Nükleer Bomba Kullanılarak Gerçekleştirilen Testler Gerçekten Deprem Yaratabilir mi?

1945'te Hiroşima'ya atılan atom bombasından bu yana, nükleer güce dair korkular dünya çapında yaygınlaşmıştır. Ancak şehirleri yok etmenin ötesinde, nükleer testlerin depremlere neden olabileceği endişesi de yıllar içinde büyüdü.

Peki, nükleer bomba testleri gerçekten de yer kabuğunu sarsıp büyük depremlere neden olabilir mi? Bilim, sorunun yanıtını veriyor.

Kaynak

Nükleer testlerin doğrudan depremlere neden olup olmadığına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak insan faaliyetlerinin yer kabuğunda çeşitli etkiler yarattığı doğrudur.

Özellikle nükleer testler, yeryüzünün derinliklerine gömülü bir bombanın patlamasıyla gerçekleşir. Patlamalar, devasa miktarda enerji açığa çıkarır.

Yeraltı testleri, 1945'ten bu yana yaklaşık 2000 defa gerçekleştirilmiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, Büyük Britanya, Çin ve son yıllarda Kuzey Kore gibi ülkeler, testleri yaygın bir şekilde uygulamıştır.

Ancak testlerin büyük bir çoğunluğu, radyasyonun yayılmasını önlemek amacıyla yeraltında yapılmıştır.

Nükleer testler ve depremler arasında bağlantı kurulmak istense de bilimsel araştırmalar bu tür bir ilişkinin var olmadığını ortaya koymuştur.

Amerikan Jeoloji Araştırmaları Kurumu'na göre gezegenimizin tektonik plakaları, günlük olarak devasa miktarda basınç ve gerilim altında kalmaktadır.

Örneğin gelgitlerin günlük hareketi bile, 40 kilotonluk bir bombadan 100 kat daha fazla enerji açığa çıkarır. Eğer bu enerjiler depreme neden olmuyorsa, birkaç yeraltı nükleer testi de yeryüzünün yapısını değiştirmeye yeterli değildir.

1971 yılında Aleut Adaları'nda gerçekleştirilen bir yeraltı nükleer testi, bu teoriyi çürütmek için önemli bir örnektir.

Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirilen testte, 5 megatonluk bir hidrojen bombası patlatıldı.

Patlama, Richter ölçeğinde 6.9 büyüklüğünde bir sarsıntıya neden oldu ancak bölgedeki tektonik plakalar üzerinde herhangi bir kalıcı etki yaratmadı.

Nükleer testler deprem yaratmasa da insan faaliyetlerinin, yeryüzünde sarsıntılara yol açabileceği doğrudur. Örneğin devasa barajların inşası, yer kabuğunda ciddi bir ağırlık değişimine neden olabilir.

İnsan kaynaklı depremler, "antro-sismik" olarak adlandırılır ve bazı bilim insanlarına göre dünya genelindeki depremlerin yaklaşık üçte biri bu tür insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.

Ayrıca madencilik faaliyetleri de yer kabuğundaki stres yüklerini dramatik bir şekilde değiştirebilir. Dağlardan binlerce ton kömür çıkarılması, küçük ölçekli depremlere yol açabilir.

Araştırmalar, madencilik faaliyetlerinin dünya genelindeki insan kaynaklı depremlerin neredeyse %50'sinden sorumlu olduğunu ortaya koymuştur.

İlginizi çekebilir:

Bilim İnsanları Bile Şaşkın: Tuz Çöllerinde Bal Peteği Desenleri Oluşmasının Sebebi Nedir?
Uzaylı Sanmışlardı: Gezegenimizin En Derin Noktası Mariana Çukuru'ndaki Gizemli Sesin Sebebi Bulundu!
Dünyadaki Tüm Karalar Okyanus, Tüm Okyanuslar Kara Parçası Olsa Neler Olurdu?

Popüler İçerikler

Hayatına Son Veren TikTok Fenomeni Kübra Aykut'u İntihara Götüren Detayları Arif Verimli Yorumladı
Cübbeli Ahmet’ten Al Haberi: “Platonik Aşıklar Şehit Olur”
Ali Yerlikaya'dan Polis Katiline Çöp Poşedi Giydirilmesine Soruşturma Açıldığı İddiasına Yalanlama Geldi!