“Ölümsüzlük İçin 5 Leziz Çay Tarifi”

Hayatımızın dijital platformlar tarafından domine edildiğinin eminim herkes farkındadır. Google, Youtube, Instagram, Facebook, Twitter hatta Tiktok; videolar, sesler, metinler… Gökten içerik ve bilgi yağıyor.

Uzmanlaşacağıma içerik üreticisi olurum daha iyi

(Görsel https://cdnuploads.aa.com.tr/uploads/teyithatti/Contents/2024/09/21/thumbs_b_c_09380568cde5377f973d3b1b42dc8823.jpg adresinden alıntılanmıştır.)

Dijital çağda bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay çünkü bilgi adeta üzerimize atılıyor. Ancak bilginin doğruluğu ve güvenilirliği, henüz en çok konuşulan konular arasında değil. Geçenlerde yayılan yavru tavus kuşu videosunu “Ay ne tatlı, ilk defa gördüm.” diyerek o kadar çok insan paylaştı ki hayretler içinde kaldık. İnsanların çoğu, yavru tavus kuşlarının öyle göründüğüne inanmıştı. Birinin aklına böyle bir fırlamalık yapmak gelmişti ve yapmıştı, dünyanın geri kalanı da buna inanmaya hazırdı. Sülün Osman hikayesi gibi, 'Galata Kulesi’ni satın alabileceğine inanlar varsa ben de onu satarım!' Çok iyi bir mantık değil mi? Bu içeriğin, ömrünü tavus kuşlarını incelemeye adamış bilim insanının paylaşımlarından daha çok like, yorum ve paylaşım aldığına yemin edebilirim.

Bir yanda ömrünü eğitim, deneyim ve uzmanlaşma ile geçiren gerçek profesyoneller, diğer yanda sosyal medya algoritmalarının yıldızlaştırdığı içerik üreticileri... Bu iki dünya her gün sonsuz kez çarpışırken uzmanlık ile popülerlik arasındaki denge gitgide bozuluyor.  Sosyal medya platformları, bol bol içerik üretenleri ödüllendirirken, bilginin asıl üretici ve kullanıcıları sistemin gerisinde kalıyor. Peki, bu sistem bizi nereye götürüyor? Doğrulanabilirlik, kaynak dayanaklılığı, güvenilirlik, bilimsellik gibi özellikleriyle tanımlanan bilginin yok oluşuna mı tanıklık ediyoruz? 

Uzman bilgisi mi popüler içerik mi?

Bir işin profesyoneli olmakla o işin dahil olduğu alanın içerik üreticisi olmak arasında çok büyük farklar var. Bundan aylar önce yine Onedio’da yayınlanan bir yazım sonrasında çok sevdiğim bir arkadaşım aradı ve dedi ki “Serda bu yazıyı kaç saatte yazdın?” 'Bilmem ki' dedim, '4 falan herhalde.' “Başka işin yok mu senin?” dedi. 'E', dedim, 'İşimiz bu zaten. Bir konuyu kaynakları, dayanakları ve doğruluğu teyit edilmiş bir şekilde yazmak işi on dakikada yapılamaz ki? Tamam hepimiz kendi işimizde iyiyiz ama bu iyiliğimizin de sebepleri var. Bildiklerimi gökten download etmediğime göre bilirken yararlandığım, derinleşmeme hizmet eden kitaplar, makaleler, görüşler var. Üstelik bazı sözlerimin arkasına durabilmek için istenildiğinde gösterebileceğim muteber dayanaklarım olmalı. Bazen kendi yazdıklarımdan ilk önce ben şüpheye düşüp bir bakıyorum, bunun dayanağı nedir diye? Yani yazı böyle yazılır.' En sonunda arkadaşım ağzındaki baklayı çıkardı, meğer içerlemiş; “Biz bir şeyler yazarken ne kadar sorumlu davranıyor ve vakit harcıyoruz ama baksana zıttırı pıttırı şeyler nasıl da rağbet görüyor.” demek istiyormuş.

