“Fajr Film Festivali en az 40 yıldır düzenleniyor. Birçok sinemacı gibi ben de buraya birçok kez geldim. Burada Theo Angelopoulos ile tanıştım ve Béla Tarr’ın jürisinden bir ödül aldım. Sadece birkaç ay önce Tahran’da bir ustalık sınıfı verdim ve bu tür karşılaşmaların İran’da yaşayan genç sinemacılar ve sinema öğrencileri için ne kadar değerli olduğunu fark ettim.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı. Ceylan açıklamasını, genç sinemacılardaki enerjiyi gördüğünü söyleyerek sürdürdü: “Gençlerde, başka yerlerde nadiren gördüğüm olağanüstü bir kıvılcım gördüm. İran dinamik bir toplum ve benim de çok şey öğrendiğim olağanüstü bir sinemaya sahip.” Yönetmen, İran’daki sinemacıların zor şartlara rağmen üretmeye devam ettiğini belirtti: “İran’da yaşayan film yapımcıları, koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun, film yapmaya ve ileriye giden bir yol aramaya devam ediyor. Diğerlerinden daha fazla umuda ve bu tür toplantılara ihtiyaç duyuyorlar.” Ceylan, boykot çağrılarına da temkinli yaklaştı ve “Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür buluşmalardan mahrum bırakmak, sebebi ne olursa olsun, onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor.” dedi. Son olarak festivallerin siyasi tartışmalara sık sık konu olduğunu hatırlatarak şu sözleri ekledi: “Her festival, karmaşık siyasi dinamikler etrafında şekillenir. Günümüzde devletin desteği olmadan var olan neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılmayı reddetmek, bana sanatı siyasete feda etmek gibi geliyor.” Açıklamasını, festivallere katılmanın hükümetlere destek anlamına gelmediğini belirterek tamamladı: “Festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarının yükünü taşımaya zorlarsak, dünyada boykotlardan muaf kalacak çok az festival kalır. Bana göre festivallere katılım, hükümetlere destek olarak yorumlanmamalı, siyasi rejimlerin halklar arasında oluşturduğu sınırları aşmanın, kültür ve sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak görülmeli.”
Atladığın bir nokta var sevgili Nuri Bilge Ceylan; İran sinemasının gelişimini boykot değil, boykot etmeyi reddettiğin İran siyaseti engelliyor. Senin o bahsettiğin filmler sanatçıların bir daha ülkesine girememeyi, sevdiklerini görememeyi göze almasıyla çekiliyor. O benzerini görmediğin kıvılcıma sahip İranlı gençler, sanatını icra edebilmek için hayatını ortaya koyuyor. Mecazi anlamda değil üstelik. İran rejimine karşı çıktığı için onlarca genç öldürüldü, uzak bir geçmişte bile olmadı bunlar. Ayıp, yazık. İran sinemasını şuanki haline getiren filmler o rejim destekli film festivallerinde gösterilir mi sanıyorsun?
🤢🤢🤮🤮