İnsanlık tarih boyunca, yaşanan kıtlık ve savaş zamanlarında yaşamını sürdürebilmek için kimi zaman diğer insanların etiyle beslenmeye mecbur kalmış, kimi zaman ise yalnızca kötücüllüğünün esiri olarak yamyamlığa başvurmuştur. İşte tarihin en önemli 10 yamyamlık hadisesi:
1846 yılında 87 kişilik bir konvoy Amerika boyunca seyahat ederek Kaliforniya'ya ulaşacaktır. Ancak yoğun kar yağışı konvoyu epey zorlar ve en sonunda yolculuğa devam edemeyecek duruma getirir. Bir grup insan, karda mahsur kalan konvoyu kurtarmak için geldiğinde ise 87 kişilik gruptan geriye yalnızca 48 kişi kalmıştır. Konvoydan bu kadar insanın kaybolmuş olması da akıllarda pek çok soru işareti bırakmıştır.
Daha sonra anlaşılacağı üzere, soğuğa ve ağır yaşam koşullarına dayanamayıp hayatını kaybeden insanlar, hayatta kalan 48 kişi tarafından konvoyu çeken hayvanların tüketilmesinin ardından yenmiştir ve hatta bu insanlardan bir kısmı yenmek üzere öldürülmüştür. Sonuç olarak ise hayatta kalanların 41 tanesi sağ salim Kaliforniya'ya ulaşabilmiştir.
Hikaye, 1884 yılında tekneleri karaya oturan dört İngiliz denizcinin susuz ve yiyeceksiz kalmasıyla başlar. Dudley ve Stephens adlı denizciler, çoğunluğun iyiliği için içlerinden bir kişinin öldürülmesi gerektiğini savunurlar. Haliyle kimse bu iş için gönüllü olmaz ve sonuçta geminin miçosu öldürülerek yenir. Yardım ekibi geldiğinde ise, denizciler yaşayabilmek için çocuğu öldürüp yediklerini itiraf ederler fakat mahkeme bunun geçerli bir sebep olduğunu düşünmez ve denizcileri idama mahkum eder. Daha sonra ise cezanın ağır olduğuna karar verilir ve denizciler 6 ay hapse mahkum edilir.
Tarihi kasıp kavuran en büyük olaylardan biri olan ve binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan haçlı seferleri de yamyamlığın tarihteki önemli örneklerinden birine sahne olmuştur. Savaş sırasında yiyeceksiz kalan büyük ordular, yaşamlarını sürdürebilmek için öldürülen insanların etini yiyerek beslenmişlerdir. Ancak savaş sırasında yaşanan bu durumun bir gereklilik olmasının yanısıra, düşmanın motivasyonunu kırmak için bir yöntem olduğu da düşünülmektedir.
Çin tarihinde önemli bir yer tutan Tang Hanedanlığı dönemi, intikam amaçlı yamyamlığın yaşandığı bir dönemdir. Kent halkıyla devlet görevlilerinin sıkı bir çatışma içinde olduğu zamanlarda kimi zaman devlet görevlileri dövülerek etleri yenmiştir. Aynı zamanda bu dönemde bazı suçluların kalplerinin çıkarılarak nezaret eden güvenlik güçleri tarafından bir parçasının yenildiği bilinmektedir.
Leningrad Kuşatması, tarihte insanoğlunun açlığının ulaşabileceği boyutları gözler önüne sermesi yönüyle oldukça önemlidir. Kıtlığın ulaştığı boyutlar öyleydi ki, insanlar duvar kağıtlarını yerinden söküp, onları tutan tutkalı yemeye başlamışlardı. Kentteki yokluk sebebiyle yamyamlık yalnızca bir seçenek olmaktan çıkıp, bir yaşam stili halini almaya başlamıştı. Güvenlik güçleri bu durumla savaşmaya çalışmış, ebeveynler o dönemde öldürülüp yenmelerinden korktukları için çocukların evlerinden çıkmalarını dahi yasaklamıştı.
