Davranış teorisine göre öğrenme, gözle görüldüğü gibi davranışta farklılıklar meydana geldiğinde gerçekleşir. Pavlov’un klasik koşullanma ve Skinner’in koşullanma deneyleri bu düşüncenin temelini yansıtmaktadır (Gordan & Krishanan, 2014).
Bilişsel teorisi ise hem içsel, hem de zihinsel dışsal davranışlar arasında köprülerin oluşmasını sağlar. Zihin, problem çözme, dikkat gibi bilişsel fonksiyonlara odaklanmaktadır. Bu teori dışardan gelen yeni bilgiyi hafızada işleyerek var olan bilgi yapısına uyum sağlayarak öğrenmenin gerçekleştiğini vurgular. (Drigas, Karyotaki, & Skianis, 2018).
Yapılandırmacı teorisi ise, insanların kendi düşünce ve fikirlerini sürekli etkin kıldıkların ileri sürmektedir. Yapılandırmacı teorisi öğrenmenin kişinin tecrübe ve deneyimlerine yüklediği anlamlar sonucunda gerçekleştiğidir. (Piaget, 1952, s:31).
Sosyal öğrenme, genel anlamıyla kişilerin bir diğer kişinin hareketlerini takip ederek ve taklit ederek kazandığı yeni beceriler olarak tanımlanabilir. Bandura’ya göre insanların birbirlerinden modeleme ve gözlemleme yoluyla öğrendikleridir. buteoride çevresel faktör ve sosyal etkileşimin etkin olduğudur. (Bandura, 1977; Rumjaun ve Narod, 2020, p:86).