözüme kavuşturulabilir?

Sporda başarıda 5 faktör ön plana çıkar: Yetenek, fizik, teknik, taktik ve psikolojik-duygusal faktörler. Birçok sporcu ilk 4 faktörde iyi olabilir, ancak eğer psikolojik ve duygusal faktörlerde zayıfsa ya da sorunlar yaşıyorsa gerçek performanslarını sergileyemezler. Bundan dolayı, performansını düşüren faktörler tespit edilip iyileştirildiğinde, sporcu diğer saydığımız 4 faktörde (fizik, teknik, taktik ve yetenek) daha iyi bir performans göstermiş olur. Şöyle açıklayalım: Elinizde son model, harika dizayn edilmiş bir araba var; bunun direksiyon hakimiyetini sağlayan şoförü zihnimiz olarak düşünürsek, daha detaylı anlamış oluruz. Mental faktörler, bilişsel, davranışsal ya da hümanistik teoremlerle çözüme kavuşturulup performans arttırılır.

- Sporcuların motivasyonu ve özgüveni üzerindeki çalışmaların, performanslarını nasıl olumlu yönde etkileyebileceğini açıklar mısınız?

Sporcuların başarısında motivasyon ve özgüven çok önemlidir. Bunu sırayla açıklayayım. Öncelikle, motivasyon sporcu harekete geçiren ve devam etmesini sağlayan bir güdüdür. İki parçadan oluşur: 

1- Çabanın yönü (hedef) 

2- Çabanın yoğunluğudur (sporcunun hedefe ulaşmak için ne kadar mücadele edeceğidir). Herkes çabanın yönüne yani hedeflere sahip olabilir, ancak zorluklarla karşılaştıklarında pes mi edecekler yoksa devam mı edecekler, işte burada devreye azim giriyor.

Ayrıca, içsel motivasyon ve dışsal motivasyon kavramları da çok önemlidir. Her iki motivasyon gereklidir, ancak öncelikli olan içsel motivasyona daha fazla oranda sahip olmaları daha etkili olacaktır. İçsel motivasyon, bir şeyi tutku ile yapmaktır ve içinde keyif vardır. Çocukların karşılık beklemeden saatlerce oynaması ya da bir kişinin hobi olarak bir şeyleri saatlerce tamir etmeleri gibi örnekler bu durumu açıklar. Özetle, yakıtı içimizdedir. Dışsal motivasyonda ise dışarıdan bizi motive edebilmesi için dış uyaranlara ihtiyaç vardır. Bunlar para, ödül ve şöhrettir. Ayrıca sonuç ve görev odaklı mı bunlara odaklanırız. Biz sporcularla çalışırken, bu detaylara odaklanarak çalışmalar yaparız.

Özgüven, kişinin yetenekleriyle bir görevi yerine getirebileceğine olan inançtır. Dışarıdan nasıl göründüğümüzü yansıtır. Baskı altında ortaya çıkar. Özgüveni düşüren faktörler özellikle olumsuz düşünceler, olumsuz dışarıdan yapılan geri bildirimler ve sporcuların zayıf noktalarına odaklanmalarıdır. Özgüveni arttırmak için bir takım yöntemler kullanırız. Bunlar; geçmiş başarılarını hatırlatmak ve zihinlerinde bunları hayal ettirmek, rol model almak, beden dilini etkili kullanmak, olumlu düşünmek ve güçlü özelliklerine odaklanmak gibi sahip oldukları ve kullanıma hazır olan becerilere yönelik adımları içerir. Ayrıca eksik özelliklerini geliştirmek de özgüvenlerini arttıracaktır.

- Peki bir sporcu, sürekli olarak motivasyon eksikliği yaşıyorsa, bu durumu nasıl ele alıyorsunuz ve uzun vadeli motivasyonu nasıl artırıyorsunuz?

