Oğuzhan Aygören Yazio: Şanslı Fakirlik

Babam anlatırdı. Köyde elektrikle tanışması 15 yaşındayken olmuş. İlk televizyonu 20 yaşında görmüş. İlk kez denize 25 yaşında girmiş. Tek kıyafetle bir seneyi geçirmiş. “Biz ne yokluklar gördük. Siz o günleri görmeyin ama bugünlerin de kıymetini bilin.” Babamın anlattıkları bana o kadar tarih öncesi gelirdi ki ne dediğini anlamazdım bile. Halbuki benim doğumumdan sadece 10-15 yıl öncesini anlatıyordu. Bense kendi doğumumla başlayan dünya ile ilgileniyordum.

Benim dünyam yeniliklerle dolu oldu. İlk kişisel bilgisayar, internet, cep telefonları gibi birçok buluşun doğuşuna şahit oldum. Sahip olduklarımın öncesini ve sonrasını görme imkânım oldu. Şu anki jenerasyon ise daha önce benim yaptığım gibi bu yeniliklerin her zaman var olduğunu düşünüyor. Bugün birçok kişinin anlamadığı, farkında olmadığı işlerle uğraşıyor. Şeker dükkanına giren çocuk gibi yenilik ve fırsat dünyasında bir yerden diğerine ağzının suyunu akıtarak heyecanla koşuyor.

Hans Rosling’in TED konuşmasında anlattığı ve https://www.gapminder.org sitesinde gösterdiği gibi ekonomik ve politik göstergelerin tümünde dünyanın refah seviyesi artmış durumda. Her şeyi üretmek, satmak ve satın almak mümkün. Eskiden imkânsızlık sebebiyle yokluk ve kıtlık varken bugün her şeyden bolca var. Dünyaya bu zamanda gelmeyi şans olarak görmek ve bunu dünyanın refah seviyesinin artışına bağlamak mümkün.

Peki, bütün bu refaha rağmen niye büyük bir çoğunluk, dünyadan beklediklerini alamıyor? Bizden önceki jenerasyon maaşlı işinde çalışarak ev, araba, yazlık alma gücüne sahipken bugün daha yüksek eğitim düzeyine sahip jenerasyon niye aynı imkânları bulamıyor?

Çünkü hayatta başarılı olmanın formülü bize öğretildiği gibi değil artık. Kıtlık dünyasında toplumsal refah düşüktü ancak mutlu olmak kolaydı. Eldekinden fazlasını istediğinizde imkânlar yoktu. Siz de kaderinize razı oluyordunuz. Ya da eğitim ve iyi bir iş yolu ile toplumun geri kalanının çok önüne geçmeniz mümkündü. Şimdi ise insanlar çalışmalarının karşılığını alamıyor. Çevremizde herkes eğitimli. Ancak eskilerin bize öğrettiği şekilde iş bulmak, iyi bir hayat sürdürmek eskisinden çok daha zor. Gelir düzeyi ve alım gücü düşmüş durumda. Öte yandan dünyadan beklentilerimiz çok artmış durumda. Çünkü çok fazla bolluk var ve her şeyi istiyoruz. İşin enteresan tarafı bunu yapanları ve yaşadıkları hayatları her gün Instagram’dan takip ediyoruz.

Yani aslında bir yandan bildiğimiz yöntemlerle dramatik bir fakirleşme yaşıyoruz bir yandan da bilmediğimiz yöntemlerle müthiş bir zenginlik yaşayanları izliyoruz.

Aslında bu sorunun cevabı gözümüzün önünde. Sistemin fırsat olarak sunduklarını bırakıp kendi şansını kendi yaratanlar “şanslı fakirlik” yerine “disiplinli zenginlik” yaşıyorlar. Mesela internetten ürün veya hizmet satışı yapan e-ticaret girişimleri ya da Youtube, Instagram, TikTok üzerinde düzenli içerik üretenler. Hele her zamankinden daha fazla dijitalleştiğimiz bu günlerde kendisine farklı işler ve nişler bulanlar arasında hiç beklemedikleri kazançlarla karşılaşanlar mevcut.

Bu yüzden girişimcilik bir tercih değil. Bir zorunluluk, bir ihtiyaç. Çünkü sistemden çıkıp kendi sistemini kuranlar girişimciler. Girişimcilik zor ama sistemin mağduru ve mahkûmu olmak daha zor. O zaman hayatımızın kontrolünü kendi elimize alıp bu dünyanın sunduğu şansları ve fırsatları kullanma zamanı.

Popüler İçerikler

İçimizin Yağları Eridi: Kızılcık Şerbeti'nde Fatih, Doğa ve Giray Öpüşmesini İlk Sıradan İzledi!
Araştırma: Türkiye'de En Çok Hangi Yemekler Sipariş Ediliyor?
Dünyanın En Güzel 100 Kadını Listesine Türkiye'den 3 Ünlü Oyuncu da Girdi!
YORUMLAR
25.09.2020

Torpil ve adam kayırma en büyük etken. Bir işi hak etmeyen başarısız birisi bizden daha güzel bir işe ve gelire sahipse bu dünyaya dair her şeye nefret duyuyoruz. Ülkemizin kaderi bu.

26.09.2020

"get rich or die trying" demis kisaca. turkcede ona cevap olacak baska bir guzel soz var "sen aga ben aga bu inegi kim saga." girisimcilik guzel bir sey tabi ama sormak gerek normal isleyen bir toplumda kac girisimci olabilir, yani kac tane aga cikabilir. bunu denemesi icin hayal sattigin kac milyon genc var. acik sekilde pek cogu basarisiz olacak. sayet bunun icin uygun cevren, baglantilarin, yapacagin is konusunda diger insanlarin uzerinde bilgin yetenegin varsa yeni orjinal fikirleri denemek atilimci olmak seni cok farkli yerlere getirebilir. bunlar yoksa buyuk ihtimal 80lerde kendi dukkanini acan konfeksiyoncular gibi olursun. 80lerde benzer bir furya yasandi. o devirde hizli bir gelisim icin olan tekstilde pek cok insan kendi patronu olmak icin ufak uretimhaneler acti. hizla buyuyen bir sektorde kalifiye isci olarak guzel paralar kazanabilecekken hemen hepsi islerini dunyanin sigorta ve vergi borcu ile kapatmak zorunda kaldi.

26.09.2020

bugunki durumun, genclerin bir onceki kusakdan daha az kazanmalarinin nedeni cok farkli dinamikler. sorun herkesin daha iyi egitimli olmasi degil, sorun is imkanlarinin azalmis olmasi, insan is gucune olan ihtiyacin azalmasi. otomasyonla, 4.sanayi devrimi ile uretim ve zenginlik artiyor ama bunu uretmek icin gereken insan gucu gun gectikce azaliyor. buda zenginligin ortasinifin elinden cikip ufak bir azinligin elinde toplanmasina neden oluyor. bu duruma yukardaki arkadas gibi hayal satan bir cozum onerisi sunmak isterdim ama bu noktada dunanin en buyuk ekonomistlerinin bile net cevaplari yok. bu surec dahada ivmelenecek ve her gecen gun issizlik, ortasinifin dususu artarak devam edecek. bir noktadan sonra ekonominin nasil isleyecegini soylemesi de zor, keza modern kapitalizm buyuk oranda guclu orta sinifin tuketimi uzerine kurulu. yeni bir ekonomik modelin dogacagi, bugunki ofis fabrika kulturunun onemini kaybedecegi asikar ama ne yonde gidecegini soylemek cok guc.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