Oğuzhan Aygören Yazio: Depremlere ve Tüm “Felaketlere” Dayanıklı Olmak

Senaryo hep aynı. Felaketin öngörüsü yapılır. Önlemler için çağrılar yapılır. “Şimdi sırası değil, daha acil işlerimiz var” denerek önlemler ertelenir. Ardından felaket gelir. Herkes tek yürek olur. Artık en acil ve en önemli iş yaraları sarmaktır. Felaket yönetimi ve hasar tespiti yapılır. Yıkılan binaların yerine yenileri yapılır. Gündem o kadar hızlı ilerler ki felaket yine unutulur. Önlemler tekrardan arka sıralara düşer. Ta ki bir sonraki felakete kadar. 

Bu senaryo sadece depremler için geçerli değil. İş dünyasında ve kendi hayatımızda da aynı senaryoyu yaşamıyor muyuz? Göz göre göre gelen bir gerçekliğin hiç olmayacağını varsayıp bugünün sorunları ile vakit geçirmiyor muyuz?

Yıkıcı inovasyon kavramını ortaya atan ve uzun yıllar yönetim danışmanlığı yaptıktan sonra Harvard İşletme Okulu’nda profesör olan Clayton Christensen, esasında şu sorudan yola çıkmıştı:

“Nasıl oluyor da koca koca şirketler, hiç yenilmez denilen devler, bir gün batıyor ve yerle bir oluyor?” Sorunun cevabı felaketi önlemek üzerine değil felaketi telafi etmek üzerinden gerçekleşen düşünce yapısıyla aynı. Böyle olduğu için de yeni gelen iş modelleri ve teknolojiler de bugünkü işlerin felaketi oluyor.

Bunun için Eisenhower matrisi olarak da bilinen Zaman Yönetimi matrisini geliştirerek “Önemli ve Acil değil” bileşimini her an planlamayı ve her an hazır olmayı öneririm.

Bu sayede kontrol edebileceğiniz felaketleri hiç gerçekleşmeden engellemek ve kontrol edemediğiniz felaketler gerçekleştiğinde ise hazırlıklı olmak mümkün. 

Konuyu böyle anlatınca herkes anlıyor ve onaylıyor. Ancak asıl zor olan bunu hayata geçirmek. Hayatta hemen ve çabuk gelen kazanımlar, hırslar, çıkar çatışmaları, kurum bürokrasisi, cesaretsizlik, korkular, risk almaktan kaçınma ve diğer endişeler, bugün için acil olmayan önemli konular üzerine çalışmayı ne yazık ki erteletiyor.  

Peki ne yapabiliriz? Bunun en kolay yolu kendimizi buna mecbur etmek. Bu konuda en kuvvetli olan merci ise toplumu doğru davranışlara sevk etmesi gereken ve kanun koyucu rolü ile bunu üstlenen devlet. Konu kamuyu değil yalnızca kendi kurumumuzu ilgilendiriyorsa kurumdaki yöneticiler. Ya da konu yalnızca kendimizi ilgilendiriyorsa kendimize koyduğumuz kurallar. Aslında sanki herkes kendisi bu bakışa sahip olsa tepeden bir yaptırım ve mecburiyet beklemeden aşağıdan yukarıya tüm toplum olarak depremlere ve felaketlere dayanıklı olmaz mıyız? 

Twitter

Instagram

YouTube

LinkedIn

Medium

Facebook

Facebook

Popüler İçerikler

TÜİK, Ekim Ayı Enflasyonunu Açıkladı: Yıllık 48,58'e Geriledi! Kira Zam Oranı da Belli Oldu
Enteresan Çıkışları ve Görgüsüz Paylaşımlarıyla Meşhur Murat Övüç'ten Kadınları Hedef Alan Hadsiz Yorum
Güldür Güldür Show'dan Duygulandıran 29 Ekim Skeci Geldi