Devamlı motivasyon sorunu yaşayan sporcular içinse yukarıda saydığım tespitler doğrultusunda, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirleyerek, bu hedeflere ulaştıklarını zihinlerinde canlandırarak ve fırsatlara odaklanarak motivasyonlarını arttırırız. Bazen çok az sporcuda etkili olabileceği gibi bazen etkili olan tehditlere de odaklanarak, örneğin hep yedek kalırsanız ya da futbolcu ya da tenisçi olamazsanız ne olur gibi soruları düşündürerek, sporcuları motive eden ve motivasyonunu düşüren faktörlere göre algısal metotlarla ilerleriz ve performansı yukarı çıkarırız.

BJK Futbol Akademide çalışırken şöyle bir motivasyon çalışması yapmıştım: Tüm Futbol Akademi Takımlarını Fulya Hakkı Yeten Tesislerinden Vodafone Park Stadına takım otobüsü ile Şampiyonlar Ligi maçı oynamaya götürmüştüm. Aslında bu, zihinsel antrenman metodu ile bir nevi motivasyon çalışmasıydı. Takım otobüsü A Takım Soyunma odasına takımları bırakıyordu. Ben soyunma odasında sporculara şöyle bir yönlendirme yapıyordum: '4-5 yıl sonra BJK A Takımındasınız ve Şampiyonlar Ligi maçına çıkacaksınız. Rakibiniz kim? Yanınızda hangi arkadaşınız var? Takımınızda hangi yıldız oyuncular var ve teknik direktör kim? Tribünlerden sesler geliyor, neler hissediyorsunuz?' Bu soruları daha da uzatabiliriz. Sonra tüm takım sahaya çıkıyordu. Ardından, müzeye gidip geziyorduk. Müzede kendilerine 'Bu müzede hatıra olarak ne bırakmak isterdiniz?' diye soruyordum. Çok ilginçtir, 4 yıl sonra Ersin, Rıdvan ve Berkay Şampiyonlar Liginde oynadılar. Yaptığımız zihinsel motivasyon çalışması gerçek oldu. Hatta videosunu siz de izlediniz. Bu çalışma, çok ünlü bir TV kanalı tarafından çekilip yayınlandı.

- Her bireyin benzersiz yetenekleri ve potansiyeli olduğunu göz ardı ederek başkalarıyla karşılaştırma yapmak, özsaygıyı zedeleme, motivasyon kaybına neden olma ve stres gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Başkalarıyla kıyaslanıp, kendini yetersiz hisseden bir sporcu, bu durumun üstesinden nasıl gelebilir? Bu konuda özellikle ebeveynlere neler söylemek istersiniz?

Bir sporcuyu özellikle rakipleriyle kıyaslamak, sporcu üzerinde özsaygı kaybına neden olacaktır. Böylece sporcu, kendisini değersiz hissedecektir. Bunun yanı sıra, içten içe kıyaslamayı yapan kişiye karşı kızgınlık yaşayıp tepkisel davranışlarda bulunacaktır. Bunlardan bir tanesi, maçları kaybedip kıyaslama yapanları ayrıca cezalandırmaktır. Kıyaslama yerine, sporcunun güçlü yönlerine ve mücadeleci olmaya yönlendirilmesi gerekmektedir. Bahane mekanizmasından kurtulmasını sağlamaktır. Her maçı kazanamazsınız, ancak her maç mücadele edebilirsiniz. Özetle, etki alanına (kontrol edebildiği alan, duygular, düşünceler ve tavırlar) odaklandırılmalıdır.

- Performans kaygısı yaşayan bir sporcu, kariyerinin ilerleyen aşamalarında başarı baskısıyla nasıl başa çıkabilir ve performans kaygısını nasıl yönetebilir?

Evet, kaygı geleceğe yönelik soru işaretleridir ve iki şekilde ortaya çıkar: durumsal kaygı ve genel kaygı olarak. Kaygının daha ilerlemiş hali ise beklentilerin tehlikeye girdiğini hissettiğinizde ortaya çıkan duruma stres denir. Bunun çözümü için kişinin kaygı ve stres kaynaklarını öğreniriz. Mesela, kaybetme, yedek kalma veya becerilerini gösterememe olabilir. Burada önce algısal yaklaşım çok önemlidir. Kaygı ve stres gereklidir ve ideal seviyede tutulursa fayda sağlar, çünkü bizi tetikte ve uyarılmış seviyede tutar. Fazlası da zarar verir. Birçok sporcu stresi hissettiği zaman daha çok strese girebilir.