Çalışmaktan yazamadım

Onunla bu konuyu konuştuğumuz günden beri içerik üreticiliğinin tedirgin edici yükselişi hakkında bir şeyler yazayım istiyorum ama ancak işte. Şimdi öncelikle her şeyi bir baştan alalım:

1. Uzmanlar, belirli konularda derin bilgi ve deneyime sahiptirler.

2. Eğitimleri, deneyimleri ve mesleki geçmişleri sayesinde verdikleri bilginin güvenilirliği genellikle tartışılmazdır.

Ancak mevcut düzende bir uzman, renkli ve sıra dışı içerikler üretemediğinde hele takipçisi de azsa bu güvenilirlik, sosyal medya algoritmalarında veya popüler içerik platformlarında hak ettiği değeri bulamıyor. Bunun yanı sıra aynı zamanda aktif bir iş hayatı olduğu için vaktinin çoğunu ve hatta bütçesinin hatırı sayılır bir kısmını düzenli içerik üretimi için harcayamıyor. Üstelik bilginin sorumluluğunun farkında, her şeyi de umumun ortalama algısına uyarlayacak şekilde kısaltıp, özetleyemiyor. Zira her şeyin kısası olamıyor. Bir doktoru, C vitaminin faydalarını 5’e ya da kalp krizinin sebeplerini 3’e indiremediği için gözden çıkarmamalıyız bence!

Oysa içerik üreticileri, işleri gereği düzenli olarak içerik üretiyorlar; algoritma da bu üretim sıklığını ödüllendiriyor ve onları, görünürlüklerini arttırarak destekliyor. Üretim ve paylaşım arttıkça, görünürlük de artıyor. Ne kadar çok görünürlük o kadar popülerlik. Ne kadar popülerlik, o kadar muteberlik. Eh biliyorsunuz bunun yanında artık layk da satın alınabiliyor, yorum da, kaydetme de, paylaşma da… Sosyal medya hesabını büyütmek ve oradan para kazanmak, bir kariyer hedefi olduğunda sorumluluk, kimileri için ilk beş bin öncelik arasında yer almıyor.  Süreklilik popülarite getirdiğinde de bir içerik üreticisi bir uzmanın önüne geçebiliyor. 

Yani siz bir kitabı okuyup bitirene kadar, bir kitap hesabı o sürede 12 kitap tanıtımı yapabilir. Ya da siz “Bu beş hastalığı olanlar asla Aspirin kullanmamalı.” diyebilmek için 11.548 makale taramak zorunda hissederken bir başkası Google sonuçlarını derleyerek aynı konuda bir dakikalık reels çekebilmek için yeşil fon perdesi montajıyla uğraşıyor olabilir. 

İçerik üreticiliğine karşı değilim ama...

Yanlış anlaşılmak istemem, burada amaç içerik üreticilerini suçlamak değil, bu doğru da değil. Onlar işlerini yapıyorlar ve bu da günümüzün bir gerçeği. Benim en temelde karşı olduğum şey, bu sistemin uzmanları geriye düşürmesi, onları içerik üretmeye zorlaması ve bilgi kalitesinin düşmesi. Uzmanlar, sırf görünürlük kazanmak için sürekli içerik üretmek zorunda bırakılmamalı. Bilgi üretmek, içerik üretmekten farklıdır ve bu ayrımın korunması gerekiyor.

Uzmanların geri planda kalmalarına neden olan sistem mutlaka gözden geçirilmeli. İçerik üretmek bir yetenek, beceri ve iş modeli ancak içerik, bilginin kaynağını, derinliğini, olabilirliğini, kabul edilebilirliğini ve doğruluğunu da gözetmeli. Sosyal medya algoritmaları, bir işin uzmanı, erbabı, ustası ile o alanda içerik üreten bir profesyoneli ayrı algılamalı; bu farkı dikkate alacak şekilde güncellenmeli.

