Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) 103’üncü asamblesi Cenevre Birleşmiş Milletler’de (BM) toplantısına Türkiye’yi temsilen Çalışma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez: “Türkiye, bu konu ile yakından ilgili olan 29, 105, ve 182 sayılı ILO sözleşmelerini onaylayarak ulusal mevzuatına katmıştır. Bu kapsamda, özellikle çocuk işçiliği sorunu artık Türkiye’nin gündeminden çıkmıştır” dedi. Peki gerçekten böyle mi? 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğini Önleme gününde bu durumun böyle olup olmadığını İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinden Dr. Ercan Duman’a sorduk. Verdiği yanıtlar hiç de iç açıcı değil.
Çocuk işçiliği nedir? Ülkemizde çocuk işçiliğinin mevcut durumu nedir?
Çocuk işçiliğini, 18 yaşından küçüklerin işçi olarak çalışması olarak tanımlayabiliriz. Ülkemizde de çocuk işçiliği yaygın bir şekilde bulunmaktadır. Mevsimlik tarım işçiliği, kentlerdeki enformel ekonomi içinde üretimde çalışılması en yaygın biçimler olarak göze çarpmaktadır.
Türkiye’de çocuk işçilikle ilgili düzenlemeler var mı? Bu düzenlemeler uygulanıyor mu?
Sorunuz iki net parçadan oluşuyor, ben de net olarak yanıtlayayım; evet var, hayır uygulanmıyor.
Etyemez’in söylediklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir önceki soruyu yanıtlarken, Türkiye’de çocuk işçiliği ile ilgili düzenlemeler var mı sorusunu evet var ve uygulanmıyor diye yanıtlamıştım zaten. Her gün ortalama en az dört işçinin iş kazası nedeniyle hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz, bunun nedeni sadece mevzuat eksikliği midir ? Uluslararası ya da ulusal düzeyde, herhangi bir alanda hukuksal bir düzenleme yapıldığında “bu konu artık ortadan kalkmıştır” denebiliyorsa bunu ciddiye almamız mümkün müdür? Cenevre’de imzalar atıldı ve mevsimlik tarım işinde çalışan, yeraltı atölyelerde toz ve kimyasallar içinde üreten ve büyüyen, sokaklarda satıcılık yapan tüm çocuklar bir anda okullara ışınlandı, öyle mi?
Çocuk işçiliği nedenleri neler?
Çocuk işçiliğinin temel nedeni elbette ki kapitalist üretim ilişkileridir. Kapitalist ekonominin doğal seyri içindeki daha fazla sömürü ve daha fazla kar sarmalında gelişen kayıt dışılık, taşeron uygulamaları, işsizlik, güvencesizlik ve örgütsüzleştirme gibi unsurlar, çocuk işçiliğinin varolması ve gelişmesi sürecinde ana etkenleri oluşturuyor.
Çocuk işçiliğinin sakıncaları nelerdir?
En temel toplumsal süreçlerin içindeki asıl niteliğini unutmadan, çocuk işçiliğinin doğrudan çocuğun gelişimine verdiği zarar özellikle değerlendirilmelidir. Çocuğun gelişimi; fiziksel, bilişsel, duygusal ve toplumsal / ahlaksal unsurları içeren karmaşık bir süreçtir. Bu süreçteki zorlanmalar kavramsal düzeyde “istismar” olarak adlandırılmakta ve kimi kurumlarca (örneğin Uluslararası Çalışma Örgütü) dünyada çocuk işçiliği, çocuk istismarının en önemli kaynağı olarak görülmektedir.
Sakıncalar konusuna devam edecek olursak, bu istismarın ürettiği başta gelen çıktı şiddettir. Buradaki şiddet olgusu, her biri kapsamlı değerlendirmeleri gerektiren farklı biçimlerde gerçekleşmektedir. Bunların başlıcaları olarak; ekonomik şiddet, fiziksel şiddet, psikolojik – duygusal şiddet ve cinsel şiddeti öne çıkarabiliriz.
Çocuk işçiliğine dönük önerileriniz nelerdir? Bu sorun nasıl çözülür?
Her şeyden önce yöntem diyorum. Çocuk işçiliği kültürel alanın bir kategorisi değil, üretim ilişkilerinin bir fonksiyonudur. Çocuk gelişimini örseleyen bir olgu olmakla birlikte, toplumsal düzeyde bir emek mücadelesi konusudur. Bunun da doğal olarak tarafları var. Sorunun çözümünde asıl noktayı bu yaklaşım oluşturmakla birlikte, bir de, çarpıcılığını ve vicdani etkilerini sömüren, bu olguyu sendikal olarak da, politik olarak da, akademik olarak da rant kapasitesi itibariyle algılayıp işleyen unsurlar da her vesile ile açığa çıkarılmalıdır.
TÜRKİYE’NİN SURİYELİ ÇOCUK İŞÇİLERİ
Türkiye’de ucuz iş gücü olarak ağır işlerde çalıştırılan çocuk işçi sayısı her geçen gün artıyor. Suriye’deki iç savaşla birlikte Türkiye’ye kaçan Suriyeli çocuklar da bu sömürü ağının yeni üyeleri. 14 yaşındaki Beşar Bişov 9 ay önce Suriye’den geldi. İzmir Basmane’de çanta atölyesinde çalışan Bişov, elini her an makinalara kaptırma korkusu yaşıyor. 12 nüfuslu bir ailenin bir ferdi çocuğu olan Bişov, “Ayda 300 TL kira veriyoruz. Elektrik su birlikte 500 lirayı geçiyor, zar zor geçiniyoruz” dedi. Bişov, “Savaş biterse ülkemize döneceğiz” dedi.
Bir diğer Suriyeli çocuk işçi ise 16 yaşındaki Hüseyin Brimo. Savaştan dolayı Halep’den kaçmak zorunda kalmış. Günde 10 saat çalışıyor. Brimo, “Burada sabahtan akşama kadar çalışmak zorundayız” dedi. Ailesinin büyük oranda dağıldığını ve buradaki yaşamından memnun olmadığını ifade eden Brimo ülkesine dönmek istiyor.
ÖLEN 20 İŞÇİDEN BİRİ ÇOCUK
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2013 yılı sonunda hazırladığı “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nda, 6-17 yaş arasındaki 15 milyon 247 bin çocuktan 893 bininin çalıştığı belirtiliyor. 6-14 yaş arasındaki çocukların ise yasak olmasına rağmen 292 bini çalışıyor.
Çocuk işçilik iş cinayetlerine de yansıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclis’inin raporuna göre 2013 yılında yaşamını yitiren 1235 işçinin 59’u (18’i 14 yaş ve altı, 41’i 15-17 yaş arası); 2014 yılının ilk dört ayında yaşamını yitiren 396 işçinin 17’si (5’i 14 yaş ve altı, 12’si 15-17 yaş arası) çocuk işçi. Yani her can veren 20 işçiden birisini yoksulluktan dolayı çalışan işçi.
Rapora göre çocuk işçiliğin bir biçimi tarım ve inşaat gibi mevsimlik işler. Diğer biçimi ise çırak / stajyer olarak çalışma. Raporda “13 yaşındaki kimya işçisi Ahmet Yıldız’ın plastik enjeksiyon makinesine sıkışarak can vermesi, hastaneye trafik kazası geçirdi diye getirilmesi ve işverenine açılan davada 30 bin 40 TL ceza verilmesi, bunun 24 taksite bölünmesi Türkiye’de çocuk işçiliğin özetidir” dendi.
Evrensel | DİHA