Birkaç kat plastiği açtıktan sonra son kata gelen çift bir çığlık koyvermişler. Karşılarında duran bir insan cesediydi. '''Bu bir ceset, bu bir ceset!' diye bağırmaya başladım. Neye uğradığımı şaşırdım. Aklım başımdan gitti.'' diyor zavallı Michelle.
Cesedin üzerindeki pijamaların markasını bile kolayca tespit edebilmişler. Kurbanın ölümü ise kafasından bir darbe almasıyla gerçekleşmiş.
''Eşi John'un ona çok kötü davrandığını ve tam bir zampara olduğunu söylerdi. John hayatta mı diye sorduğumuzda bilmediğini söylüyordu. Geçmişi hakkında biraz ağzı sıkı bir kadındı. Geçmişiyle arasına bir set çekmiş ama her sorana da farklı bir şey anlatıyordu. Ben bir şeyler saklıyor olabileceğinden şüphelenmiştim ama bunu da tahmin etmemiştim yani.''
Michelle ve eşi Lee'ye çok severlermiş, çevresindeki herkes ona ve falcılık yeteneğine bayılırlarmış. Lee'ye 2015 yılının Ekim ayında beyin kanseri teşhisi konmuş. ''Son günlerini hastanede geçirmesine yardım ettik. Kasım ayında ölmeden önce hep beraber birer kadeh prosecco içtik. Bize, bahçeye plastik bir iskelet gömdüğünü söyledi. Bulan korksun diye yapmış. Plastik bir iskeleti olmasını garipsememiştik çünkü eskiden hemşirelik de yaptığını söylemişti. Biz de 'Umarız gerçek bir iskelet değildir o,'' şakalaşıp gülmüştük.''
Polis çifti kapsamlıca araştırınca, Lee ve John'un farklı yetimhanelerde büyümüş beş çocukları olduğu ortaya çıkmış. Taştan kurbağayı da Lee öldüğünde evini temizleyen arkadaşlarından birisi almış.
''Salona geldi ve 'Bir gün ünlü olacağım. Ben öldüğümde herkes adımı bilecek.' dedi. Neden diye sorduk ve 'Poşetin içindeki ceset sayesinde.' dedi bize.''
cocuklari yetimhaneler bos qalmasin diyemi dourub kadin
aNa sKm
helal lan kadına. kimin götü yer bunu yapmaya.