Çok garip bir çağda yaşıyoruz sevgili dostlar. Hem teknolojimiz, hem de hayal gücümüz hızla ilerliyor ve pek çoğumuz yaşamımız sona ermeden bu hayallerin gerçekleşmesini umut ediyoruz. Peki gerçekleşmesini büyük bir heyecanla beklediğimiz bu teknolojileri ölmeden görme ihtimalimiz nedir? Sizler için araştırdık:
Işınlanmanın bir gün mümkün olup olamayacağı epey tartışmalı bir konudur. Bu teknolojinin mümkün olması için, geliştirilecek cihazın bizleri atomlarımıza ayırması, daha sonra yeni bir noktadaki atomların birleşerek bizi yeniden oluşturması gerekmektedir. Üstelik bu süreçte yalnızca bedenimizin değil; zihnimizin, anılarımızın ve bilincimizin de ışınlanması beklenmektedir. Şu an için imkânsız görünse de, bedenlerimizi ışınlayacak teknolojiyi geliştirdiğimizi varsaysak bile, hakkında bugün pek az şey bildiğimiz bilinci ışınlamanın mümkün olması büyük bir hayal gibi görünmektedir. Bu nedenle maalesef ışınlandığımız günleri görmemiz pek olası değil sevgili dostlar...
Uçan otomobillerin bugünkü teknolojiyle inşa edilmesi ve yaygın hâle getirilmesi mümkündür. Böyle bir teknolojinin teorik olarak kaza ihtimalini azaltacağı ve daha hızlı seyahat etme imkânı sunacağı da malumdur. Ancak uçan otomobil teknolojisi gerçek olduğu takdirde trafiğin sütliman olacağını düşünmek de hayalperestlik olacaktır. Örneğin en basitinden bir kaza durumunda neler yaşanabileceğini düşünün. Ya da yol ortasında benzininiz bittiğinde? Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman, bu araçların inşası bugün her ne kadar mümkün olsa da, dünyamızın onlara henüz hazır olmadığını görürüz. Öncelikle sürücüsüz araçlarımızı geliştirmemiz, yeni trafik kuralları belirlememiz, yakıt fiyatları ve ekolojik sorunları göz önünde bulundurmamız ve şehirlerimizi bu sisteme uygun şekilde planlamamız gerekmektedir. Kısacası o günleri göreceksek bile, bu ancak hayatımızın sonuna doğru gerçekleşecektir.
Bizler zamanın lineer bir şekilde hareket ettiğine inanır ve zamanı böyle deneyimleriz. Ancak bizim zaman adını verdiğimiz konsept, evrenimizin giderek artan ve geri döndürülemez düzensizliğinden başka bir şey değildir. Big Bang'den bu yana artmakta ve üzerimizde zaman algısı yaratmakta olan düzensizlik, bizim zamanı farklı bir boyut gibi algılamamıza ve onun içinde seyahat edebileceğimize inanmamıza sebep olmaktadır. Üstelik ayrıntılarına aşağıdan ulaşabileceğiniz Büyükbaba Paradoksu da zamanda yolculuğunun mümkün olamayacağını gözler önüne sermektedir. Kısacası hayır, maalesef ne bizler, ne de torunlarımız zamanda yolculuğu deneyimleyemeyecek gibi görünüyor...
Mars, yüzey koşulları ve suya sahip olması bakımından Güneş Sistemi'nin yaşamı desteklemesi en muhtemel gezegenidir. Üstelik bu gezegen, en az enerjiyle ulaşabileceğimiz gezegenlerin de başında yer almaktadır. Başlarda çok yüksek fiyatlara gerçekleşeceği kesin olan bu seyahatler, ilk gidenlerin yerleşmesi ve hayatını sürdürebilmesi durumunda önümüzdeki yüzyıl muhtemelen çok daha ekonomik ve sıradan hâle gelecektir. Üstelik geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Dünya Yönetim Zirvesi'nde sözü edildiği gibi 2117 yılında Mars'ta ilk şehrin kurulması planlanıyor. Kısacası eğer çok şanslıysak ya da insan ömrünün uzatılması mümkün olursa bir Mars havası koklamamız mümkün olabilir...
Son zamanlarda özellikle Google DeepMind'ın geliştirdiği yapay zeka teknolojisi, bilim çevrelerinin büyük ilgisini çekiyor ve bu robotlara her geçen gün yeni özellikler kazandırılıyor. Geçtiğimiz sene Go isimli oyunda dünya şampiyonunu mağlup ederek insanın kendinden daha zeki robotlar yaratabileceğini ortaya koyan yapay zekalar, geçtiğimiz günlerde rekabet durumunda öfkelenebildiklerinin de anlaşılmasıyla pek çok insanı hayrete düşürdüler. Kısacası yapay zeka teknolojisi hızla gelişmektedir ve onların aramıza karıştığını göreceğimiz günler yakın sayılabilir. Ancak Stephen Hawking'in konu hakkında söylediği cümleyi de unutmamak gerekir: 'Yapay zekâlar insanlığın başına gelen ya en iyi şey, ya da en kötü şey olacaklar.'
