Nil Keskin Yazio: Krizlerle Dolu Hasta Dünyayı Şefkat İyileştiricek

Savaşlar, afetler, politika, teknoloji, şiddet, ahlaksızlık, baskılar, pandemi… Yerkürenin döngülerini ellerimizle yozlaştırırken, çoğumuz bütün bunların içinde fiziksel ve ruhsal sağlığımızı kaybettik… 6000 yıldır damarlarımıza, DNA’larımıza işleyen ATAERKİL sevgisizliğin ve saygısızlığın hazin sonuçlarını yaşıyoruz. Bu BİLİNÇSİZ ÖNYARGILARLA dolu evrimleşen bizler, tehlikeye attığımız dünyamızın ve sonrasında oluşturduğumuz riskler karşısında tükendiğimiz, yıkıldığımız yaşamların parçası olduk.

Travmalarla kirlenen ve tetiklenen eril güç odaklı zihinlerin sayesinde, nesiller boyu çok fazla masum canı, kadını, çocuğu, canlı türünü, beynimizdeki, bedenimizdeki hücreleri, haddinden fazla ormanı kaybettik.

Çok fazla BEDEL ÖDEDİK! Ve artık evrensel bir kriz noktasına geldik. Bir felaket, diğerini takip ediyor. Bir coğrafyadan diğerine... En köklü, en tarihi topraklar sanki isyan ediyor... Yaşadığımız her olayda, her acıda travmalarımız büyüyor. Kötülükler yayıldıkça korkular da yayılıyor. Sahip olmak, bencilce tüketmek, savaşmak, yakmak, yıkmak sarmış dört bir yanımızı...

Yangından sonraki is kokusu gibi, kötülük kokuyor.

UYAN! UYANALIM! Verilen tüm tepkiler sadece insan olmak, sadeleşmek, arınmak, insanca var olma  isteğimizin çırpınışları...

İşte tam da bu büyük istek ve arayışla...

Artık tüm yaşamın yenilenmeye ONARILMAYA ihtiyacı var. Beslenmeye ve sevgiye ihtiyacı var. Yaşam Kalitesini yeniden yaratmaya ihtiyacı var... Bütün bunların temelinde de tüm yaratımı tetikleyecek ve YENİDEN DOĞUŞU sağlayacak olan büyük bir duygu ve davranış bütünlüğü var; ŞEFKAT.

Sana şefkati bir ERDEM olarak zihninde anlamlandırmak ve şöyle tanımlamak isterim. Empati ve merhamet duygularının davranışa dönüşmüş hali...

Empati, daha genel olarak başka bir kişinin bakış açısını alma ve duygularını hissetme yeteneğimizi ifade ederken, şefkat, bu duygu ve düşüncelerin yardım etme arzusunu içerdiği zamandır. Merhamet sahibi olduğunda da içindeki öfkeleri söndürürsün. Sonuç... Düşün şöyle bir... Şefkat sahibi her birey özen gösterir, nazikçe yaklaşır, yardım eder, iyilik verir, daha yakın ve anlamlı bağlar kurar. Öyle değil mi?

Duygu araştırmacıları, bir başkasının ıstırabıyla karşı karşıya kaldığınızda, bu ıstırabı hafifletmek için eylemsel bir motivasyon hissettiğinizde ortaya çıkan durum olarak tanımlar şefkati. Yalnız özellikle dikkatinizi çekmek isterim ki fedakarlıkla karıştırılmamalıdır. Genellikle fedakarlık da nazik, özverili davranış içerir  ancak kişi her zaman şefkatle motive olmaz. Hatta fedakarlık şefkati gölgeleyebilecek büyük bir ataerkil yanılsamadır bile diyebilirim. Aşırı vericilik hali...

Diğer taraftan; Bilim adamları şefkatin biyolojik temelinin haritasını çıkarmaya başladılar ve derin evrimsel amacını öne sürdüler. Bu araştırma, ŞEFKAT hissettiğimizde kalp atış hızımızın yavaşladığını, 'bağlanma hormonu' oksitosin salgıladığımızı ve beynin empati, bakım ve zevk duygularıyla bağlantılı bölgelerinin aydınlandığını ve bunun da genellikle bizim diğer insanlara yaklaşmak ve onlarla ilgilenmek, yardım etmek arzumuzla sonuçlandığını gösterdi.

İşin gerçeği şu ki bu güçlü erdem, büyük ölçüde KADINLARIN doğasında var... Erkekler hemen tepki göstermeden okusunlar lütfen. Kadınların fiziksel ve ezotorik bedenleri ve psişeleri iyileşme ve yenilenmeye özellikle uyumlu. Aslında bunun farkındalığını kadın tarihin tüm dönemlerinde evrimleşirken hep kendi benliğinde hisseder ve yaşar. Fakat ne yazık ki bastırılır, baskılanır. Ortaçağ dönemindeki kadının cadılaştırılarak tarihteki yaşanan en büyük soykırımın etkisinin bugüne kadar hücrelerine işlenmiş mirasıdır bu.

