Dernek Başkanı Ebrize Çeltikçi, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına da sahip ülke olduğunu söyledi. “ Toplumsal, ailevi ve maddi yönden yoksunluklar çocuğun eğitimden dışlanmasına sebep olmaktadır” diyen Çeltikçi, 2012 yılında UNICEF’in yayınladığı Türkiye Ülke Raporu’ndan verdiği bilgilere göre, Türkiye’de, 6-13 yaş grubunda okul dışındaki çocuk sayısı 651.482. Bu çocukların 484.460’ı 6-10 yaş grubunda. İlköğretim yaş grubunda okulu terk eden çocuk sayısı 190.716. Bu çocukların 126.666’sı 11-13 yaş grubunda. Türkiye’de yaklaşık her üç çocuktan biri okul dışında. Kız çocukları, düşük gelir düzeyinde yaşayan çocuklar, özel eğitime gereksinimi olan çocuklar daha büyük oranda eğitim dışında kalıyor.
Çeltikçi, eğitimde fırsat eşitsizlikleri, yetersiz şartlar, erişimsizlik, engellenmeler nedeniyle çocukların eğitim hakkı ve materyal gereksinimleri karşılanamadığını söyledi. Eğitimle ilgili son çalışmalarla ilgili değerlendirmeleri şöyle.
5-28 yaş gurubundaki çocukların yüzde 10.9’u doğduğu yerde yaşamıyor
Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre de; 5-18 yaş aralığındaki çocukların yüzde 10,9’u da doğduğu ilden farklı ilde yaşamaktadır. Her yıl iller arasında göç eden yüz binlerce çocuğun durumu da okula devam açısından ayrı bir önemli eğitim problemimizdir.
OECD'ye üye ülkelerin 15 yaş öğrencilerinin matematik, fen ve okuma becerilerini değerlendiren PISA 2012 Raporu, eğitimde eşitlik konusuna değinmekte, öğrencilerin öğrenmeye istekleri ve özgüvenlerini, okulların başarılı olmasında rol oynayan unsurları, öğrencilerin gerçek hayatta karşılaştıkları problemleri çözme becerilerini analiz etmektedir.
Türkiye problem çözme becerisinde 44 ülke arasında 34.
Bu rapora göre: 15 yaş grubu öğrencilerin yaratıcı problem çözme becerileri ölçümünde, Türkiye 44 OECD ülke arasında maalesef 34. sıradadır. Öğrencilerimizin sadece %2.2’si en üst düzeyde problem çözme ve karmaşık sorunları çözebilme becerilerine sahipler. Buna karşılık, OECD ortalaması ise, % 11’dir. Bu oranlar bize, üst düzeyde problem çözme becerilerine sahip gençlerimizin oranını artırmamız gerektiğine dair alarm vermektedir.
Araştırmanın dikkat çekici sonuçlarından biri de; Meslek liselerimizdeki öğrencilerimizin % 63’ ünün yaratıcı problem çözme performansının, genel liselerde okuyan öğrencilerimizden daha başarılı olduğudur. PISA’ya katılan bazı ülkelerde ise tersine, akademik derslere ağırlık verilen okullardaki öğrencilerin problem çözme becerisi performansı, meslek okullarında okuyanlarınkinden daha yüksektir. Bu veri, ülkemizde, genel akademik derslerin, öğrencilerin problem çözme becerilerini yeterince geliştirmediğini, desteklemediğini düşündürmektedir.
Eğitimimizde uygulanan programların performansları arasında tespit edilen farklılıklar; eğitim politikaları, müfredat ve öğretim yöntemleri bakımından daha detaylı araştırmalar yapmamız gereğini ortaya koymaktadır. Bu araştırmaların sonuçları politika ve program yapıcıları uyarmalı, sarsmalı ve araştırmaların sonuçlarının gereği yapılmalıdır.
A. Ural KARABAĞLI