Nobel Ödülü Getiren Bu Ekonomi Modeli, Türkiye'nin Kalkınmasını Sağlayacak Fikirleri Sonunda Yeşertebilir!

Nobel Ekonomi Ödülü, bu yıl William D. Nordhaus ve Paul M. Romer'a layık görüldü.

Onlara bu ödülü getiren çalışmaları ise Türkiye'yi birinci dereceden ilgilendiren bir büyüme ve kalkınma modelleriydi. Hatta bu modelin kalkınmamız için ne denli elzem olduğu da tartışıldı, tartışılıyor.

Yanıtını tam olarak bulabildiğimiz söylenemez ama onun modeline biraz daha dikkat kesilerek bakarsak kriz sarmalından çıkış yolunu bulmamız belki de işten bile değil.

Bunun için dikkatleri Romer'ın analizlerine çevirsek daha iyi olacak.

New York Üniversitesi Stern Business School’da ekonomi profesörü ve kıymetli bir araştırmacı olan Romer'ın söylediklerini, Selçuk Şirin'in şu yazısına biraz zaman ayırarak anlayalım.

Romer'a Nobel getiren şey onun 'fikirlere' ekonomide verdiği önemde gizli, Şirin'e göre.

Romer’ın kalkınma iktisadına yaptığı en önemli katkı bir ‘fikrin’ bir toplumu kalkındırabileceği tezini test etmiş olması. Endojen Kalkınma Kuramı olarak da bilinen bu yaklaşıma göre eğer bir ülke Ar-Ge, inovasyon ve beceri bazlı eğitime yatırım yaparsa o ülke kendi iç dinamikleriyle zenginleşebilir. 

Romer’a göre eski ekonomide emek, toprak ya da sermaye kalkınmanın lokomotifi ise, yeni ekonomide de fikir kalkınmanın lokomotifi. Elbette bu yaklaşımın bizi ilgilendiren bir tarafı var. 

"Malum, Türkiye ancak dışarıdan borç kaynak alarak kendi kalkınmasını gerçekleştirebilecek bir ülke. "

Eğer dışarıdan kaynak girişi olmazsa kendi finansal kaynaklarımızla kendi kalkınmamızı sağlayamıyoruz. Bu bağlamda Romer’a göre Türkiye gibi ülkeler eğer fikri zenginliği yeşertecek politikaları hayata geçirirse kendileri ‘içeriden’ bir kalkınma dinamiği yakalayabilir! 

Romer’ın yukarıda aktardığım tezine göre eğer bir ekosistemde, fikirlere özgürce gelişme fırsatı verilirse o fikirler Ar-Ge olarak, inovasyon olarak, yeni beceri setleri olarak hayata geçerse o sistemde kalkınma göstergeleri çok daha pozitif olur.

Romen bu tezini ortaya attıktan sonra gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini test etmek için önemli bir girişimde bulundu.

Romer, NYU’ya geldiğinde bu tezini hayata geçirmek için ‘Çarter Kentler’ üzerine bir girişim başlattı. 

Nedir bu Çarter Kent diye soracaksınız, haklısınız. Selçuk Şirin'e dönüyoruz yeniden:

Tezin test edilmesi için var olan eski kentler yerine, sıfırdan tasarlanan ve adına ‘Çarter Kent’ denilen yeni yapılar tasarlandı. Bu yeni kurulan kentlerde adil rekabet kuralları uygulanacak ve fikirlerin özgürce yarışması sağlanacaktı.

Sadece yazıp çizmeyip, sahaya inerek fikirlerini test etmek için de efor sarf etmişti. Peki bu yaklaşım Türkiye'ye uygulanabilir mi?

Burada alternatif bir yaklaşım Doç. Dr. Hatice Karahan'dan geliyor.

Şu yazısında Romer'ın modelini mercek altına alıyor. Pekala hem Şirin'in hem de Karahan'ın kaleme aldıklarına bakarak, aralara da girerek çıkarabileceğimiz dersler olabilir mi?

Karahan, Romer'ın ortaya attığı tezleri ele alırken aslında hepimizin birer ders çıkarabileceği en önemli başlığa da dikkat çekiyor.

Romer’ın dikkat çektiği ve üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, beşeri sermaye… Daha önceki büyüme modellerinde başköşede duran “çalışan başına fiziki sermayenin” ötesinde Romer, “çalışan başına beşeri sermayede” görülen gelişime parmak basıyor.

Nitekim dünya, bu söz konusu büyüme faktöründe belirgin bir yükseliş kaydetti. Ve bunun arkasında da, bilindiği üzere eğitim sistemi başrol oynuyor. Aslına bakılırsa, ülkelerin gelir ve büyüme farklılıklarını açıklayan “kurumlar” faktörünün içinde de, eğitim önemli bir yer tutuyor.

Şimdi, iki ayrı yazardan bu modelin gereklerini okuduk. Peki beşeri sermayede yani temel olarak kendi kalkınmamızda ne aşamadayız?

Ortalama eğitim süremiz bir yana başarılı üniversite mezunlarının yurt dışında daha iyi imkanlara sahip olması bir köşede dursun. Yakın coğrafyamızda, rekabet içerisinde olduğumuz Avrupa'yla aramızdaki yabancı dil seviyesi de diğer bir köşede.

Romer'ın çıkış yoluna kaç adımımız kaldığını düşünelim, bugünden itibaren kalkınmaya başlayalım. Ne dersiniz?

Popüler İçerikler

İzmir'de 5 Küçük Kardeşi Öldüren Yangında Acı Detay: Kapıyı Kilitleyerek Giden Annenin İfadesi Ortaya Çıktı!
Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Yasa Dışı Bahis Reklamı Soruşturması Noktalandı: Galatasaray'a Takipsizlik
YORUMLAR
17.10.2018

vay be herkesin uzun zamandır söylediği şeyi adam söyleyerek nobel almış. ben ve yüz binlerce diğer kişiler ar-ge eğitimine önem vererek ve yatırımı yaparak kalkınabiliriz, ekonomiyi canlandırabiliriz diye söyleyip duruyoruz zaten.

17.10.2018

and nobel goes to...Kübra

17.10.2018

üreticen tam bağımsız olucan ithalat ı en düşük seviyeye indircen turist çekcen ülke gelişir

17.10.2018

Neden kalkınamıyor muşuz? O kadar yol yaptık, köprü yaptık, saray yaptık ki yenilerini de yapacağız. Sonra oraya buraya beton falan döktük. Buda bir kalkınma modeli yersen. Biz onun yerine özelleştirme adı altında mevcut varlıkları tüketip, parasını betona gömdük. Betona gömdüğümüz parayı üretime aktarsaydı şimdi çok daha rahat bir konumda olurduk.

TÜM YORUMLARI OKU (11)