Bilim dünyasının nereye kadar özgür olması gerektiği hala tartışılan bir konu. Geçmişten günümüze birçok bilimsel deney yapıldı. Bu deneylerden bazıları insanları şaşkına uğrattı. İşte dünya tarihinde iz bırakmış en acayip 8 deney...
Bilim dünyasının nereye kadar özgür olması gerektiği hala tartışılan bir konu. Geçmişten günümüze birçok bilimsel deney yapıldı. Bu deneylerden bazıları insanları şaşkına uğrattı. İşte dünya tarihinde iz bırakmış en acayip 8 deney...
1960'larda stres yönetimi konusunda yapılan bir deney için 10 asker taşıyan bir uçakta aniden 'Motorumuz bozuldu, iniş takımları da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız.' şeklinde bir anons yapıldı. Ardından ölmek üzere olduklarını düşünen askerlerden 'ordunun, ölümlerinde kusuru olmadığına' dair bir form doldurmaları istendi. İşin ilginç yanı, tüm askerler formu doldurdu.
1954'te yapılan organ nakli araştırmalarında tıp için çığır açıcı olan ama bir yandan da korkunç bir deney gerçekleştirildi. Sovyet cerrah Vladimir Demikhov, bir köpek yavrusunun ön ayaklarıyla başını alıp bir Alman kurt ile birleştirdi. Köpekler, yaklaşık bir ay yaşayabildi.
Fil davranışlarını inceleyen Warren Thomas, 1962'de Truko isimli bir file insan bedeninin tolere edebileceğinin 3 bin katından daha fazla miktardaki LSD'yi enjekte etti. Bir delilik hali oluşmasını bekliyordu; fakat zavallı fil, bir saat sonra hayatını kaybetti.
1930'larda ölü hayvanları canlandırmaya yönelik bir deneye kalkışıldı. Robert Cornish, kurduğu özel bir düzenekle yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcı enjekte etti. Bazı denekler körlük ve ciddi beyin hasarlarıyla hayata geri döndü.
Bir psikolog olan Clarence James Leuba, gıdıklamaya verilen tepki olan gülmenin öğrenilmiş bir davranış olup olmadığını incelemek için 1933 yılında ilginç bir deney gerçekleştirdi. Bu deney için yeni doğmuş oğlunu gıdıklarken etraftaki herkesten gülmemelerini rica etti. Yedi ay süren deneyin sonunda çocuğun gıdıklanırken güldüğü gözlemlendi. Böylece gülmenin istemsizce verilen bir tepki olduğu anlaşıldı.
Sarı humma hastalığının bulaşıcı olmadığını ispat etmek isteyen genç doktor Stubbins Ffirth, bu hastalığa yakalanmış olan bir kişinin kusmuğunu içti. Doktor, sağlığını kaybetmedi; çünkü haklıydı.
Carney Landis; evrensel yüz ifadelerini tespit etmek için deneklerin yüz kaslarına yanmış bir mantarla çizgiler çizdikten sonra onlara amonyak koklattı, caz dinletti, porno izletti ve ellerine birer kurbağa koydu. Ardından tüm denekleri, bir farenin başını kesmeye ikna etti.
Lawrance Sheean, tırnak yeme alışkanlığı olan bir grup erkek çocuğunun uyuduğu bir odada her gece 'Tırnaklarım çok acı!' cümlesini tekrar tekrar söyledi. Deney bittiğinde çocukların %40'ı, bu alışkanlığını terk etmişti.