Nobel Ödüllü Ekonomist Krugman Değerlendirdi: 1998 Asya Krizi'ni mi Yaşıyoruz?

Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerilimin ardından Türk Lirası dolar karşısında adeta çakıldı. Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman da Türk Lirası'ndaki bu tarihi kaybı değerlendirdi. Krugman yaşananların 1998 Asya Krizi'nin tekrarına benzediğini yazdı.

Krugman, New York Times gazetesinde yayımlanan makalesinde Türkiye'de yaşananların Asya krizi ile benzerlik gösterdiğini belirtti.

BBC Türkçe'nin aktardığı bilgiye göre Krugman makalesinde 'yıllar içerisinde çok yüklü miktarlarda dışarıdan sermaye' çektiğini vurguladı. 

Makaleden öne çıkan ayrıntılar şu şekilde:

'Kritik olan borçlanılan paranın yerel para birimi değil, doviz olması...'

'Senaryo şöyle: Bir ülke düşünün, bir anda nedeni ne olursa olsun yabancıların gözdesi haline geliyor ve yıllar içerisinde çok yüklü miktarlarda dışarıdan sermaye çekiyor. Burada kritik olan borçlanılan paranın yerel para birimi değil, döviz cinsinden olması. Bu da geçmişte büyük para girişlerinin görüldüğü ABD'nin dolar cinsinden borçlandığı için benzer şekilde kırılgan olmamasının nedeni aslında.'

'Bunun nedeni ekonominin başına damadın atanması olabilir.'

'Ancak bir noktada, bu parti sona eriyor. Dışarıdan gelen borcun 'aniden durmasına' neyin neden olduğu çok da önemli değil: Bunun nedeni ekonomi politikalarının başına damadın atanması gibi iç gelişmeler olabilir, ABD faiz oranlarındaki artış olabilir ya da sizinkine benzer başka bir ülkede yaşanan kriz olabilir.'

'Ekonomi ölümcül bir sarmala girebilir.'

Krugman, bir nedenle para girişinin aniden kesilmesiyle birlikte döviz cinsi borçlanmanın da ekonomiyi 'ölümcül bir sarmala' sokacağı uyarısı yaptı ve bu sarmalı şöyle tarif etti:

'Güven kaybı, para biriminizin de hızla düşmesine, bu durum döviz cinsi borçların geri ödenmesinin zorlaşmasına, bu da reel ekonominin zarar görmesine ve güvenin daha da azalmasına neden olur. Bunun sonucunda da para birimi tekrar düşmeye başlar ve bu döngü devam eder.'

Krugman, bu yaşananların sonunda dış borcun gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının çok ciddi bir sıçrama yapacağına dikkat çekti.

Buna da Endonezya'nın kriz öncesi yüzde 60'ın altında olan dış borcunun GYSH'ye oranının 1998 yılında yüzde 170'e çıkmasını örnek gösterdi.

Etkili bir politikayla karşılık verilmediği sürece ülkedeki herkes iflas edene kadar para birimindeki değer kaybının ve dış borcun GSYH'ye oranınındaki hızlı artışın süreceğine dikkat çeken Krugman, bir noktada para biriminin zayıf olmasının bir ihracat patlaması yaratacağını ve ekonominin de dış ticaret fazlasını temel alarak büyümeye, sonunda da krizden çıkmaya başlayacağını belirtti.

'Geleneksel ve geleneksel olmayan adımlar birleştirilmeli.'

Ancak Krugman herkesin iflas etmesini beklemeden krizden çıkış için kestirme bir yol olduğunu ancak bunun zorlu bir yol olduğunu söyledi:

'Krizin maliyetini azaltmak için yapılması gereken şey kısa vadede geleneksel adımların dışına çıkan ancak aynı zamanda uzun vadede geleneksel politikalara geri dönüleceğine dair güvenilir garantiler veren bir yaklaşım benimsemek. Bu şöyle işliyor: Panik sonucu yaşanacak sermaye kaçışını engellemek için geçici sermaye kontrolleri getirmek ve muhtemelen döviz cinsi borçları ödemeyi reddetmek yoluyla, borç rasyosunun hızlı artışını durdurmak. Diğer yandan da krizin bitmesinin ardından mali açıdan sürdürülebilir bir rejim oluşturmak için taşları dizmeye başlamak.'

'Eğer her şey yolunda giderse, güven de kademeli olarak tekrar sağlanır ve sonunda da sermaye kontrolleri kaldırılır.'

