Öğrenmeye Tam Gaz Devam: Ege ve Yunan Tarihi Hakkında İlk Kez Duyacağınız İlginç Bilgiler

Yunan Tarihi, herkesin en az birkaç kez duyduğu ve içerisinden bazı parçaları bildiği uzun bir konudur. Birçok kişi merak etse de kalın kitaplardan ürkerek bu tarihi okumaktan korkmaktadır. Biz yine burada, en sade şekliyle, sıkıcı detaylara takılmadan, ilgisi olanlar için Ege ve Yunan Tarihini kabaca özetlemeye çalıştık. Yunan coğrafyasında ilk arkeolojik kalıntıların bulunmasından itibaren Büyük İskender'in ölümüne kadarki süreci ele aldık.

İlk Bulgular

Yunan tarihiyle alakalı ilk bulgular M.Ö. 3000'lere tarihlenen keramiklere dayanmaktadır. Bu keramikler Girit adasında bulunmakla beraber, ilk eski çağ tarihçilerimizden Arif Müfid Mansel, bu eserleri bütün detaylarıyla ele almıştır.

Bu dönemde herhangi bir devlet adından haberdar olmasak da bu arkeolojik bulguların incelenmesiyle, M.Ö. 3.binyıl Yunan dünyası hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz.

Miken ve Minos Uygarlıkları

Tunç çağı Yunan dünyasında öncelikle iki toplum göze çarpmaktadır. Bunların birisi Minos adıyla anılan ve Girit adasını oluşturan toplumdur. Diğeri ise bugünkü Yunanistan sınırlarında gözlemlenen Akha veya diğer adıyla Mikenlerdir.

Bu iki uygarlık aralarındaki mücadeleler ve ticari ilişkiler dışında Anadolu da Hititler ile de ilişkileri bulunmaktaydı. Özellikle de batı Anadolu kıyılarındaki Troia hakkında birkaç şey söylemeliyiz. Truva adıyla da tanınan bu ufak şehir devleti Çanakkale kıyılarında konumlanmış, surlarla çevrili önemli bir merkezdi.

Troia uzun yıllar boyunca efsanevi bir kent olarak düşünülmüştü. Fakat 1870 yılında H.Schliemann Osmanlı'dan izinsiz olarak bölgede kazılar yaparak medeniyetin kalıntılarını ortaya çıkarttı. H.Schliemann bu kazılar sırasında tabakaları birbirine karıştırıp bölgeyi talan ettikten sonra ele geçirdiği eserlerle birlikte Atina'ya kaçtı. Bu sebeple Troia'nın incelenmesi zorlaşmıştı. Tabakaların en eskisi M.Ö. 2600-2200 arasına tarihlenmektedir.

Dor Göçleri ve Demir Çağı

M.Ö. 1200'lerde başlayan bu büyük göç dalgaları sadece Yunan değil Anadolu ve Mezopotamya tarihini de şekillendirmiştir. Bu göçlerin kuzeyden geldiği tahmin edilmektedir. Kavimler Yunan coğrafyası, batı ve orta Anadolu, Mezopotamya ve Mısır'a kadar ulaşmışlardır. Dorlar Mora Yarımadası çevresine yerleşmişlerdi. Akhaların da Dorlar tarafından yıkıldığı varsayılmaktadır. Aynı zamanda Anadolu'nun önemli güçlerinden olan Hititler de bu göç dalgaları sonrasında tarih sahnesinden silinmiştir.

Bu göçler sonucunda Anadolu'da yeni bir güç olarak Frigler göze çarpmaktadır. Mezopotamya ve ilerisine devam eden kavimler ise Mısır'da III.Ramses tarafından geri püskürtülmüştü. Bu göç dalgası Tunç Çağının sona ermesi ve demirin yaygınlaşmasıyla Demir Çağının başlamasına yol açmıştı. Aynı zamanda o dönem Mezopotamya'nın lideri konumunda olan Orta Assur Krallığı ile Anadolu ticaretine darbe vurmuşlardı.

Netice itibarıyla bu göç dalgaları, büyük bir karışıklık meydana getirerek bütün coğrafyadaki kurulu düzeni alt üst etmişti.

Karanlık Çağ ve Yazının Yunan Dünyasına Gelişi

Bu büyük göç dalgasından sonra yaklaşık M.Ö. 1100-750 arasındaki, Yunan tarihiyle ilgili çok fazla şeyin bilinmediği dönem Karanlık Çağ namıyla adlandırılır. Bu dönem başlıca erken ve geç olarak iki gruba ayrılır. M.Ö. 1100-900 arası erken dönem veya protogeometrik dönem olarak adlandırılır. M.Ö. 900-750 arası ise geç veya geometrik dönem olarak anılır. 

