Bir sevincin bir kederden ayrıldığı yer aslında bazen çok belirgindir, bazen de neredeyse hiç ayırt edilemeyecek kadar iç içe geçmiştir. Çünkü ikisi de güçlü duygulardır; kalbin en derinine dokunurlar. Ama bir farkları var — yönleri.
Sevinç, içinden dışarıya taşan bir ışıktır. Gözlerinde bir parıltı, sesinde bir kıpırtı olur. Bedene yansır; omuzlar hafifler, adımlar hızlanır, bakışlarda ufuk açılır. İnsan, paylaşmak ister sevincini. Anlam bulur, anlam yaratır. Sevincin kaynağı genellikle bir tamamlanmışlık, bir umut, bir özlemin karşılık bulmasıdır.
Keder ise içe doğru çöker. Aynı gözlerden yaş akar ama bu kez karanlıktandır. Ses bazen kısılır, bazen titrer. Omuzlar düşer, dünya daralır. Kederin kaynağı genellikle bir eksiklik, bir kaybediş, bir boşluk duygusudur. İnsan kederde daha yalnız hisseder.
Ama ilginç olan şu:
Bazen bir sevinç öyle yoğundur ki, insan ağlar.
Bazen bir keder öyle ağırdır ki, insan susar.
Ve bazen bir an vardır ki… ne sevincin, ne de kederin içinde tamamen tanımlanabilir; çünkü insanın kalbi, böyle net çizgilerle çalışmaz.
Senin için sevinçle kederin ayrımı neye göre olur? Ya da sence en çok birbirine benzediği an hangisidir?
Yapay zeka hayatında özür dilemeyip ne var ne yoksa dış mihraklara bağlayanların halk gözündeki değerini biliyor mu?
keşke ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz onu sorsaydın. memleketin içine nasil ettik diye sorsaydın.
Yapay zeka siyasilerden daha insan gibi nerede sospoyat var siyasete giriyor