Öncelikle çok merak edilen, popülerleşen aile konstelasyonunu da kapsayan sorunuz için teşekkür ederim. Aile konstelasyonu eğitimi; üç yıl süren bu alandaki yetkinliğimi pek çok eğitim kampıyla pekiştirmeye gayret ettiğim ve hâlâ da öğrenmeye devam ettiğim çok yoğun bir eğitim süreciydi. Psikoloji yüksek lisans yapmamın ardından ikinci üniversite olarak iletişim üzerine yıllar sonra bu bilinçle psikoloji okumamın uzmanlaşmaya giden yolculuğumda çok büyük katkısı oldu. Bunun için yeri gelmişken konstelasyon hocam Göksel Karabayır’ı minnetle anmak isterim.
Sorunuza gelince; psikoloji yüksek lisans bitirme projemde bu sistemin babası, rahmetli Bert Hellinger’den bahsederken kendi yaşam kurgusunu nasıl değiştirdiğini okuyabilirsiniz. Ben de konstelasyon eğitimi almadan yıllar önce kendi kişisel gelişimime ciddi yatırım yaparak yaşam kurgumu değiştirmiş biriyim.
İlişkilerimizin kaderine gelince; annemiz, babamız kaderimizdir. Kurduğumuz ilk ilişki daha dünyaya gelmeden, yaşama gözlerimizi açmadan önce anne karnında, annemizle başlıyor. Hatta bizim var oluşumuz, annemizin babamızın ilişkisiyle başlıyor. Elbette bu ilişkiler bütünü, bugünkü ilişkilerimizi etkiliyor. Bunu sadece aile konstelasyonu sisteminde görmüyoruz. Bu bilimsel teori Psikolog John Bowlby ve Mary Ainsworth’ün ortaya attığı Bağlanma Teorisi. Aile konstelasyonu, bağlanma teorisi çerçevesinde çocuğun ne yaşadığını anlamaya çalışır. Bağlanma teoreminden hareketle çocuğun, annenin, babanın travmaları ve çok nesilli travmalarla çalışır. Bu travmaların çalışılması, bugünkü yaşam kurgunuzu değiştirir. Beninizi değiştirir, dönüştürür. Konstelasyon çalışmaları yaşamdaki her şeyle ve herkesle tüm ilişki dinamiklerinize sirayet edebilir.
Dolayısıyla; evet, ilişkilerimizi ailemizde olanlar, atalarımızın yaşadıkları ve bizzat bizim özellikle erken çocukluk, çocukluk dönemlerinde yaşadıklarımız etkiler. Birey için 'ben' kavramı, bu kavramdan ne anladığı, benin içinde annesinin, babasının, idealize ettiği kimliklerin, kişilerin yeri çok önemlidir. Çocuk kendi olabildi mi? İhtiyaç duyulan, istenen, idealize edilen başka bireylerin yerini, kendinden vazgeçerek doldurmaya çalışmak zorunda kaldı mı?
Örneğin, annesi için annesinin idealize ettiği babası ya da annesinin eşi pozisyonunu aldı mı? Kız çocuğu, babası için babasının istediği, erkek çocuğunu ikame etmeye çalıştı mı? Kadın bedeninden, dişil enerjisinden vazgeçmek durumunda kaldı mı? Tüm bu yaşanmışlıklara bilinçli bir farkındalıkla bakabilmek önemli. Niyetlerimizin önündeki görünmeyen engelleri, dinamikleri konstelasyon çalışmalarıyla görmek mümkün. Duygularımızla, travmatize parçalarımızla temas ederek, hissederek gerçek 'ben'i ortaya koyarak kendimiz de ilişkilerimize büyük ölçüde etki ederiz.