Bizim Karanlık Çağ hakkındaki erken dönem hususundaki bilgilerimiz eksiktir. Geç dönemin ise en mühim gelişmesi, şüphesiz alfabe yazınının Yunan coğrafyasında kullanılmaya başlanmasıdır. Fenikeliler yaklaşık olarak M.Ö. 1300'den beri alfabe yazısı kullanmaktaydılar. Yunanlılar Fenikelilerin 22 sessiz harften oluşan alfabelerini öğrendiler. Buna birtakım sessiz harflerin de ilavesiyle kendi yazılarını oluşturdular.

Büyük Kolonizasyon Devri ve Sikkenin İcadı

Bunlar yaşanırken Yunan dünyasında siyasi bir birlik yoktu ve esasında hiçbir zaman da güçlü tek bir devlet oluşmadı. Bunun aksine küçük, büyük birçok kent devleti bulunuyordu. Sayıları binleri bulabilen bu kent devletlerinin en güçlüsü Atina idi. Nitekim ilerleyen yıllarda demokrasi de Atina'da ortaya çıkacaktı.

Bu kent devletlerinin nüfusu arttıkça yeni kaynak ihtiyaçları aranmaya başlandı. Ekonomik nedenlerin dışında kıtlık gibi birtakım olanaksızlıklar sebebiyle M.Ö. 750-550 arasındaki dönemde İtalya, Sicilya, Fransa, İspanya ve Anadolu'nun birçok kıyısına yeni koloniler kuruldu. Tam da bu sıralarda Batı Anadolu'nun en mühim güçlerinden olan Lidyalılar, sikkeyi keşfetmişler ve kullanmaya başlamışlardı. İşte bu Büyük Kolonizasyon devrinde Lidyalılar tarafından bulunan sikke, kolonici toplumlar tarafından Ege ve Yunan coğrafyasına yayıldı.

Perslerin Ortaya Çıkışı

Persler günümüz İran Devleti'nin bulunduğu topraklarda, Medler'e bağlı olarak yaşıyorlardı. M.Ö. 559 yılında Kiros adlı önderlerinin etrafında toplanarak Medler'i yıktılar ve kendi bağımsızlıklarına kavuştular. Kiros bundan sonra Lidya'ya gözünü dikti ve M.Ö. 546'da başkentleri Sardeis'i ele geçirmeyi başardı. Bundan sonra M.Ö. 539'da Babil'i aldı. Güçlü bir imparatorluğun temellerini atarak M.Ö. 529'da hayatını kaybetti.

Yerine geçen oğlu Kambises başarılı seferleri sürdürerek Mısır'ı aldı. M.Ö. 522'de ondan sonra imparatorluğun başına geçen I.Dareisos ise Yunanlılar ile savaşacaktı.

Pers-Yunan Savaşları

Perslerin batı Anadolu'daki Lidya topraklarını ele geçirmeleri bölgedeki Yunan kolonilerine darbe vurmuştu. Aynı zamanda Perslerin durdurulamaz ilerleyişi bütün Yunan ülkesini tehdit etmekteydi. Bu sebeple M.Ö. 499-449 arasındaki süreçte birçok Pers-Yunan çatışması vuku bulmuştur.

İonya Ayaklanması ile başlayan bu çatışma, M.Ö. 490'da ilk büyük harpleri Marathon ile devam eder. Daha sonrasında ise, 300 Spartalı filminin de konusu olan Termopylai (M.Ö. 480), Salamis Deniz Muharebesi ve Yunanlıların son büyük savunması Plataia (M.Ö. 479) ismi zikre değer çatışmalardır. M.Ö. 478'de ise Atina önderliğinde Perslere karşı Delos Deniz Birliği kurulmuş ve M.Ö. 449'daki Kallias Barışına kadar Pers-Yunan çatışmaları devam etmiştir.

Sparta-Atina Savaşları

Atina, Deniz Birliğinin kurucusu ve önderiydi. Bu sebeple Yunan dünyasının en güçlüsü durumundaydı. Sparta ise bu durumdan hoşnutsuzdu. Atina'nın tek başına bütün ekonomik gücü toplaması da Sparta'ya büyük bir darbe indirmişti. Neticede, Perslere karşı Yunan dünyasını birlikte savunan bu iki topluluk, şimdi birbirleriyle savaşa giriyorlardı.