At binenin kılıç kuşananın ekosistemi

'At binenin, kılıç kuşananın' anlayışıyla herkesin aynı sahnede yer aldığı ve uzmanlık gerektiren konuların bile sıradanlaştırıldığı bir dünyada, bilgi kirliliği ve kaos kaçınılmaz. Bu sistem, gerçek uzmanlık gerektiren alanlarda, yıllarını bilgi birikimi ve tecrübeye adamış kişilerin yerini, yüzeysel ve hızlı içerik üretenlerin almasına yol açıyor. 

Dün Instagram’da Dr. Ayça Kaya ve Prof. Dr. Canan Karatay’ın sirke benzeri bir zayıflatıcı ürünü tavsiye ettikleri iki farklı videolarına rastladım. Her iki videoda da bu uzmanlar, kendi sesleri ve görüntüleriyle ciddi bir şekilde bu ürünleri öneriyorlardı. Görünürde bir televizyon programında yapılan bu tavsiyeler, aslında tamamen yapay zekâ tarafından oluşturulmuştu. Bu sahte içerikler, halkı yanıltmak ve yanlış bilgi vermek amacıyla üretilmişti. 

Gözünü karartmış bazı art niyetli kişiler, dijital alemin karanlık ormanlarında gönüllerince cirit atıyorlar; güvenilir uzmanları dijitalde manipüle ederek oyunlarına katıyorlar ve buna rağmen binlerce like, yorum, kayıt, paylaşım ile yine de sistem tarafından ödüllendiriliyorlar. Çünkü hiçbir denetim yok. 

Böylece bilgiye dayalı verilerle irade kullanarak karar alma hakkımız, algoritmanın aymazlığı sebebiyle elimizden alınıyor. 

Peki ne yapılmalı?

Dijital platformlar, kullanıcı etkileşimlerini maksimuma çıkarmak ve daha fazla reklam geliri elde etmek amacıyla kullanıcıları sürekli içerik üretmeye ya da tüketmeye teşvik ediyor. Bu durum, platformların etik değerlerden çok kâr odaklı yaklaşımlar doğrultusunda hareket ettiğini gösteriyor. 

Bilginin kalitesine değil, içeriğin ne kadar tüketildiğine ve ne kadar etkileşim aldığına bakılması, platformların temel hedefinin kârı maksimize etmek olduğunu ortaya koyuyor.

Platformlar, kullanıcıları içerik bombardımanına tutarak onları sürekli bir tıklama, izleme ve kaydırma döngüsünde tutuyor. Bu, bilginin kendisini yerine yüzeysel, hızlı tüketilen içeriklerin teşvik edilmesine yol açıyor. 

Öte yandan algoritmaların, kaliteli içeriği değil, hızlı üretilen ve çok tüketilen içeriği teşvik etmesi başlı başına kabul edilemezken insanları da, etkiyi etikten daha çok önemsemeye zorluyor. 

Bir yerde okumuştum, şöyle diyordu, “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır.” Gücün dağılımı ve yığılımı, geleceğin en önemli konularından biri olacağa benziyor. 

Bu bağlamda algoritmalar, yalnızca içerik üretim sıklığına değil, bilginin kalitesine, doğruluğuna ve kaynağına göre güncellenebilir. Güvenilir bilgi sağlayan uzmanların içerikleri öne çıkarılabilir. İçerik üreticileri, uzmanlarla iş birliği yaparak derinlemesine bilgi sağlayan içerikler üretmeye teşvik edilebilirler belki; belki okuyucular, bir içeriğin beğeni sayısı yerine, kaynağına ve üretim şekline dikkat ederek bilgi tüketiminde bilinçli olabilirler. Gerçek uzmanlara ulaşmak, popüler içeriklerden daha önemli olmalı; bu bakış açısıyla bilginin ve kaynağın itibarı da öncelenebilir. Daha adil ve güvenilir bir dijital ekosistem için hepimiz sorumluluklarımızın farkına varmalıyız. Aksi halde pek yakında birileri “Ölümsüzlük için 5 leziz çay tarifi” postunu da yayınlayacak. Ve birileri de bu tariflerin screenshot’ını alacak. 

Bence hepimiz, daha iyisini hak ediyoruz.

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?