Ben bu duruma 'strese girdikleri için strese girenler' derim. Sporcularıma 1'den 10'a kadar ideal kaygı ve stres seviyelerini puanlamalarını isterim. Hangi seviyede daha iyi performans gösterip, hangi seviyede daha düşük performans gösteriyorlar, bunları bana bildirirler. Genelde, bu 3-6 puan düşük ve orta seviyeleri oluyor. Daha sonraki aşamalarda stres ve kaygı gerekli ve ben bu seviyeyi kontrol edebiliyorum demelerini isterim. Sonra detaylara odaklanmalarını isterim, çünkü stres yönetmekte en etkili yöntem yapması gereken detaylardır. Bu detaylar şu an anlattığım teknikler, güçlü özellikleri ve yapmaları gereken her şeydir. Neden maçtan önce sporcular daha fazla stres olurlar ve maç sırasında stres seviyesi düşer?

Bunun sebebi, sadece algıları stres kaynağında olmalarıdır. Müsabaka sırasında ise algı oyundadır ve stres size ulaşamaz. Ben sporcularıma şu örnekle açıklarım: 'Aradığınız kişiye ulaşılamıyor ya da aradığınız kişi başka biriyle konuşuyor' mesajını alırlar. Maç içinde elbette olumsuz durumlarda stres tetiklenebilir, çünkü düşünceler strese odaklanmıştır. Daha sonra derin nefes tekniklerini kullanabilirler. Üç saniye burundan derin diyafram nefesi alıp iki saniye tutup dört saniye ağızdan yavaşça bırakarak veya beş saniye alıp iki saniye tutup altı saniye vermekte olabilir. Daha sonra sporcularıma stresli ortamı hayal edip yukarıda saydığım yöntemleri kullanmalarını isterim. Son olarak ise olumlu düşünüp konuşmalarını isterim.

- Bir de kendini fiziksel olarak yetersiz hisseden ancak spor yapmaya başlamayı düşünen kişiler var. Kendilerine nasıl bir yol haritası çizmeliler?

Fiziksel anlamda kendilerini yetersiz gören sporcular, öncelikle bu özelliklerini geliştirmelidirler. Ayrıca, mental, teknik ve taktik özelliklerini geliştirerek daha iyi performans gösterebilirler. Kendilerini bu saydığım alanlarda (fizik, teknik ve taktik) yetersiz hissedenler, psikolojik anlamda da yetersiz hissederler.

- Bir sporcu, performansı yüksek baskı altındayken nasıl etkilenir ve bu durumla başa çıkmak için hangi stratejileri kullanabilir?

Sporcular yüksek baskı altında strese girebilirler, konsantrasyon, özgüven ve motivasyon kayıpları yaşayabilirler. Bunlar birbirlerini tetikleyebilir. Örneğin, kaygı stres olarak dönüşebilir, bu da konsantrasyon kaybı yaşatır. Performans iyice düşer ve kaybedeceğini düşünüp olumsuz düşünceler art Arak başarısızlığı kabullenip motivasyon kaybı yaşanır. Bu saydığım sıralama değişebilir. Yönetmek için ise 7. sorudaki cevapladığım tekniklerin yanında şimdiye odaklanmayı tercih etmeliler, çünkü müsabaka anında kontrol edebildiğimiz zaman şimdidir. Müsabaka anında geçmişe ve geleceğe odaklanmak konsantrasyon kaybı yaratarak performansı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca zihinde canlandırma tekniklerini kullanarak maçları zihinlerinde nasıl oynayacaklarını hayal etmeleri gerekmektedir. Bunun yanı sıra, performans rutinleri oluşturmalıdırlar. Maça kadar ve sırasında yapılan tüm psikolojik, fiziksel, taktiksel, uyku, beslenme ve müzik dinleme gibi hazırlıklardır.

