Nobel Ödülü'ne Uzanan ve Binlerce Hayat Kurtaran Bir Hikaye: İnsülinin Keşfi

Bildiğiniz gibi insülinler kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Şeker hastaları için hayati bir öneme sahip olan insülinin keşfi ise Nobel Ödülü'ne kadar uzanan eşsiz bir hikayeye sahip. Gelin binlerce kişinin hayatının kurtarılmasına vesile olan insülinin hikayesine beraber bakalım!

Oskar Minkowski ve Joseph von Mering ismindeki iki Alman araştırmacı 19. yüzyılın sonunda pankreas ile diyabet arasında bir ilişki buldular.

Bu ilişki şu şekildeydi; pankreası alınan köpekler şeker hastalığına yakalandılar ve bu sayede pankreasın şeker seviyesi ile ilgili olduğu düşüncesi var oldu.

Aynı zamanda birçok bilim insanı pankreas sıvılarını çıkararak bu sıvıları şeker hastalarına enjekte etmeye çalıştılar.

Ancak hiçbir bilim insanı bunu başaramadı. Çünkü pankreas özleri bir etki göstermemesinin yanı sıra zehirli ve katışık bir yapıya sahiplerdi.

Yani birçok insanın hayatını kurtaran insülinin bulunmasına köpekler sebep oldu diyebiliriz.

1921 tarihinde genç bir cerrah Toronto Üniversitesi'nde görev yapan fizyoloji profesörüne bir fikir sundu. Gencin fikri insülin üreten hücreleri yok etmek ve sindirim enzimlerinin akışını engellemek için köpeklerin pankreas kanallarını bağlamaktı.

Genç öğrenci bunu gerçekleştirmenin pankreastan güçlü bir çıktı elde etmelerini sağlayacağını düşünüyordu.

Profesör ise duruma biraz şüpheli yaklaşsa da gence bir fırsat sağladı ve ona birkaç köpek ile küçük bir laboratuvar sundu. Profesör gence bir de tıp öğrencisini asistan olarak verdi.

Asistan ve genç birlikte köpekler üzerinde çalışmalar sürdürdüler ve köpeklerin kan şekeri seviyelerini düşürmeyi başardılar. Bu sayede köpeklerin hayatta kalma süreleri de uzamış oldu.

Asistan ve genç elde ettikleri sonuçlardan cesaretlenerek insülini pankreastan çıkarmak için de yeni bir yöntem keşfettiler ve sonucunda isletin ismindeki bir saf çıktıya ulaştılar.

Tüm bunlardan sonra artık köpekler yerine bir insan üzerinde deneme yapmaya karar verdiler.

Hasta ise Toronto Hastanesi'nde yatan ve şeker hastalığına sahip olan 14 yaşında bir çocuktu. Hastaya 11 Ocak 1922 tarihinde ilk adacık enjeksiyonu yapıldı ve enjeksiyon sonucunda hastada alerjik reaksiyon gerçekleşti. Aynı zamanda enjeksiyonun kan şekeri üzerinde pek de bir etkisi olmadı.

Başarısız olmalarına karşın asistan ve genç pes etmeyerek insülin isminde daha etkili bir özüt elde eden biyokimyacı ile görüşmeye karar verdi.

Biyokimyacı James Collip asistan ve genç ile işbirliği yapmayı kabul etti. 23 Ocak 1922 tarihinde hastaya ikinci insülin enjeksiyonu yapıldı ve bu sefer hastanın kan şekeri seviyesinde düşüş gerçekleşti. Yani işlem başarılı oldu ve hasta da insülin ile tedavi edilen ilk kişi olarak tarihe geçti.

1922 tarihinde insülinin keşfi tamamlandı ve hastalar üzerinde kullanılmaya başlandı.

Bunun üzerine bilim insanları bir araya gelerek Toronto Hastanesi'ne gittiler. Bu hastanede 50'den fazla şeker hastası çocuk tedavi ediliyordu. Çocukların birçoğu komadaydı ve ölmek üzerelerdi. Bilim insanları insülinin bu çocuklar üzerinde faydalı olacağına inanıyorlardı.

Ölmek üzere olan bu çocuklara bilim insanları insülin özü enjekte ettiler ve bu sayede çocuklar iyileşti.

Anlatması bu kadar kısa sürse de gerçekleşmesi elbette bu kadar kısa sürmedi. Çocukların tedavi edilmesi yaklaşık 4 ayı buldu. Komada olan çocuklar 4 ayın sonunda uyanmaya başlarken komada olmayanlar ise tamamen sağlıklarına kavuştular.

İnsülinin keşfedilmesi tüm dünyada haber haline geldi ve bu başarıya ulaşanlar insanlar için birer kahraman oldular.

İnsülini keşfedenler 1923 tarihinde Nobel Tıp Ödülü'nü kazandılar ancak başarıyı takdir edenler kadar etmeyenler de vardı. Bu keşif sonrası çıkan tartışmalardan bir tanesi de insülinin hayvanlar üzerinde kullanılmasıydı. Hayvan aktivistleri deneklerin hayvanlardan seçilmesini çok eleştirdiler.

Günümüzde insülin hala birçok insan için hayati öneme sahip olan bir ilaç.

Çünkü resmi verilere göre dünyada yaklaşık olarak 463 milyon insan diyabet hastalığı ile mücadele ediyor.

İnsülinin fayda sağladığı tek şey diyabet hastalığına sahip kişiler de değildi.

İnsülin biyokimya, farmakoloji, biyoteknoloji gibi birçok alanda yeni araştırmalar yapılmasına sebep oldu ve sağlık alanında gözle görülür yenilikleri kapısını araladı.

Bu içerikleri de okumak isteyebilirsiniz;

Aman Dikkat: İdrarınızın Rengi ve Kokusundaki Değişiklikler Hastalık Habercisi Olabilir!
Sabah Uyandığınızda Kalp Krizi Geçirme Riskinden Kaçınmak İçin Yapmanız Gerekenler
Vücut Tipinize veya Dosha'nıza Göre Uyarlanmış Bir Beslenme Türü: Ayurveda Diyetin Faydaları

Popüler İçerikler

Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!