Ölümlü İş Kazalarında Asıl Kabahatin İşçilerde Olduğunu Gösteren 12 Örnek

Neyin bedelini ödüyoruz biz? Ülke olarak son 10 yılda 10.804 (on bin sekiz yüz dört), sadece 2013 yılında 1235 (bin iki yüz otuz beş), yalnızca ağustos ayında 147 (yüz kırk yedi) işçimizin ölümüyle, iş kazalarında her gün 4 işçi ölümüyle neyin bedelini ödüyoruz biz? İnsan hayatı ne zaman bizim için bu kadar değersizleşti? Şehit olmak (!) yetiyor mu acaba ölenin ardından bıraktıklarına? Ölen bir babanın 8 yaşındaki oğluna, daha kucağına alamadığı kızına şehit olmuş olması yetiyor mu? Biz bunu hak edecek ne yaptık? Biz insan hayatıyla neyin bedelini ödüyoruz, insan hayatı bedel olabilir mi?

Ama işçi kardeşim sen de dikkatli olacaksın biraz, akıllı olacaksın mesela bakanımızın dediği gibi. Göçük altında kalmayacaksın, asansör düşerken bir yolunu bulup kurtulacaksın, üstüne kazan devrildiyse, zorla kanalizasyona sokulduysa rica ederim akılı olacaksın. Bakanımızdan iyi bilecek halin yok, önlem alınmasını bekleme, kendi önlemini kendin al icabında.

1. 13 Mayıs 2014, Soma

Daha yeni, 13 mayıs'ta gerçekleşen Soma faciasında 301 işçimizi kaybettik. Bakanımız dedi ki 'kurtulan nasıl kurtuluyor biraz aklını kullanacaksın'. Çok haklı, bak 301 işçi öldü ama iki katı kadar kurtulan oldu, onlar nasıl kurtuldu? İllaki yaşam odası, acil durum planı, çalışır durumda gaz maskesi bekleme, bunların hiçbiri olmayabilir, işveren seni 3 gündür için için yanan ocağa indirmiş olabilir, 1000 lira için canını vermeni bekliyor olabilir ama sen yılmayacaksın. Yangının, karbon monoksitin içinden gerekirse nefesini tutup çıkmasını bileceksin. Hükümet zor durumda kalsın diye 301 kişi birden ölmenin alemi yok!

2. 7 Eylül 2014, Şişli

Daha dün Şişli'deki Ali Sami Yen arazisine yapılan rezidans inşaatında meydana gelen ve 10 işçinin hayatını kaybettiği kaza. Bozuk asansöre bindirilen 10 insanın 32. kattan yere düşerek can vermesi. Peki tek suçlu haftalardır şikayet olduğu halde asansörün bakımını yaptırmayan taşeron şirket mi? taşeronu denetlemeyen devlet, Torunlar gayrimenkul mü? O asansöre binen, asansör düşerken gerekli tedbirleri almayan işçilerin hiç mi suçu yok? Asansör tam yere düşeceği sırada zıplanabilirdi pekala değil mi? Bunu hepimiz biliyoruz. Ama gerçekler ortadayken asansörün bakımını yapmayan, şikayetlere karşın haftalardır 'hallederiz' diye geçiştiren, siyasette bulduğu yakınları sayesinde olaydan yırtacağını bildiği için ekstra (!) harcamalardan kaçınan şirketi suçlamak sadece kolaycılık.

3. 11 Mart 2012, Esenyurt

Esenyurt'ta 11 Mart 2012 tarihinde, Marmara Park AVM inşaatında, yatakhane olarak kullanılan çadırlarda çıkan yangın neticesinde 11 işçimiz hayatını kaybetmişti. Sorumlu şirket '...Olayın meydana geldiği mahal şantiye alanımız dışında olup, inşaat yaptığımız sahadan ayrı ve uzakta yer almaktadır. ' açıklamasıyla olayda hiçbir sorumluluğunun olmadığını ispat etmişti zaten, hal böyleyken çadırda kalan, bu yetmezmiş gibi bir de ısınmaya çalışıp ısıtıcı yakan işçilerin suçlu olduğu çok aşikar. Şimdi şirket oraya metal konteyner getirecek, içine ısıtma sistemi kuracak, havalandırması olacak... Yani bir işçinin maliyeti 1 iken olacak 10 ama bak 1 maliyet ve 11 kayıpla şirket yine çatır çatır işlerini yürütüyor. İşçiler şehit oluyor, yakınlarına şehit maaşı oh mis. Şimdi kim uğraşacak insani çalışma koşulları yaratmaya Allah aşkına. İşçi kardeşim ısınmak zorunda mısın?

