Türkülerimizin ustası Neşet Ertaş’ın sesinden dinleyip içimizde ince bir sızı hissettiğimiz ‘Zahidem’, sandığımızdan çok daha derin bir aşkın yadigarıymış meğer. Her mısrasında kavuşamamanın, imkansız bir sevdanın izleri var. Bu türkü, Anadolu’nun bağrından kopup gelen Arap Mustafa ile Zahide’nin hüzün dolu hikayesinin eseriymiş. Gerçek bir sevdanın türküsü olan Zahidem’in nasıl dilden dile yayıldığını ve Neşet Ertaş’a nasıl ulaştığını anlatıyoruz.
İşte Zahidem’in iç yakan hikayesi...
Ne kadar tuhaf, rahmetli babam Zahide'yi çok iyi tanırdı, hatta tarif ederdi elini yüzünü çillerini vs Yine rahmetli Neşet baba ile de çocukluktan arkadaşlardı.Hey gidi koca dünya be.
Aşk hikayesi var diye Neşet Ertaş'ın içeriğini de magazine koydunuz ya, sizin beyin topağınızın ben.. Gerçek aşk Neşet abi gibi ozanların dillerinde vücut bulan, puslu dağ silsilesinin ardındaki meleklerdir. Masallardaki halk kahramanlarımızın çektiği hailelerde, Ferhat'ın deldiği Bisütun Dağı'nın parelerinde saklıdır. Aşkın kristal küresindeki güzellikler şavkını tüm mevcudiyetiyle yalnızca onlara saçar. Asıl kamaşma odur, işte o körlüğün önünde hiç bi sıradağ duramaz, hepsi kum taneleri gibi savrulur...
Nurlar içinde uyu büyük usta türkülerin bizlere emanet .