Peloponnes Harbi olarak anılan Sparta-Yunan savaşları M.Ö. 431-404 yılları arasında sürmüştür. Bu çatışmalarda Persler, yeri gelince Atina'ya yeri gelince de Sparta'ya destekte bulunmuşlardı. Savaşın sonunda kazanan taraf sadece Persler idi. Zira önceden kendisine düşman olan iki büyük Yunan devleti birbirine düşmüş vaziyetteydi.

Makendonya'nın Yükselişi

Yunan dünyasındaki bu çatışmaların yanı sıra Makedonyalılar ise, Perslerin sadece büyük bir Yunan Birliği ile yenilebileceğine inanıyorlardı. Büyük İskender'in babası II.Philippos Makedonya tahtına geçtiğinde evvela birtakım düzenlemelerde bulundu. Ömrünün büyük bir kısmını Yunan coğrafyasındaki çatışmalarla uğraşarak geçirdi. Ölümünden 1 yıl önce M.Ö. 337 yılında Korinthos'da toplanan Yunan Birliği'nin başkanı seçildi.

III.Alexandros (İskender) babasının ölümünden sonra daha 20 yaşındayken tahta geçti. Fakat çocukluğundan beri tam bir asker olarak yetiştirilmiş, bazen de babasıyla birlikte savaşlara katılmıştı. Bunun yanında kültürlü birisiydi, gençlik döneminde Aristotales'ten eğitim almıştı. Büyük İskender'e sadece babasının tahtı miras kalmamıştı. Aynı zamanda Yunan Birliği'nin başkanlığını ve Pers seferinin başkomutanlığını da devralmıştı.

Büyük İskender Devri

İskender Pers ülkesine sefer yapmadan evvel M.Ö. 335'te Trakya'daki birtakım kabilelerin üzerine yürüdü ve buradaki düzeni sağladı. İskender'in ordusu iyi askerlerden oluşuyordu fakat ordu tümüyle kara savaşları üzerine kurulmuştu. Anadolu'ya geçtikten sonra Persler deniz yoluyla Makedonya'ya saldırabilirdi. Bu sebeple İskender, karadan Perslerin limanlarını ele geçirmeyi planladı.

M.Ö. 334 yılında ordu Çanakkale Boğazını geçerek Anadolu'ya girdi. Biga Çayı yakınında Persleri yenilgiye uğrattılar. İskender'in ordusunda merkezi sağlama alan falanks düzeni Perslere karşı etkili olmuştu. İskender kışı Ankara'da geçirdikten sonra, tekrar güneye yöneldi İssos'da Persleri bir kez daha yenilgiye uğrattıktan sonra Mısır'ı ele geçirerek burada İskenderiye kentini kurdu. M.Ö. 331 yılında Babil'e girerek Persleri son bir kez daha yenilgiye uğrattı. Bundan sonra Persler bir daha toparlanamadılar. M.Ö. 327-325 arasında Hindistan topraklarına yöneldi. Burada da birçok bölgeyi ele geçiren İskender, M.Ö. 323 yılında ateşli bir hastalığa yakalanarak, 33 yaşındayken Babil'de hayata gözlerini yumdu.

ARAŞTIRMALAR

  • Arif Müfid Mansel-Ege ve Yunan Tarihi, TTK, Ankara 1947

  • Oğuz Tekin-Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul 2008

  • Ekrem Memiş-İskitlerin Tarihi, Altınpost Yayıncılık, Ankara 2012

  • Kemalettin Köroğlu- Eski Mezopotamya Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2013

MAKALELER

  • Arif Müfid Mansel, Preistorik Boyalı Keramik Kültürleri, Belleten c.I s.3-4 (1937)

  • Arif Müfid Mansel, İstanbul'daki Burmalı Sütun, Belleten c.XXXIV s.134 (1970)

Popüler İçerikler

Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var
Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
YORUMLAR
06.06.2016

yunan mitolojisi tarihi bugün yaşadığımız her şeye direkt etki etmiştir.bilim sanat felsefe politika. yunan tarihi okumadan bugünkü hiçbir şey tam anlaşılmaz

06.06.2016

Güzel bir yazı daha uzun olsa daha da okurdum.

İçeriği maalesef giderek anlamsızlıklar köpüğüne dönüşen Onedio'da, böyle iyi kotarılmış 1 içeriğe rasgelmekten memnuniyet duydum. Hedef kitlesinin yaş aralığını 14-22 gibi belirlediğini düşündüğüm sitenize önerim de "infotainment" kavramının yeniden düşünülmesi. Çünkü yayına başladığında bu kavram üzerinde evriliyordü Onedio.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