Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu öğrenmesi yıllar boyunca yüzbinlerce cana mal oldu. Son olarak 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli çifte deprem felaketleri bu gerçekle yeniden yüzleştirdi. 1999 yılında yaşanan 17 Ağustos Gölcük Depreminde, kırılan fayın devamında oluşacak bir depremin İstanbul başta olmak üzere, Marmara Bölgesi'nin çoğunu etkileyeceği biliniyor. Buna yönelik organizasyon çalışmaları ise sosyal medyada anlaşılmayınca ilginç yorumlara neden oldu.
Bu felaketlerin insani boyutu en çok can yakan kısım olurken, bölgede yaşayanlardan geride kalanlarda bıraktığı travmalar bir yana, zaten zorda olan ekonomiyi daha da zora düşürdü. Tüm bunlar 17 Ağustos 1999'da yaşanan Gölcük Depreminden bu yana İstanbul ve Marmara Bölgesi için de konuşuluyor.
Bölge Türkiye nüfusunun yüzde 30'unun yaşadığı olmanın yanında ekonomik yükünü de sırtlayan bölge olarak tehlikenin boyutunu katlıyor.
6 Şubat deprem felaketlerinde özellikle önemli olan ilk günlerde organizasyona yönelik yapılan eleştiriler sonrası, bölge mülki amirlerinin yani, vali, kaymakam ya da belediye başkanlarının çalışabilecek durumda olmayacağı düşünülerek organizasyonun ve koordinasyonun hızla sağlanması amacıyla İstanbul'da 39 ilçeye Türkiye'nin 81 ilinden 39 vali atandı.
Paravan değilse bende ejderhayım. Afet bakanlığı kurulsa ve başına yetkili birileri geçse, çalışacak kişiler belirli eğitimlerden geçse.. AFAD var diyorlar e o da malum.. Vali atamak yerine verilen vergileri yerinde kullanmak daha akıllıca ve daha kalıcı bir çözüm olurdu ama siz bilirsiniz tabi.
AKP ne kadar işe yaramaz boş bir siyasi hareket olduğunu değişik yollarla gösterebilir.
Maraş-Hatay depreminde organizasyon eksikliği nedeniyle kaç kişi öldü belli değil, bu sefer ders alınmış. Deprem bölgesindeki il-ilçe belediye başkanları, valiler ve kaymakamlar kendileri de depremzede olacaklar, kendi ailelerinin dostlarının derdine düşecekler. Doğru bir karar bu. Bugüne kadar niye akıl edilememiş dedim duyunca.