Aynı konulu belgeselleri izlemekten sıkıldıysanız size 'Şu hayatta neler neler oluyormuş öyle!' dedirtecek, kimileri ürkütücü kimileri garip belgesellerden oluşan bir liste hazırladık. 16 yapımdan oluşan bu listeyi inceledikten sonra bazılarını izlemeye çekinebilirsiniz ama yapımları izlediğinizde hayretler içerisinde kalacağınıza emin olabilirsiniz.
Belgeselde evlerinin bodrumunda ölü hâlde bulunan 6 yaşındaki çocuk güzellik kraliçesi JonBenet Ramsey’in hikâyesi anlatılıyor. Hâlâ gizemini koruyan ve bir sonuca varılamayan bu olayda; erkek kardeş, anne-baba ve birçok kişi şüpheli olarak görülüyor. Delillerin bozulması ve olay yerinin geç bulunması cinayetin çözülememesinin en büyük nedenleri arasında yer alıyor. Casting JonBenet belgeselinde gerçek hayatta olaya karışan insanları canlandıran oyuncuların görüşlerine de yer veriliyor.
Psikiyatri uzmanları tarafından “tedavi edilemez antropofaji” teşhisi konulan gerçek yamyam Issei Sagawa’nın belgeseli. Fransa'da yaşayan Sagawa, hoşlandığı Renee Hartevelt’i evine yemeğe davet ediyor. Hartevelt’e onunla birlikte olmak istediğini söyleyince reddediliyor. Bunu hazmedemeyen Sagawa, kadını vurup öldürüyor ve onu yemeye karar veriyor. 2 gün boyunca kadının farklı yerlerini yiyen Sagawa, cesetten geriye kalanları bir göle atıyor. Japonya’ya sürgüne gönderilen Sagawa, 1986 yılında akıl hastası olduğu gerekçesiyle serbest bırakılıyor. Üstüne üstlük 1987 yılında Renee Hartevelt’i nasıl öldürüp yediğini anlatan bir de kitap çıkarıyor.
Bu belgeselde parçaladığı erkek çocuklar, tecavüzler, cinayetlerle tanınan bir seri katil olan Jeffrey Dahmer’in 1991 yılında tutuklandığı dönem anlatılıyor. 17 erkeği ve çocuğu öldürmekten, ayrıca cesetlerini parçalamaktan suçlanan Dahmer; 957 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Belgeselde arşiv görüntüleri; Dahmer’in komşusunun, davanın baş dedektifinin ve davaya atanan adli tıp doktorunun röportajları da yer alıyor.
Yapım, tüp bebek yöntemiyle ilgili oldukça çarpıcı ve gerçek bir olaya dayanan belgesel. Our Father, bir kadının ev tipi DNA testi yapması sonucunda birçok kardeşinin olduğunu öğrenmesiyle başlıyor. Böylece popüler doktor Donald Cline ile ilgili büyük bir entrika ortaya çıkıyor. 94’ten fazla çocuğun babası olduğu tespit edilen doktorun çocuk sayısı, günden güne artmaya devam ediyor.
Yalnız yaşıyorsanız bu belgesel sizi biraz ürkütebilir. Joyce Carol Vincent, 11 yaşındayken annesini kaybediyor. Ablaları tarafından büyütülen ve babasıyla arası hiç iyi olmayan Joyce, aile içi şiddet ve taciz şikayetiyle evinden ayrılıyor. Londra’da bir dairede yaşamaya başlıyor. Bir yardım kuruluşu tarafından kirası ve faturaları otomatik olarak ödendiği için yaklaşık 3 yıl boyunca öldüğünü kimse fark etmiyor. Cesedi, gönderilmemiş Noel hediyelerinin yanında neredeyse iskeleti çıkmış bir halde bulunuyor.
Birçok ilginç detayın ve ters köşelerin olduğu oldukça rahatsız edici bir belgesel. Belgeselde 1970’li yıllarda Odaho’da yaşayan 12 yaşındaki bir kızın ailesinin yakın arkadaşları ve komşuları tarafından 2 kez kaçırılması anlatılıyor. Kızın ailesinin bu duruma neden sessiz kaldığını öğrenince şok olacaksınız. Belgeseli izlerken bir şeyler yiyip içmemenizi özellikle tavsiye ederiz.
Belgesel; 1990’lı yılların fenomen bilim kurgu dizisi The Star Trek hayranlarının, daha doğrusu kendisini diziye adayanların röportajlarını içeriyor. Belgeselde dizinin hayranlarının, hayatlarını diziye göre yaşayışları ve galaksiler arası federasyona olan bağlılıkları anlatılıyor. Klingonlar gibi giyinen insanlar, Brent Spiner hayran kulüpleri, kendilerine göre Star Trek filmi çeken kulüpler ve birçok Star Trek oyuncusu da belgeselde yer alıyor.
