Günümüz dünyasında yeşil ve sürdürülebilir ekonomi, her anlamda popülarite kazanan modellerden. Çevreci yaklaşımların her geçen gün arttığı dünyada özellikle Norveç, İsveç ve Hollanda gibi ülkeler ise öncü konumda. Doğal kaynakları, hayvanları ve çevreyi korumayı kendine görev bilen bu devletler uyguladıkları her modelde olduğu gibi ekonomide de benzer bir yaklaşıma sahip.
İşte gelecek nesiller için daha iyi bir dünya yaratmaya çalışan yeşil ekonomi ile ilgili bilinmesi gereken detaylar!
Yeşil ekonomi modeli, her şeyden önce sosyal refahı önemseyen bir yaklaşımdır. Bunun için sürdürülebilirliği benimseyerek eşitlikçi politikalar ve sosyal hizmetler oluşturmayı, böylece toplumdaki adaleti destekleyerek refahı artırmayı hedefler.
Norveç, İsveç ve Hollanda gibi ülkelerin benimsediği yeşil ekonomi modeli, doğal kaynakları etkin şekilde kullanmayı ve korumayı hedefler. Bu doğrultuda hazırlanan politikalar ormanları, su kaynaklarını, madenleri ve diğer doğal varlıkları bozmamaya yöneliktir. Bu nedenle bu tip ülkelerdeki inşaat çalışmaları ve yönetmelikler bir dizi şarta bağlıdır ve enerji verimli olmak zorundadır.
Bu ülkelerdeki politika stratejileri öncelikle doğal çevreyi koruma amacı güder ve mevcut biyolojik çeşitliliği sürdürerek ekonomik kalkınma hedefler. Örneğin; milli parkları genişletmek, sürdürülebilir enerji kullanmak ve atık yönetimi sağlamak hem doğal habitatların korunmasına hem de ülke ekonomisinin büyümesine yardımcı stratejik hamlelerdir.
Yeşil ekonominin bir diğer basamağı da teknoloji ve inovasyondur. Nitekim verimlilikten söz etmek için teknolojiyi en iyi şekilde kullanmak ve global gelişmelerden geri kalmamak gerekir. Böylece temiz teknolojiler ve çevreci çalışmalar üretmek kolaylaşır.
Yeşil ekonomi, içinde bulunulan tüketim çağının aksine atık yönetimi ve geri dönüşüm odaklı bir politika güder. Bunun için ülke genelindeki tüketimi ve atık miktarını azaltmayı, kıyafet ve diğer tüketim ürünlerinde geri dönüşümü yaygın bir tercih yapmayı hedefler. Böylece atıklar için harcanan enerji miktarını düşürmeyi, bu atıkları yeniden ekonomiye kazandırmayı sağlar.
Yeşil ekonomi modeli, boşa enerji üretimini ve harcamasını minimuma indirmeyi amaçlar. Özellikle mimaride enerji tasarruflu bina tasarımını standart haline getirir ve ulaşımda enerji tasarruflu sistemler kullanır. Aynı zamanda sürdürülebilir endüstriyel çalışmaları teşvik eder.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım, yeşil ekonominin odak noktasıdır. Rüzgar, güneş, hidroelektrik gibi temiz enerjilere yatırım yapmak oldukça kolay ve teşvik edicidir. Böylece yatırımcılar zararlı fabrikalar kurmak yerine temiz enerji kaynaklarına dayalı üretime yönelmek zorunda kalır. Bu da bu ülkeleri bu konuda öncü pozisyona getirir.
Yeşil ekonomi toplu taşıma da dahil olmak üzere ulaşımda sürdürülebilirlik sağlar. Bunun için elektrikli araçların fiyatını düşürür ve bu araçların kullanımında teşvik edici kolaylıklar sunar. Ayrıca ülke geneline yayılan bisiklet yolları ve enerji verimli toplu taşıma altyapıları da şahsi araç kullanımını minimuma indirmeyi hedefler.
İklim değişikliği ile mücadelede lider olan İsveç, Norveç ve Hollanda gibi ülkeler, sıfır karbon hedefini benimsemiş durumdadır. Bu doğrultuda, fosil yakıt kullanımını sınırlandırmak, enerji üretimini ve tüketimini karbonsuzlaştırmak gibi belirli hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Böylece bütün dünyaya örnek teşkil etmeyi planlarlar.
Beslenme ve tarım da yeşil ekonominin odaklandığı konulardandır. Bu doğrultuda susuz tarım, verimli gıda üretimi ve kimyasaldan arınmış hasat gibi teknikler kullanılır. Ayrıca hayvansal gıdadan fakir bir beslenme alışkanlığı teşvik edilir ve bu sayede karbon salınımını azaltmak hedeflenir. Ete alternatif gıdalar da bu ülkelerde yaygın olarak tüketilir.
Yeşil ekonomide sosyal inovasyon teşvik edilir ve böylece sürdürülebilirlik pek çok ülkede olduğundan daha geniş bir perspektifle ele alınır. Buna göre; toplum ihtiyaçları için yenilikçi çözümler sunma, sosyal girişimciliği teşvik etme ve kapsayıcı bir ekonomi planı sunma gibi hamlelerle sosyal sürdürülebilirlik güçlendirilir.
Eğitim ve farkındalık, sosyal inovasyonun bir parçası olarak devreye girer ve küçük yaşta çevreci yaklaşımı benimsetmeye odaklanır. Bunun için halk bilinçlenmesi henüz erken dönemde başlar, geleceğe daha sağlıklı bireyler yetiştirilir ve çevreci stratejilerde geniş bir katılım teşviği amaçlanır.
Farkındalığı ve refah seviyesi yüksek toplum, yeşil ekonominin başarılı olması için şarttır. Aynı zamanda toplumu oluşturan bireyler, ortak hedef doğrultusunda birleşen ve birbirini sayan insanlardır. Bunun için bireyler arası işbirliği ve anlayış düzeyi yüksek, bilgi ve deneyim paylaşma isteği fazladır. Bu da çevreci kampanya yapmayı ve diğer ülkeleri bilinçlendirmeyi kolaylaştırır.