- Takım içi ilişkileri güçlendirmek ve iletişimi artırmak, genel performansı nasıl etkileyebilir? Bu konuda nasıl bir rehberlik sunuyorsunuz? Takım içi iletişimi güçlendirmek için kullandığınız en etkili egzersiz nedir?

Takım içi iletişimi arttırmak için birçok yöntem kullanıyorum. Öncelikle çok kısa bir iletişim sunumu yapıyorum. Daha sonra ki aşamada eğitsel oyunlar oynatıyorum. Çok keyifli ve öğretici oluyor. İletişimde önemli unsurlar önce iyi dinleyici olmak, sonra kendimizi iyi ifade edebilmek ve daha sonra empati yeteneğini kazanabilmektir. Ayrıca sporcuların 'sen' dilini nasıl kullanacağını iyi bilmeleri gerekiyor. Yapmaması gereken en önemli şey dedikodudur. Birçok sporcu kendisini ifade edemiyor; bu yüzden antrenörlerinin iletişime açık olması gerekiyor. Sporcularla bire bir görüşmeler yapmalarında fayda var. Ben aynı zamanda Life Kinetik eğitmeniyim. Life Kinetik, yeni gelişen beyin hareket antrenman sistemidir. Dünya genelinde hızla gelişmektedir.

İlk kullananların başında Jürgen Klopp gelmektedir. Buradaki birçok egzersizi iletişimi güçlendirmek için kullanırım. Oynattığım en etkili oyun ise hula hoop ile bir daire oluşturup tüm oyuncuların başlangıç noktasına hula hoopu (çemberi) en kısa zamanda geri getirmeleridir. Eller bağlı bir daire oluşturulur ve eller bırakılmadan hula hoop sağa veya sola doğru ilerletilerek tekrar başlangıç noktasına getirilir. Yardımlaşma yapılır. İlk denemeden sonra 3-4 dakika ara verilip etkili tekniğin çözümünü bulup deneme yapın, derim. Daha sonra süre hedefi isterim; mesela 2 dakikada yapmışlarsa 1 dakika ya da 1.20 saniye hedef belirlerler. Ben ise bu durumu dışarıdan gözlemlerim. Kimler lider ruhlu, kimler çözüm için etkileşime giriyor, kimler bireysel davranıyor öğreniyorum. Bu oyun hem takım olmak, hem iletişim, ayrıca stres, konsantrasyon, sinerji, liderlik ve motivasyon konularını işliyor.

- Yeni bir takıma katılan sporcuların adaptasyon sürecini kolaylaştırmak ve takım içi ilişkileri hızlıca güçlendirmek için hangi stratejileri uyguluyorsunuz?

Yeni katılan sporcular elbette adaptasyon sorunu yaşıyorlar. Bunun süresini kısaltmak için, kendilerinin takıma ait olduklarını kabullenmelerini ve takım için önemli olduklarını hissetmelerini sağlıyorum. Bunu, kendilerini dinleyerek ve gözleyerek elde ettiğim tespitlerden sonra yapıyorum. Ayrıca takım kaptanı ve sosyal oyuncular da burada önemli bir rol oynuyor; onlardan da faydalanıyorum. Oyuncunun özgüvenini yüksek tutması, iyi performans göstermesini sağlayacaktır ve bu da takımın kendisini kabullenmesini güçlendirecektir. Ayrıca kulübün değerlerinin de sporcuya iletilmesi gerekmektedir. Takım toplantıları ve farklı etkinlikler aracılığıyla bu adaptasyon sağlanıyor.

- Özellikle genç sporcuların okul, spor ve sosyal hayat arasında denge kurmalarına yardımcı olmak için önerileriniz neler?

