Ölümsüzlüğü Bulan ve Binlerce Sırrıyla Birlikte Kaybolan Bir Simyacı: Fulcanelli

Ölümsüzlük denilen kavram ne kadar gerçektir sizce?

Var mıdır ölümsüzlük denilen sonsuz deryada yüzmeyi başarabilen birisi, ne dersiniz?

Çevrenizdeki insanların hiç yaşlanmadığını düşündüğünüz, sanki zaman onun için akmıyormuş gibi hissettiğiniz birileri var mı?

Beğeniyle tüm dünyada okunan Simyacı kitabının yazarı Paulo Coelho’nun da ilham aldığı bir insanın, takma adı Fulcanelli olan insanın, yaşlanmadığı, ölümü yenmenin yolunu bulduğu iddia ediliyor.

Bakalım, bu iddiaların gerçeklik payı ne?

Simyacı Fulcanelli

indigodergisi.com

20. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilen Fransız simyacı Fulcanelli, 1922 yılında yazdığı Katedrallerin Sırrı kitabı ile dünya üzerindeki neredeyse tüm kimyacıların dikkatini üzerine çekmiştir. 

Sadece döneminin değil tüm zamanların en iyi kimyagerlerinden kabul edilen Fulcanelli, yaptığı deneyler ve çalışmalarla her zaman bir adım önde oldu diğer kimyagerlerden. Pek çok kimsenin yapmaya cesaret dahi edemeyeceği deneyler yaptı, ve bu deneylerde yaşlanmanın önüne geçecek bir formül elde ettiği bile iddia edilir. 

Hatta bunlardan çok daha fazlası…

Kükürdü, Altına Çevirmek

Fulcanelli’nin ününün tüm dünyada duyulmasının ardından, İngiliz yazar Louis Pauwelse, Büyünün Şafağı adlı bir kitabı kaleme aldı ve bu kitapta onun hakkında şaşırtıcı birçok bilgiler vardır. 

Ayrıca kitapta, Fulcanelli’nin öğrencisi Eugene Canseliet’in oldukça iddialı bir açıklaması da bulunuyor. Canseliet, Fulcanelli’nın kendisine 1922’de çok az miktarda simyasal “telkin pudrası (tozu)” verdiğini ileri sürüyordu. Ayrıca, onun 100 gram kurşunu altına dönüştürmesine izin vermişti. Canseliet, kitabın giriş bölümünü yazan Walter Lang’a, deneyi Sarcelles’deki gazhanede yaptıklarını da söyledi. Bu akla gelmeyecek mekânda yapı­lan deneyin iki de tanığı vardı: Sanatçı Jean-Julien Champagne ve Gaston Sauvage adlı genç bir kimyacı.

Fulcanelli’nin Fransa’dan Kaçışı

Fulcanelli, 1926 yılında yaşadığı Paris'ten ayrılmış ve 1936 yılına kadar onu gören kimse olmamıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Alman ajanları tarafından tüm Fransa'da didik didik aransa da izine ulaşılamamıştır. 

'Taş önce ağaca ve akabinde yıldıza nasıl dönüşür?' bilmecesiyle başlayan Katedrallerin Sırrı isimli kitabında simyanın yanı sıra, atomu parçalamaktan ve nükleer enerjiden de bahsetmiştir. 1945 yılında Amerikan generali, savaştan önce nükleer enerjinin tehlikeleri üzerine Fulcanelli ile görüştüğü tahmin edilen Sovyet asıllı Fransız kimyacı Jacques Bergier ile konuşmuş ancak Fulcanelli'nin yeri ile ilgili tatmin edici bir cevap alamamışlardır.

Fulcanelli’nin Yaşlanmayı Durdurduğuna Dair İddialar

1953'te Fulcanelli'nin öğrencisi Canseliet, İspanya'da eski ustası ile görüştüğünü iddia etmiş ve 1926'daki son görüşmelerinde 80'li yaşlarında olan Fulcanelli’nin, yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen en fazla 50 yaşında göstermekte olduğunu vurgulamıştır. Fulcanelli'nin kimya konusunda eğitim aldığı ustasının kim olduğu bilinmemekle birlikte; Canseliet, en azından teorik eğitimini 15. yüzyılda yaşamış alman kimyacı Basil Valentine'dan almış olabileceğini iddia etmiştir.

Felsefe Taşı İle Alakalı İddialar İse...

Bir diğer iddia da kendisi gibi kimyacı olan eşiyle birlikte çalışmış olabileceğidir. 1937 yılında Paris'te Bergier ile görüşen Fulcanelli, nükleer enerjinin çok dikkatli kullanılması gerektiği konusunda Bergier'nin asistanlığını yapmakta olduğu atom mühendisi André Helbronner'i uyarmasını istemiş ve nükleer silahlanmanın gezegene verebileceği hasarlardan da bahsetmiştir. 