Krugman, 1998 yılında Malezya'nın bu reçeteyi uyguladığını, Güney Kore'nin de aynı dönemde ABD desteğiyle benzer bir yol izlediğini belirtti. İzlanda'nın 2000'lerin sonunda girdiği krizden sermaye kontrolleri ve özel bankaların verdiği kredilerin geri ödeme sorumluluğunu kamunun üstlenmemesini içeren politikalarla çıktığına dikkat çekildi.

Krugman yazısının sonlarında şunları yazdı 👇

'Arjantin de 2002 yılında gelenekselin dışına çıkan politikalarla iyi performans gösterdi ve birkaç yıl sonra borcunun üçte ikisini ödemeyi reddetti. Ancak Kirchner rejimi, ne zaman durması ve geleneksel politikalara dönmesi gerektiğini bilmiyordu. Bu da ülkenin yeniden krizin içine düşmesine neden oldu.

Ve belki de bu örnek, bu tarz krizlerle baş etmenin ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Bunun için hem esnek hem de sorumluluk sahibi bir hükümete sahip olmanız gerek. Alınan özel önlemleri uygulayacak kadar teknik yetkinliğe ve bu uygulamaların büyük yolsuzluklara yol açmasını engelleyecek kadar dürüst olmasını söylemeye bile gerek yok.'

Popüler İçerikler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
YORUMLAR
12.08.2018

En kötüsü de ne biliyor musun, Tayyip’in hiç bir zaman kendini suçlamayacağı gerçeğini bilmek. Ne damadını atacak, ne yeni parti kuracak, ne demokratikleşecek. “Ey Amerika” demeye devam edecek...

12.08.2018

Ve burada işi bittiğinde bırakıp ülkeyi gidecek. Ülkede iflaslar bir bir gerçekleşirken yurt dışında ülkelerden yayın yaparak çomarlarını gütmeye devam edecek. Ve o çomarlar hala "Yüce Rabbımız, kurtarıcımız, Melik'imiz, Peygamberimiz Hz. Recep Tayyip Erdoğan bizleri kurtaracak. Siz kafirsiniz, fetöcüler sizi!" diye çığırtmaya devam edecekler.

12.08.2018

anlik nedenlerin, gundelik para politikalarinin otesinde daha genis cerceveden bakarsak bu krizlerin 10-20 yilda bir tekrar etmesi ekonomimizin, uretimimizin yapisindan kaynaklanmakta. bir bakanimizin tabiriyle turkiyenin montaj ve aramamul ulkesi olmasindan. montaj ve aramamul isleri ucuz isgucune dayanir. ucuz is gucun oldukca dunya ile rekabet edip para cekebilirsin. yani rekabet edebilmen icin halkinin her daim fakir olmasi gerek. gelgelelim rekabetde one cikip ulkeye para girdikce kacinilmaz olarak halkda zenginlesmekde, bir sure sonra ucuz is gucu azaldigi icin rekabet gucu dusup ulke krize girmekde. 10-20 senede bir ayni donguyu, ayni dalgalanmayi yasamamizin nedeni tam olarak bu. ekonomi biraz duzelip zenginlestigimizde mevcut ekonomik modeli surduremedigimiz icin develuasyonla, krizlerle tekrar fakirlesip sistemi resetliyoruz

12.08.2018

bu dongu nasil kirilabilir? isler yolundayken zamaninda cin'in kore'nin yaptigi gibi tum kaynaklarini egitime, bilime, ileri teknolojik uretime akitirsin, katma degeri yuksek yeni is alanlari, uretim alanlari yaratirsin, teknolojinle bilginle rekabet edersin. bu donguden cikabilmenin tek yolu bu. keza son 10yildir ulkeye disardan para akarken, bunun yapilmasi gerektigini soyluyorduk, durumun biraz farkinda olan herkez ayni seyi soyledi ama gene ayni hatalari yaptik gene ayni dongunun basina donduk. isler yoluna girip yeniden para akmaya basladiginda bu sefer donguyu kirabilirmiyiz? bu kafa ile, ulkeye hakim bu zihniyet ile cok zor.

12.08.2018

fakat insanlar koreli malezyalı değil. kendi dolarlarını yakıp doların düşeceğini sanan andaval ve malsikik vatandaşlar var. anlamıyorlar ki bir şeyin sayı azalırsa değeri daha da katlanır. bu ülkeyi bu vatandaşları bu duruma koyan rte ve yönetdiği politikaları. onları düzeltmeden ne yaparlarsa yapsınlar durum düzelmeyecek

TÜM YORUMLARI OKU (12)