Herkes; sevmeyi, sevilmeyi ve unutulmaz bir aşkın başkahramanı olmak ister. Ama şimdi anlatacağımız aşk hikayesi (!) peri masallarını değil, korku dolu öyküleri anımsatıyor! Takıntılı bir hastane çalışanı Carl Tanzler ve yolu hastaneye düşen güzeller güzeli Elena Milagro'nun başrollerinde olduğu bu hikâye, sizleri biraz ürkütecek. Hazırsanız başlayalım!
O zamanlarda epey ölümcül ve ciddi bir hastalık olan vereme yakalanan Elena, 22 Nisan 1930 yılında annesiyle hastaneye gitti. Elena'yı ilk gördüğü anda ona tutulan Carl'a göre Elena, yıllarca rüyalarını süsleyen kadındı. Carl, Elena'yı bu ölümcül hastalıktan kurtarmak ve iyileştirmek için oldukça çabaladı. Hatta öyle çabaladı ki evine röntgen cihazı bile götürdü.
Onu mutlu etmek için Elena'ya birbirinden güzel hediyeler ve şık takılar alıyordu. Onun mutluluğu için birçok şeyi yapmaya hazırdı ancak beklenen hüzünlü son geldi.
Yıkılan Carl, sevdiği kadının cenaze masraflarını tamamen kendi parasıyla karşıladı ve hatta Elena'nın ailesinden de onay olarak onun için bir anıt mezarı yaptırdı. Her gece yaptırdığı bu anıt mezara giderek orada bekliyordu ve Elena ile vakit geçiriyordu. Carl'ın anlattığına göre her gece Elena'nın ruhu yanı başına geliyor ve ona bedenini evine götürmesini söylüyormuş.
Artık Elena'nın isteğini gerçekleştirecek, onu evine götürecekti. Bir gece gizlice karanlıkta süzülerek mezarlığa girdi ve kadının çürüyen bedenini mezarından çıkararak evine götürdü.
Çürümeye başlamış bedenin kemiklerini piyano teli kullanarak birleştirdi. Bedenin çürüyen kısımları ve deri için balmumuna batırılmış bir kumaş kullanarak kadının yüzünü düzeltmeye çalıştı. Cesedin gözleri yerine cam gözler, saçları yerine de peruk kullandı. Cesedin eski hacmini ve boyutunu sağlamak için cesedin içini açarak içine bir şeyler yerleştirdi. Cesedi güzelleştirmeye ve aşık olduğu Elena'sına kavuşmaya çalıştı. Ona güzel kıyafetler giydirdi, en şık takıları taktı. Çürüme kokusunu gidermek için tonlarca parfüm şişesi harcadı. Onu süsledi, düzeltti ve yatağının baş ucuna yerleştirdi.
Elena'nın kız kardeşi bunu öğrendiğinde ise onu polise şikâyet etti. Bunun üzerine polisler Carl'ı yakalamak için evine doğru yola çıktı. Polis, Carl'ın evine vardığında onu Elena'nın cesediyle pencere önünde dans ederken yakaladı. Polisler hemen Carl'ı tutukladı ve Elena'nın bedeni hak ettiği huzura kavuştu.
Polisler, Carl'ı yakalayıp tutuklamışlardı ancak dava bir süre sonra düştü. Carl serbest bırakılarak tekrar özgürlüğüne kavuştu. Yeni bir yere taşındı ve bu olayları arkasında bırakmaya çalıştı ama bunu başaramadı. Carl, rahatsız edici bir şekilde kendine insan boyutlarında bir bebek yaptı. Bu bebek tıpkı Elena'ya benziyordu. Yani Elena'ya olan takıntısından kurtulamayarak kendine yepyeni bir Elena bebeği yarattı! 75 yaşında son nefeslerini verirken de Elena bebeğinin kollarındaydı.
Carl'ın ölümünden yıllar sonra evine gelen inşaat çalışanlarının söylediklerine göre evde bir not buldular. Carl'a ait olduğu düşünülen notta şöyle yazıyordu: 'Elena öldü çünkü bu lezzetli zehri ona ben yaptım. Sevgilim 25 Ekim 1931'de bu sefil dünyayı terk etti. Daha fazla acı çekmene gerek yok tatlı Elena'm. Seni kendi ellerime meleklere yolladım.'
Elena'yı Carl öldürmüş olabilir miydi? Karşılık bulamadığı aşkı yüzünden intikam mı almıştı? Bunun gibi birçok soru gündeme geldi. Değişen soruların ardında değişmeyen tek şey ise Elena'nın tüm bunları hak etmemiş olmasıydı. Ağır bir hastalıkla son bulan hayatının ardından ölümünde bile huzura erişememişti.
adamın yaptığı ahlaki açıdan yanlış tabii ki ancak, ölümden sonra huzur olur mu? ölüsün sonuçta.
Okurken bile cesedin kokusunu hissettim. Allah belanı versin.
Rammstein'ın Heirate Mich şarkısı büyük ihtimalle bu olaydan esinlenilerek yazılmış.