Sovyetler Leningrad'da bu durumdayken Japon askerler de yamyamlığın tam içinde bulunuyorlardı. Ancak arada bir fark vardı: Japonların yamyamlığı yalnızca açlıktan kaynaklanmıyordu.
2. Cihan Harbi sırasında savaş tutsakları, Japon askerleri tarafından öldürülüyor, geriye yalnızca el ve ayakları kalacak şekilde yeniliyorlardı. Ancak bahsettiğimiz bu insanlar yine de şanslı sayılanlardı. Çünkü bazı tutsaklar, henüz canlıyken vücutlarından parçalar kesiliyor ve askerler tarafından yeniliyor, daha sonra çukura atılıp ölüme terk ediliyorlardı. İşin en kötü tarafı ise elbette Japon askerlerinin bunu yalnızca açlıktan yapmıyor oluşuydu. Onlar bunu, acımasızlıklarını tüm dünyaya kanıtlamak ve göz korkutmak amacıyla yapıyorlardı.
Tamamen bilinçli olarak gerçekleştirildiği düşünülen 1932 kıtlığında, üretilen tüm tarım ürünlerine Sovyetler Birliği tarafından el koyulduğu için halk aç ve susuz kalmış ve bu sebeple pek çok insan hayatını kaybetmiştir.
Durum böyle olunca yamyamlığın şehri ele geçirmesi de çok uzun vakit almamıştır. O dönemde yaşayan insanlar tarafından, eşini öldürdükten sonra pişirip yiyen insanlardan tutun da, açlığa dayanamayıp bebek ve çocukları yiyen insanlara kadar pek çok hikaye anlatılmıştır.
Çin'de Mao'nun hüküm sürdüğü dönemde milyonlarca insan açlık ve susuzlukla mücadele etmiştir. 'Aç Hayaletler' isimli kitapta açıklandığına göre, açlık öyle bir boyuta ulaşmış ki, bir süre sonra halk için tek seçenek yamyamlık olmuş. Öyle ki bazı ebeveynler, kendi çocuklarını yemenin günahını taşımak istemedikleri için çocuklarını diğer ailelerle takas ederek onların etiyle beslenmişler.
Kanada'da bulunan St. Francis köyü, 1759 yılındaki Fransa Hindistan savaşı sırasında baskına uğramıştır. Pek fazla bilinmeyen bu baskın, insanlık tarihinin en acımasız olayları arasında yer almaktadır. Robert Rogers ve adamları, önce köyü yağmalamış, sonra da ele geçirdikleri tutsakları öldürüp çiğ etleriyle beslenmişlerdir.
Kuşatma sırasında açlığın pençesine düşen Hristiyan askerler, düşmanlarının popolarını kesip kızartmalarıyla ünlüdürler. Haçlı seferleriyle ilgili, askerlerin yetişkin insanları canlı canlı haşladıkları ve çocukları kızarttıklarına dair pek çok hikaye anlatılmaktadır. Belli ki tanrı sizin tarafınızda olduğu zaman, sonuçlarını düşünmeden istediğinizi yapmak konusunda özgür oluyorsunuz...
Kendi çocuğunu yemek nedir? Günahı küçülsün diye çocuk takas edip yemek nedir? Bizim annelerimiz babalarımız kendi kollarını bacaklarını keser bize yedirirler be.
Allah hiçbirimizi açlıkla imtihan etmesin
ceviri duzeltmeleri: #2 fransa hindistan degil, fransa kizilderili olacak. ingilizcede kizilderililere indian, hintli denir. tamamen colomb un amerikayi kesfettigi sirada yeni bir kitada oldugunu farkedemeyip, hindistanda oldugunu sanarak, yerlileri hintli demesinden kaynaklanan bir durum. #1 antioch turkiye hatay'in eski ismidir.