Üç boyutlu yazıcılarla üretilen doku ve organlar son yılların en büyüleyici teknolojilerinden biridir. Özellikle Princeton ve Johns Hopkins Üniversite'lerinin ortak yürüttüğü çalışma ile üretilen dış kulak prototipi ile insan bedenine ait organların aslına çok sadık biçimde farklı materyallerle üretilebilecekleri kanıtlanmıştır. Bu teknoloji henüz çok yeni olsa ve hâlâ karşılaşılan birkaç problem olsa da, üç boyutlu yazıcılardan çıkan organların yaygın hâle gelişini ölmeden önce görme ihtimalimiz oldukça yüksek...
Görünmezlik, popüler kültür vasıtasıyla hayal dünyamıza girmiş, pek hayırlı bir iş için kullanılacağını sanmadığımız bir teknolojidir. 2015 yılında yapılan çalışmalar ile görünmezlik pelerininin üretildiği birkaç farklı ekip tarafından ilan edilmiş, ancak insan üretimi olan ve 'metamateryal' adı verilen maddelerle üretilen bu pelerinlerin mikroskobik düzeyde olduğu ve görünmezliği çok küçük boyutlarda mümkün kılabildiği de eklenmişti. Filmlerde karşılaştığımız türden büyük ve bir insanı görünmez yapabilecek türden görünmezlik pelerinleri ise konu üzerinde çalışan bilim insanlarınca hâlâ uzak bir hayalden ibarettir. Bu sebeple görünmezliğin gerçek olduğunu da görmemiz pek ihtimal dahilinde değildir.
Sanal ya da arttırılmış gerçeklik bildiğiniz üzere bugün yaygın olarak kullanılan teknolojilerdir. Ancak bilincimizi tamamen aktarabileceğimiz ve gerçeklik olarak algılayabileceğimiz 'The Matrix' tarzı bir sanal gerçeklik şu an için mümkün değildir. Peki kendimize sanal personalar oluşturabileceğimiz, farklı fizik kurallarına göre yaşayabileceğimiz dijital olarak simüle edilmiş bir dünyada yaşamaya başlamamız ne kadar olası görünüyor? Bilim insanlarına göre tıpkı bilgisayarlarımızdaki görüntü kalitesinin zamanla artması gibi sanal gerçeklik teknolojisi de her geçen gün daha gerçekçi bir simülasyona dönüşecek. Bunun ise 10-15 yıl içerisinde gerçekleşmesi bekleniyor. Kısacası, aklınızı uçuracak simülasyonların içine girmeye hazır olun millet...
Önceki ABD başkanı Barack Obama, 2016 yılında yaptığı bir açıklamada kansere çözüm bulunacağını belirtmiş, fakat bunun için belirli bir zaman vermemişti. Ancak tüm doktorların bildiği üzere kanser aslında tek bir hastalık değildir ve farklı hastalıkların da tek bir tedavi yöntemi olamaz. Öte yandan kanserin belirli türleri için son yıllarda gerçekleşen gelişmeler oldukça umut vadedicidir. Özellikle immünoterapi ismi verilen ve hastalıkla kişinin kendi bağışıklık sisteminin savaşmasını mümkün kılan tedavi, gelecek için oldukça umut vadedici görünmektedir. Kısacası evet, kansere bir çözüm bulunduğunu görmemiz muhtemel, ancak bu hastalığın sonrasında neye evrileceğini ve karşımıza yeni ölümcül hastalıkların çıkıp çıkmayacağını bilmemizin henüz bir yolu yok...
Şüphesiz pek çoğumuzun en büyük hayali ölümsüz olmaktır ve eğer bu gerçekleşirse, diğer tüm teknolojilerin gerçekleştiğini görmemiz mümkün olacaktır. Son yüzyılda insan ömrü daha önce hiç olmadığı kadar uzamıştır ve mevcut pek çok hastalığa çözüm bulunmuştur. Ancak yaşlanma sürecinin durdurulması ya da geri çevrilmesi mümkün gibi görünmemektedir. Bu sürece bir çözüm bulunmasının mümkün olduğunu da, olmadığını da söyleyen pek çok bilim insanı bulunmaktadır, ancak elimizde somut bir kanıt olmadığını göz önünde bulundurursak, ölümsüzlüğün henüz ihtimal dahilinde olmadığını söylemek doğru olacaktır. Umuyoruz bir gün bu hayal gerçekleşir ancak yine de yaşayıp yaşamamak kişinin yapabileceği bir seçim olmayı sürdürür. Ancak dediğimiz gibi, şu an için sonsuza kadar yaşamamızın mümkün olacağına dair herhangi bir işaret yok...
11) türkiyede adsl kotasının kalkması
1,3,7 ve 10'un olmasının şu yüzyılda zor olduğunu biliyorsunuzdur bence. %40'ı gerçeklikten uzak bir liste. Benim görmek istediğim tek şey, gerçek anlamda özgür, şucu bucu diye insanların inancından, soyundan yada dilinden dolayı yaftalanıp öldürülmediği kadar anlayışlı, terörün bizden uzak olduğu, bilimde, eğitimde ve teknolojik üretimde ilk 10 da olan bir Türkiye Cumhuriyeti görmek. Bence bu gerçekliğe daha yakın, öyle değil mi ? Mezhep savaşlarının bu ülkeyi yeyip bitirdiğini, gelişimi tıkayan en önemli sebep olduğunu anlayacaksınız 20-30 yıl sonra.
Ölümsüzlük oldu mu diğerlerini görürüz zaten siz onun üstünde çalışın