Oysa ki tam da şimdi şu an uyanmalı, sebepleri görmeli ve erkeklerin bu temizlenmiş, arınmış saf dişil güce, eril güçleri ile destek vermesi gerekir... Ne demek istediğimi anlatacağım.

Basit anlatımda neden kadınlar bu enerjiye sahipler sorusunun cevabını ile başlayalım.

Rahim ve adet döngüsü ile kadın fiziksel olarak bir can yaratır. Bu bir enerji dönüşümüdür. Erilden aldığı enerjinin dönüşümü... Erkeklerin çocuk doğuramadığı gibi, kadınların olduğu şekilde spiritüel enerjiye kanal olamazlar. Çocuk doğurduğunda nasıl kadın yeni bir varlık yaratabiliyorsa... Ya da karşılıksız herhangi bir şeyi sevgisiyle büyütebiliyorsa… Hayatın kendisini beslemesi için de kadın bedeni ve ruhu doğal bir merkez haline gelir.

Kadınlar yaşamla ve sevgiyle o kadar uyum içindedir ki, kadınlara hizmet edenler yaşama da hizmet ederler… Bu durumda Toprak Anaya hizmet etmeyi de buna benzetebiliriz. Aynı şekilde erkeklerden farklı olarak adet döngüleriyle de kendilerini yenileyebilme, şifalandırabilme güçlerine sahiptirler. O halde hem dünyalarını temizleyebilir hem de bunu kendilerinden de temizleyebilirler. Bunları Tanrıça’nın Sesi podcastlerinde oldukça detaylı anlatmıştım sana...

Gelelim şefkatin kadın bedeninde yaşam bulmasına....

Şefkat bir kadına verilmiş en önemli davranışlardan biridir. Şehir hayatı, rekabet, sorumluluklar, katı ataerkil şartlar içinde kimi kadın bu özelliğini unutmuş olsa da ŞEFKAT yüce bir dişil özelliktir. Aynı şekilde bu dişil özelliği taşıyan erkekler de benzer davranışlar gösterir. Her şeyden önce şefkatli kadını erkek eril gücüyle destekler. Ortam hazırlar, oluşturur. Tabi eğer erkek kendi içindeki olgunlaşma yolculuğunu layığıyla tamamlarsa... Kadına hizmet eder, kadın da ona...

Şefkat bir kadının göğsünden dışarıya verdiği bir enerjiyle harekete dönüşür. Emzirdiği çocuğu gibi... O şefkat verirse bebek büyür. Emzirdiği süt ile sadece fiziksel bir besin vermez, aslında ruhsal anlamda sevgi enerjisi verir. Sağlıklı, dengeli bir kadın bu veriş halini yapabildiği sürece yaşamın her alanına İYİLİK hali getirir.

Geçmişten farklı olarak dünya uyanış devriminin bir Kadın tarafından başlatılıp ve sonra da onu takip eden kadınlar ve dişillikleriyle barışmış erkeklerle birlikte olacağına inanıyorum. Neden ve nasıl?

Doğanın yansımasıdır insan. Tıpkı rahimde gelişen plasentanın hayat ağacına benzeyişi gibi... Doğada gerçekleşen her olayın bedende bir izi vardır ya da bir döngüyü çağrıştırır. Daha önceki yazılarımda anlattığım ay ve kadın döngüsü gibi...

Evrimleşme teorisine göre biz insanlar maymun soyunun yıllar içinde omuriliği dikleşen ve ayakta duran soyuyuz öyle değil mi? Peki Makak Maymunlarında liderliğin yıllardır hükmeden erkek cinsten doğal bir süreçle alınıp artık dişiye verildiğini biliyor muydun? Japonya’daki Takasakiyama doğal zooloji parkında yaşanan olayda dişi maymun Yakei, topluluğun ilk dişi alfası oldu. Kadın derneklerinin, kadın yöneticilerin de toplumun her yerinde adım adım atağa geçtiği günümüzde artık insanı, doğayı, toplumları, aileyi, ormanı, canlıları, ekolojik yapıları yenileyecek, onaracak ve yapılandırıp yön verecek de insanın yeni dişi olanı olacak...dediğim gibi bu da başta kadınlarda daha hızla sonra da dönüşümüne destek olabildiği erkeklerle birlikte el ele kol kola olacak. Ortak ŞEFKAT BİLİNCİ gelişecek.

Çok yakında.. Bu dayanışma ve birlik bir dişil yapısal güçle yeniden doğacak ve eril de ona saygıyla ve sevgiyle hizmet edecek...

Temennim ve dileğim o dur ki; dünyanın iyileşmesi için şefkatleriyle buluşmuş EŞİT KOŞULLAR ALTINDA YAŞAYAN dişil ve eril sonsuz birlik halinde yaşayıp yeni dünyayı yaratsın.

Linktree

Instagram

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!