Sporcuların hem spor, hem okul, ve özel hayatlarını dengede tutmaları için önceliklerini tespit etmelerini istiyorum. Daha sonra, zaman yönetiminin çok iyi yapılması gerekiyor. Eğer zaman yönetimi iyi yapılırsa, kaygı ve stres daha iyi yönetiliyor. Bu konuda özel çalışmalar yapıyorum. Lise ve üniversite giriş dönemlerinde spora ara vermelerini istemiyorum; bu hem akademik hem spor kariyerlerini olumsuz etkiliyor. Yapılan bilimsel araştırmalar, spor yapanların akademik başarılarının daha arttığını gösteriyor. Sosyal hayatın iyi yaşanması, hem spor hem akademik başarıya etkisi müthiş oluyor. Eğer sosyal hayat iyi yaşanmazsa, baskı inanılmaz artıyor. Keyif ve enerji düşük olursa, motivasyon düşer.

- Ebeveynlerle ve antrenörlerle işbirliği yaparak, genç sporcuların zihinsel sağlığını nasıl destekliyorsunuz?

Antrenörlerin senede iki defa velilerle toplantı yapması gerekiyor; sezon başı ve sezon sonu olmak üzere. Ayrıca, çok sık olmamakla birlikte oluşabilecek özel durumları birbirlerine iletmeleri gerekiyor. Burada, hem antrenörlere hem de velilere dengeyi iyi kurmaları gerektiğini söylüyorum. Antrenörler, takım değerlerini, prensiplerini ve hedeflerini ebeveynlere anlatmalı. Ayrıca, yapmaları ve yapmamaları gereken davranışları aktarması iyi olacaktır. Antrenörlere ve ebeveynlere özel eğitimler vererek, bu süreci daha iyi yönetmelerini sağlıyorum. Davranış kodlarını kendilerine aktarıyorum.

- Başarısızlıkla sonuçlanan bir maç sonrasında sporcular nasıl motive edilmeli? 

Başarısız olduklarında sporcuları motive edecek kişiler spor psikoloğu ve antrenörüdür. Maçtan 24 saat sonra konuşulması daha doğru olur. Bunun sebebi maçtan sonra aşırı duygusal olabilirler ve duygularını kontrol edemezler. Başarısızlığın getirdiği olumsuz duyguların yaşanması öğretici olur. Daha sonra kendisinden maçla ilgili yorumlar alınabilir. Bunu eleştirmeden ve sorgulamadan yapmak gerekir. Mesela, maç hakkında neler anlatmak istersin? Bu maçı bir daha oynasan neleri daha farklı yapabilirdin? Bu sorular sonrasında duygu ve düşüncelerini öğrenip yapılması gerekenler konuşulur. Başarısızlık yoktur, deneyim vardır. Gandhi’nin dediği gibi, 'Ya kazanırım ya öğrenirim.'

- Sporculuk kariyerinin sona ermesinin ardından sporculara kimlik dönüşümü sürecinde nasıl destek oluyorsunuz?

Sporcuların kariyerleri bittiğinde boşlukta kalanlar oluyor. Bu konuda şöhret yönetimi ‘’Celebrity Management’’ devreye giriyor. Aslında kariyerlerinin sonlarına doğru, nasıl bir hayat planlaması yapacakları bunların tespit edilmesi gerekiyor. Antrenörlük mü, yorumculuk mu, menajerlik mi veya ticaret mi yapacaklarına karar vermeleri gerekmeliler. Özellikle şöhret sahibi oyuncular sporu bıraktıklarında, ağızlarından emzik alınmış bebekler gibi olabiliyorlar. O yüzden sporu bırakmadan 3-4 yıl öncesinden bu hazırlıkların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ego yönetimi içinde çalışmalar yapıyorum. Öncelikle, eğer hiçbir şey yapmayacak olan sporcular, bu süreci kabullenmeleri gerekiyor. Aslında bunu önermiyorum çünkü 35-40 yaşlarında sporu bırakanların önünde 40-45 yıllık bir ömür var. O yüzden kendi yaşamlarıyla ilgili yeni bir yol haritası belirlemeleri gerekiyor.

Röportaj: Hande İpekgil

Instagram 

Threads

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!