Belgesel yapımcısı Ross McElwee, Amerikan İç Savaşı’nın komutanlarından William Sherman hakkında bir film yapmayı amaç edinmişken neredeyse kişisel bir belgesel ortaya çıkarıyor. Film, yönetmenin kız arkadaşıyla yaşadığı dramatik ayrılığı anlatmasıyla son buluyor. Yönetmenin savaş alanlarından başlayıp kendi aşk hayatına ve yolda tanıştığı garip kişilere yer vermesi, belgeseli daha eğlenceli kılıyor.
Yönetmen Errol Morris’in ilk filmi olan Gates of Heaven, hayvan mezarlığının taşınmasıyla ilgili okuduğu bir gazete haberine dayanıyor. Sonrasında her ne kadar hayvan mezarlığıyla ilgili bir film gibi görünse bile aslında insan doğasının anlatıldığı bir belgesel ortaya çıkıyor. Bu belgeseli izlediğinize kesinlikle pişman olmayacaksınız.
Polisiye kitap yazarı Michael Peterson’ın eşi Katleen’in evlerindeki merdivenin altında ölü bulunması, yazarın cinayetle suçlanmasına neden oluyor. The Staircase’te 16 yıl boyunca hukuk mücadelesi veren yazarın hikâyesi konu ediliyor. Bu belgesel film, Amerikan adalet sistemini ele alan bir inceleme olması nedeniyle de izleyenlerin beğenisini kazanıyor.
The Imposter, biyografik belgesel türünde bir film. 1994 yılında 13 yaşındaki Nicholas Barclay, evine giderken birdenbire ortadan kayboluyor. Bütün arama çalışmalarına rağmen hiçbir yerde izine rastlanmayınca ailesi oğullarından umudu kesiyor, ta ki 1997’ye kadar. 1997'de Nicholas’ın Güney İspanya’da olduğu iddia ediliyor. Nicholas'ın kız kardeşi Carey, Nicholas olduğu iddia edilen bu gencin kardeşine çok benzemekle beraber hâl ve davranışlarında bazı gariplikler seziyor. Kaybolan Nicholas gerçekten bu genç mi? Özel bir dedektifin araştırmalarıyla gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.
Bu belgeselde boynuna bağlanmış bir bombayla banka soymaya çalışan pizza kuryesi Brian Wells’in ölümü ve sonrasında yaşanan garip olaylar anlatılıyor. Wells; bu soygunu zorla yaptığını, karşı çıktığı takdirde gerçek soyguncuların bombayı patlatacağını söylüyor. Soygun ise ölümle sonuçlanıyor. Olayı araştıran FBI, Brian Wells’in kurban olup olmadığı sorusuna yanıt arıyor.
Yeni Zelandalı Gazeteci David Farrier, gıdıklanmaya karşı dayanıklılığı gösteren çevrim içi videolarla karşılaşınca gıdıklanmanın bir spor olduğunu keşfediyor. Bir hikâye ortaya çıkarmak için araştırma yapmaya başlıyor ve bu videoların yapımcısına onunla röportaj yapma talebinde bulunuyor. Yapımcı şirket ise bazı sebepler ileri sürerek talebi reddediyor. Bu tavır karşısında Farrier, video yapımcılarının sırlarını çözebilmek için bir televizyon yapımcısıyla ortak oluyor.
Belgesel, çocuk yaşta kistik fibrozis hastası olan şair ve performans sanatçısı Bob Flanagan’ın hayatını ve ölümünü anlatıyor. Flagan’ın hastalığı, onun hayatını şekillendirmesinde etkili oluyor. Genç yaşta ölmesi beklenirken 43 yaşına kadar hayatta kalmayı başarıyor. Sick, bilgilendirici ve üzücü bir belgesel olmasının yanı sıra mizaha da yer veriyor.
Monster Road, tamamen kendi kendini yetiştirmiş efsanevi kil animatörü Bruce Bickford ile alzheimer hastalığının başlangıcında olan babası George’un ilişkisini anlatan bir belgesel. Büyük kil savaşları, patlayan kafalardan ortaya çıkan değişik yaratıklar, eziyet sahneleri ve animasyonlar; belgeselin izlenmesinde oldukça pay sahibi.
Yeraltı dünyasını konu alan çizgi roman yaratıcılarından Robert Crumb’ın ailesi ve yakın çevresiyle yapılan röportajların ağırlıkta olduğu bu belgesel, Crumb’ın bilinçaltına yolculuk yapma şansı tanıyor. Yapımda bazılarına göre kadınlardan nefret eden biri olan Crumb’ın kötü geçen çocukluğuna, değişik aile bağlarına, kadınlarla olan ilişkisine yer veriliyor. Crumb'ın sanatçının biyografisini merak edenler ve sanatını anlamak isteyenler için iyi bir yapım olduğunu belirtmemizde fayda var.