4. 11 Ağustos 2008, Tuzla

11 Ağustos 2008 yılında Tuzla tersanelerinin birinde, filika testi için kum torbası yerine işçileri kullanmışlar, 3 işçi ölürken, 15 işçi de yaralanmıştı. Yani kum torbası ile işçi arasındaki farkı bilmiyor olabilirler, işçilerin sıkı tutunması falan gerekirdi. Kum torbası bu testte patlamadan çıkıyorsa, insanlar da rahatlıkla sağ salim çıkabilirlerdi ama işte ya akıllarını kullanmadılar ya da şehit olacakları tuttu bilemiyoruz. Bildiğimiz şu ki, firma suçsuzdur. İşçiler ya filikaya binmeyecekler, işsiz kalacaklardır ya da biniyorsun sıkı tutunacaktın. Kalkınan Türkiye'nin önün kesmek için çabalayanları her yerde görmek mümkün. Tam da tersaneciliğimizin yıldızının parlamaya başladığı şu günlerde, bu ölümlerin arkasında bir paralellik var gibi...

5. 14 Mart 2013, Adana

14 Mart 2013, Ahmet Yıldız, 13 yaşında öğrenci... Size bir şeyler anımsattı mı? Hani patronunun 'araba çarptı' diye hastaneye bırakıp kaçtığı, ardından da başının pres makinesine ezilerek öldüğü tespit edilen çocuk. Ailesi şikayetten vazgeçmişti hani, biz anlaştık demişti. Temizlik işlerine baksın diye çalıştığı iş yerinde, patronu onu pres makinesinin başına geçirmişti hani... Hani pres makinesine sıkışıp ölmüştü... Şehit Ahmet, temiz patron, huzurlu aile... Bize afedersiniz b.k yemek düşüyor. Alan memnun, satan memnun kime ne?

6. 9 Eylül 2009, İstanbul

9 Eylül 2009 tarihini anımsar mısınız? Hani İstanbul'da sel olmuştu ve panelvan minibüsün arkasında bulunan 7 kadın işçi boğularak can vermişti. Hani önde oturanlar kendilerini araçtan atmış, arkada kalan kadınlar sel suları araca dolunca oracıkta ölmüştü. Hatırladınız mı? Şimdi burada suçlu işçi servisi olarak penceresi dahi olmayan minibüs kullanan firma mı yoksa yüzme bilmeden tekstil firmasında işe giren kadınlar mı? Yorumu siz okuyucularımıza bırakıyorum. Üç tarafı denizle çevrili bir ülkede yüzme bilmemek gerçekten tuhaf bizce de....

7. Temmuz 2013, İstanbul

2013 yılı Temmuz ayında zorla kanalizasyon temizlettirilen ve hastalanan İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi Hastanesi taşeron sağlık işçisi 28 yaşındaki Zafer Açıkgözoğlu'nu anımsadınız mı? Daha acısı taze, belki hatırlarsınız. 'Bu benim görevim değil' dediği halde zorla kanalizasyona indirilmiş ardından rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmış ve sonunda karaciğer yetmezliği nedeniyle kaybetmiştik... Bu kadar nazlı olmaya ne gerek var değil mi? işçi dediğin biraz sağlam olacak, kanalizasyon, atık kazanı, sıvı nitrojen tankı, vs. hepsinden anlayacak. Şimdi bir işçi kardeşimiz öldü diye, onlarca kişiye ekmek veren taşeron şirketi mi suçlayalım? Komik olmayın, ekmek kapısı ya suçlamak da neymiş?

