Kabullenmekte oldukça zorluk çektiğimiz ama doğanın bir kanunu olan 'ölüm'den sonra vücudumuzda gerçekleşen 25 olguyu sizler için List25'ten derledik.
Kabullenmekte oldukça zorluk çektiğimiz ama doğanın bir kanunu olan 'ölüm'den sonra vücudumuzda gerçekleşen 25 olguyu sizler için List25'ten derledik.
Ölüm, tam olarak kalp atışının durmasıyla gerçekleşir. Pompalamanın son bulmasıyla vücutta kan akışı son durur ve organlar yavaş yavaş ölmeye başlar.
Kan akışının durmasıyla vücudumuz renk değiştirmeye başlar. Yer çekime bağlı olarak kanın vücutta çökmesiyle ise vücudun alt kısımlarında morarmalar ve kızarmalar meydana gelir.
Ölümden sonra vücudun hareket ettirilip ettirilmediğini anlamak amacıyla adli araştırmacılar, livor mortis olarak da bilinen ölü lekelerinden yararlanırlar. Çünkü ölümden sonra kan damarlar içinde katılaşır. Tıpkı yapılan bir kızartmanın üst kısmında yağın katılaşması gibi.
Normal olarak 37°C olan vücut sıcaklığı her bir saatte ortalama 0.8°C düşer.
Rigor mortis olarak da bilinen vücudun sertleşmesi, ölümden birkaç saat sonra meydana gelmeye başlar. Bu süreç ilk olarak göz kapaklarında ve boyunda gerçekleşir. Sonrasında ise tüm vücutta gözlenir. Sertleşmenin nedeni ise kasılan kasların gevşemesi için gerekli olan ATP(adenozin trifosfat)'nin üretilememesidir.
Ölümden sonra gerçekleşen vücut seğirmesi ve kasılması o kişinin ölmemiş olduğunu düşündürebilir. Fakat kas dokuları ölmüş olsa bile kasılabilir. Eğer yeterli miktarda kasılma meydana gelirse de cesette gözle görülür bir şekilde seğirme gerçekleşir.
Ölümden uzun bir süre sonra kaslar artık kasılamayacağı için yüzlerde meydana gelen kırışıklıklar yavaş yavaş kaybolmaya başlar.
Bu efsanenin gerçeği ise şöyledir: Ölümden sonra vücut su kaybetmeye başlar. Su kaybı sonucu derilerde meydana gelen büzülmeler ise üzerindeki kılların ve tırnakların daha uzun gözükmesine neden olur.
Ölümden sonra vücudun büyük çoğunluğunun sertleşmesinin aksine bazı bölümlerinde gevşeme meydana gelir. Beyin istemsiz olayları engellemek amacıyla bedendeki mesana kasları gibi bazı büzücü kasları kapalı tutar. Beyin ölümünün gerçekleşmesiyle de bu kaslar açılarak vücutta kalan idrar ve dışkı benzeri maddeler dışarı atılır.
Hücreler öldükten sonra bazı enzimler salgılanır. Bu enzimler etkisiyle bakteriler ve mantarlar ceset üzerinde toplanarak zararlı ve kötü kokulu gazlar salgılayıp, cesedi ayrıştırmaya başlar.
Cesetten yayılan kokular, mantarlar ve bakterilerin yanı sıra kene, karınca, örümcek, akbaba ve sinek gibi diğer yaratıkları da kendisine çeker.
Doktorların ve hemşirelerin otopsilerde zaman zaman korkmasına neden olsa da cesetler ses çıkarmaya devam edebilir. Ses tellerinin ölümden sonra katılaşması ve bağırsakta bulunan bakterilerin gaz salınımı sonucu ölüden inilti, karın guruldaması sesleri çıkabilir.
Bakterilerin üremesi için en uygun ortam olan bağırsaklardır. Bağışıklık sisteminin durmasıyla orda çoğalan bakteriler diğer organlara yayılmadan önce bağırsakların sindirimine neden olurlar.
Bağırsaklarımız ve çürüyen organlarımız tarafından dışarı salınan gazların etkisiyle gözler yuvalarından, dil ise ağızdan dışarı çıkar.
Daha önce üretilen ve bakteriler tarafından üretilmeye devam eden gazlar birikip sıkışarak vücuda baskı uygulamaya başlar. Eğer vücut, bir şekilde bu gazların salınımını gerçekleştiremezse patlar.
Proteinlerin ayrışmasıyla birlikte hücre duvarları parçalanmaya, dokular arası bağlantılar ise kopmaya başlar. Sonrasında da iç organların sıvı bir hal almasıyla beden çürür.
Gazların vücutta birikmesi ise derinin, kaslardan ve kemiklerden ayrılmasına neden olur.
Ceset bakteriler tarafından sindirildikten sonra açığa çıkan ve adoposir olarak adlandırılan mumsu madde, soğuk kum ve suyun etkisiyle gelişim gösterir. Eğer beden böyle bir ortamda muhafaza edilmişse adoposir ile kaplanarak korunmuş olur ve daha geç ayrışır.
Kalbin durmasından birkaç saat sonra tüm hücrelerin ölümü gerçekleşmesine rağmen, deri hücreleri dışarıyla kurduğu temas sayesinde osmozla ihtiyaçlarını karşılayarak birkaç gün daha yaşamını sürdürür.
Eğer bedenin üzeri herhangi bir şey ile örtülü değil ise cilt sıkılaşarak kuru ve derimsi bir hal alır.
Eğer ceset turba bataklık veya tuz çölünde bırakılırsa, doğal yollarla mumyalaşır. Bu şekilde beden, çok iyi korunarak ayrışmaya şaşırtıcı derecede karşı koyar.
Beden, doğadaki ayrıştırıcılar tarafından çözündükçe toprak için besleyici bir hal almaya başlar. Toprağın besleyici bir maddeyle desteklenmesi ise üzerindeki bitki örtüsünün çeşitlenmesine neden olur.
Ölümden sonra en son yok olan şeyler kemiklerdir. Bakteri, mantar ve diğer organizmaların yardımıya kemiklerdeki proteinler de yıkıma uğrar ve minareller toprağa verilerek kemikler toz haline gelir.
Öldükten sonra kasların kasılmaya devam edebilmesinden dolayı erkeklerde ereksiyon olayları görülebilir. Hatta bazı zamanlar boşalmalar bile meydana gelir.
Çok nadir olarak görülse de bir kadın hamile iken ölmüş ise öldükten sonra da doğumunu gerçekleştirebilir. Bu durum da karın içi gazlarının vücutta birikerek cenine baskı yapması üzerine ceninin vajinal açıklıktan çıkmasıyla gerçekleşir.
Kalp atmıyormuş. Oha!
Toprağın altına girince ya hissedersek ? Ben bundan korkuyorum işteeee
Eski bir Türk destanı var doğumla ilgili. Hamileyken vefat eden bir kadının mezarından bebek ağlaması duyulmuş. Açıp baktıklarında ölünün doğurduğunu görmüşler. Sonra o çocuk büyüyor ve kahraman oluyor. Lakabı da Göroğlu oluyor (Türkmence Gor/gör - ölü cenaze/ceset/naaş/ demek).