Bergier'in felsefe taşıyla ilgili sorusunu da 'asıl hedef metallerin yapısını değiştirmektir lakin deneyi yapan kişinin de yapısı değişir. Bu, zaman içerisinde birkaç kişi tarafından tekrar tekrar keşfedilebilen kadim bir sırdır. Ne yazık ki sadece bir avuç insan bunda başarılı olabildi.' şeklinde yanıtlamıştır.

Simyacı Romanının Yazarı Paulo Coelho’ya da İlham Olmuş

Brezilya'lı yazar Paulo Coelho'nun 1986'da yazdığı ve eleştirmenler tarafından 'bir fenomen' olarak nitelendirilen Simyacı isimli kitabı Fulcanelli'nin öğretilerini baz almaktadır. Fulcanelli'yi canlı olarak gören son insanlardan Jacques Bergier, 1978’de Pariste, Eugène Canseliet de 1982'de hayatını kaybetmiştir. 

Fulcanelli'yi 1953'ten sonra gördüğünü iddia eden kimse olmamış ve Fulcanelli, gerçek ismi de dahil olmak üzere pek çok sırla birlikte ortadan kaybolmuştur. Canseliet'in öğrencilerinden biri olan Patrick Rivière'e göre ise Fulcanelli 1923'te ölen fransız kimyager ve mucit Jules Violle'nin takma adıdır.

Simyacının Öğretileri Sürdürülüyor

Aralarında Fulcanelli'nin öğrencilerinden Eugène Canseliet, Jean-Julien Champagne ve Jules Boucher gibilerinin de bulunduğu Heliopolis kardeşliği isimli, Fulcanelli'nin öğretilerini merkez alan bir gizli örgütün çalışmalarına devam ettiği söylenmektedir.

Yararlanılan Kaynak: Bilinmeyen Dergisi

Popüler İçerikler

Fatih Erbakan'dan Devlet Bahçeli'yi Kızdıracak Sözler: "Dedem Yaşında İnsan"
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan 'Audi A8' Savunması: 'İhtiyaç'
Premier Lig Devinden Arda Güler'e Çılgın Teklif! Bonservis İçin 50 Milyon Euro Düşünülüyor
YORUMLAR
29.04.2016

yaw, ölüm olmasa dünya liderlerinden nasıl kurtulacağız ...

30.04.2016

en güzel yorum

29.04.2016

Materyalist anlamda Ölümsüzlük imkansızdır. Ona uzun yaşamak diyelim, örneğin binlerce yıl yaşamak ya da atıyorum milyonlarca yıl. Fakat evren kendi içine çöktüğü vakit bu ölümsüz arkadaşa ne olacak? Ortada değil dünya, evren bile olmazken o nasıl var olacak? Ölümsüzlük denince yüz milyarlarca yıl yaşamak da gelmeli akla hatta kattrilyon yıl - ki evrenin yaşı bile yaklaşık 13 milyarcık yani kattrilyon üstü kattrilyon yıl gibi yılların yanında bir hiç- peki böyle bir süre yaşamak imkansızsa ölümsüzlük nedir? Şayet ölümsüzlüğün tek çıkış yolu maddeyi reddedip idealara yani maddenin ardındaki görünmeyen öze yönelmek, ruha ulaşmaktır. Birçok inanışa ve dine göre insan aslında ölmez, ruhu bedenini bırakır. Ruh ise kendi aleminde zamandan soyut bir şekilde yaşamaya devam eder, işte ölümsüzlüğün tek geçerli olduğu alternatif budur.

29.04.2016

peki ya bir tane evren yoksa? nitekim dark flow denen hadise gorunen evrenin otesinde cok buyuk kutlelerin var oldugunun acik kaniti. bugunun pek cok modern fizik teorisinin big bang oncesine ve otesine dair ongoruleri varki bunlar cok hakli nedenlere dayaniyor. bakalim yakin zamanda kutlecekim dalgalari icin daha hassas sensorler yapildiginda bu konuda net kanitlara ulasabiliriz. eger big bang in oncesinde big bangler olduysa, baska boyutlarda big bangler halen gerceklesiyorsa, kutle cekim dalgalariyla bunlari tespit etmemiz cok olasi. o zaman metafizik fantezilerin, hayallerin otesinde evrenin koku hakkinda gercek bilgiye ulasmak mumkun olur.

29.04.2016

'' HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR '' / ANKEBUT 57. FAZLA KASMANIN MANASI YOK.

29.04.2016

ya olm bi git

TÜM YORUMLARI OKU (93)