8. 7 Ocak 2013, Kozlu

7 Ocak 2013 Kozlu maden ocağı patlamasında 6 işçi kardeşimiz şehit olmuştu. Üzerinde fazla durmaya gerek yok çünkü bu işin fıtratında ölüm olduğunu çeşitli kereler dile getirmiştik zaten.

9. 2012 Kasım, Samsun

Kasım 2012'de Eti Bakır Samsun İşletmesinde 300 tonluk amonyak tankının kapağı işçilerin üzerine çökmüş ve kazada 5 kişi hayatını kaybetmişti. Ya şimdi akıllara gelmeyecek bir olay için önlem almanın maliyetleri ortada, kazan kapağının düşeceği, altında birilerinin kalacağı kimin aklına gelirdi ki? Kırk yılda bir olacak bir olay için binlerce lira harcamanın alemi yok, işçi ailelerine verilecek tazminat bunun yanında devede kulak, o bakımdan firma haklı, kapak düşerken kaçamayan işçiler biraz haksızdır.

10. Şubat 2011, Antalya

2011 yılını Şubat ayında Antalya Büyük Liman'daki petrol dolum tesislerinde meydana gelen patlamada 2 kişi hayatını kaybetti. Ölçüm için kazanın üzerine çıkan iki kişi, yaşanan patlama neticesinde hayatını kaybetti. Tabi ki burada da işverenin, firmanın bir suçu yok, kim dedi onlara kazanın üstüne çıkın diye?

11. 3 Şubat 2011, Ankara

3 Şubat 2011 tarihinde Ankara OSTİM'de patlama olmuş 6 işçi ölürken onlarcası da yaralanmıştı. Yetkinin kimde olduğu bulunamadığı için haliyle bir suçlu da bulunamadı ama zaten suçlunun ölen işçiler olmasından dolayı da bulunan suçluların suçlu olmayacakları aşikardı. Ölen şehit kalan sağlar bizimdir.

12. 5 Nisan 2014, İstanbul

5 nisan 2014 belki anımsarsınız, çünkü tarih çok da geç değil. İnşaat iskelesinde göçük olmuş 3 işçi hayatını kaybetmişti. 3. köprüyü hazmedemeyenlerin olduğu günümüzde bu kazada suçlu aramak boşa kürek çekmektir. Bu kazanın suçlusu Almanya'dır, Mimarlar odasıdır, 3. köprüye karşı olan herkes ve tabii ki işçilerdir. Sırf bu köprü yapılmasın diye ölmeyi bile göze alıyorlar. Yoksa iskele, alınmamış önlemler falan bahane.

Sonuç: Temmuz'da 123 işçi öldü, son altı ayda 900 işçi öldü, günde 5 işçi ölüyor, ayda 20 madenci ölüyor, vb. laflara karnımız tok! bunlar Türkiye'nin gelişmesinin önünü kesmek isteyenlerin oyunudur....

Çok duyuyorsunuz değil mi bu lafları? Siirt'te baraj kapağı açıldı diye, Kumburgaz'da deniz bisikletiyle açıldıkları için, İzmir'de sele kapılarak, İstanbul'da belediye otobüsünde yanarak olmadı altında kalarak...

Asansör boşluğuna düşerek, üst geçitten geçerken, feribottan denize düşerek, lavabonun altında kalarak, donarak, ezilerek... Ölmeye ne kadar alıştık değil mi?

İnsanın aklına gelmedik yollardan her gün ölüyor ve suçlu biz oluyoruz. İşçisi, işsizi, yayası, şoförü, kadını, erkeği, çocuğu... Her gün onar onar ölüyoruz ve seyrediyoruz.

Mikail Çelik, Serdar Demir, Doğan Demir, Şükrü Kahraman ve Yusuf Büyükizgi

Türkiye sadece işçi ölümlerinin değil, insan ölümlerinin de kanıksandığı, "mukadderat" denilerek geçiştirildiği bir ülke oldu.

Ümit Özkan

Maalesef ateş düştüğü yeri yakıyor, sessiz kaldıkça biz, çıkarmadıkça sesimizi her gün ölmeye devam edeceğiz, kim bilir belki güzel ölürüz.

Efe Boz

Popüler İçerikler

Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!