Geçmişte sosyal medya yokken insanlar nasıl vakit geçiriyordu hiç merak ettiniz mi? İçeriğimizde sizler için geçmiş zamanlara ait ve bugünün standartları göz önünde bulundurulduğunda oldukça delice gelebilecek 7 hobiyi derledik. Hadi buyurun detaylara👇🏻
19.yüzyıl Fransa'sında Paris'te gerçekleşen bu dehşet verici hobi şehirde oldukça popüler bir hale gelmiş. Kadavra izlemek için şehre giden insanlar bu aktivitenin herhangi bir turistik yeri gezmek kadar önemli olduğunu düşünürmüş. Genellikle ölüler birkaç gün boyunca herkesin onları görebilmesi için açıkta bırakılırmış ve insanlar sergilenen kadavraları görmek için belirlenen saatlerde Morgue’u ziyaret ederlermiş.
İngiltere’de Ottery St. Mary kasabasında yaşayan insanların sahip olduğu bu geleneğin ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekteymiş ancak bahsi geçen aktivitenin 1605'te ortaya çıktığına inanılmaktaymış. Kasaba, yanan varilleri köy sokaklarında taşıyan ve yuvarlayan köylülerin gösterisini izlemeye gelen birçok turiste ev sahipliği yapmaya devam ediyormuş.
Mumya” kelimesini duyunca birçok insanın aklına gelen ilk şey Eski Mısır olsa da 19.yüzyılın Viktorya Dönemi İngiltere’sinin üst sınıfları arasında mumya açma partileri oldukça popülermiş. Birçok mumya satın alan Avrupalı zenginler bunları partilerde kullanırmış ve bunu yüksek statü göstergesi olarak görürmüş. Mumya partileri sırasında ünlü cerah Thomas Pettigrew partide yer almak isteyen yüksek sosyete üyeleri için açılış partilerine ev sahipliği yaptığı için bölgedeki en etkili insanlardan biriymiş.
Viktoryan döneminde büyük ilgi görmeye başlayan bir diğer gelenek ise insan saçlarını mücevherlerde kullanmakmış. Amerikan İç Savaşı neticesinde büyük kayıplar yaşayan halk, kaybettikleri kişilerin ardından onlara ait saçları kolyelerde, küpelerde, bilekliklerde hatta broşlarda kullanarak kayıplarını ölümsüzleştirdiklerini düşünmektelermiş. Aynı zamanda yine takılarında saçlarını kullanan insanlar bu takıları dostlarına vererek ilişkilerini güçlendirirmiş.
Viktoryan kültürüne ait bir diğer garip gelenek ise post mortem fotoğrafçılığı yani ölen kişilerin fotoğraflarda yer alması geleneğiymiş. Viktoryenler ölen aile bireyleriyle birlikte fotoğraf makinesinin önüne geçer ve sanki birey canlıymış gibi fotoğraflar çektirirlermiş. Bu geleneğin amacı ise “memento mori” olarak bilinen ölümün kaçınılmaz olduğu gerçeğini kavramakmış.
1800’lerin sonunda birçok figür katilleri tasvir ediyormuş. Viktorya döneminde yaşayan insanlar biblolar ve koleksiyon ürünlerinde harcamak üzere oldukça fazla paraya sahipmiş ve birçoğu bunu suçluların porselen figürlerini satın almakta kullanıyormuş. Ayrıca James Bloomfield Rush ve 'Red Barn Cinayeti'nin şüphelisi William Corder'ın tasvirleri, o dönemden beri ölümsüzleştirilen birçok katilin sadece iki örneğidir.
1950’lerde “Atom Turizmi” ya da nükleer turizm Las Vegas, Nevada’daki çölün bin 600 fit aşağısındaki atom bombasının patlaması sonucunda ortaya çıkmış ve turistik şehir Las Vegas o dönemde nükleer turizmin göbeğine dönüşmüş. Amerika Birleşik Devletleri’nden birçok insanın ilgisini çeken bu aktivite için insanlar atomik bulutları görmeye Las Vegas’a akın etmeye başlamış. 1963’te gerçekleşen test yasağıyla bu çılgınlığa sonsuza dek son verilmiş.
Ölüyü sergileme, canlıymış gibi fotosunu çekmek bize garip gelsede o devirde fotografın henüz yeni olduğunu, yaygın olmadığını hatırlamak gerek. Şimdiki gibi bir kişinin gün boyu onlarca yüzlerce fotosu çekilimiyor. Dijital çağdan cep telefonu kameralarından önce dahi bir kişinin kimliğinden evindeki albüme bir sürü fotosu olurdu ama fotograf makinasının ilk icat olduğu o çağda çoğu insanın bir fotosu yoktu, portre çizdirmek sadece zenginlerin karşılayabileceği bir lükstü. Bu şekilde bir yakınınızın öldüğünü düşünün, memonto mori fotosunu çektirmezseniz yüzünü sonsuza kadar bir daha görme şansınız olmayacak, yıllar içinde öylece unutulup gidecek.