Bu sahnelerin telif hakkını almalıyız ve yurtdışında kullanıldığını gördüğümüz anda hakkımızı aramalıyız. Çünkü bunlar bizi biz yapan sahneler. Gerçi bunları tek biz kullanırız ama olsun.
Bu sahnelerin telif hakkını almalıyız ve yurtdışında kullanıldığını gördüğümüz anda hakkımızı aramalıyız. Çünkü bunlar bizi biz yapan sahneler. Gerçi bunları tek biz kullanırız ama olsun.
Artık nasıl bir kısmetse Türk filmlerinde arabaya çarpılan kişinin ayağı beli falan kırılmaz ama kör olur. Kazazedemiz, kazadan hemen sonra 'göremiyorum, göremiyorum!!!' diye bağırır.
Yavaş yavaş bandaj açılır, kamera kör kişinin gözlerinden bize görüntüyü verir. Bulanıktan netliğe geçiş ve 'görüyorum, görüyorum!' nidaları yükselir.
Tam her şey bitmiş ve imzalar atılacaktır ki içeri hışımla giren kişi o acı haberi verir. Salondaki önemli kişilerin hayretler içindeki suratlarına bir bir zoom yapılır.
Kızımız iyiliğinin ve saflığının kurbanı olur, aşkına yenik düşer. Kendini evleneceği adama saklamaktadır ve kötü adam evlenme vaadiyle onu kandırır.
Taşı toprağı altın diyerek İstanbul'a gelen sesi yanık gencimiz bir şekilde keşfedilir ve anında kendisine kaset yapılır. Stüdyoda şarkılar kaydedilirken millet birbirine 'bu çocuktan olur' şeklinde onaylayıcı biçimde kafa sallar.
Genç ezilmiştir, hor görülmüştür. Ama çok çalışmanın meyvesi olarak acayip para kazanır. Fena hırs yapar, o şirketi satın alana kadar rahat yoktur kendisine. Değişik bir isim kullanır ki millet çakmasın, onu tanımayan ortaklara çaktırmadan arkadaş neyin olur ve amacına ulaştıktansonra dudaklarından eski patronu için 'bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı' cümlesi dökülür...
Haftasonunu ormanda koşturarak değerlendirme kararı alan çiftimiz müzikler eşliğinde birbirini kovalar, ağır çekimde birbirlerine koşup sarılır, akabinde ağaç arkasından yakalamaca-saklambaç gibi bişey oynarlar.
Fabrikatör baba 'söyle ne kadar para istiyorsun kızımın peşini bırakman için' diyerek fakir oğlana teklifini yapar, oğlan da reddeder. Halbuki kabul etsene, tamam de al parayı sonra yine kızla olmaya devam et?
Yumruklar tekmeler havada uçuşur ama ancak havayı döverler. Dayak yiyen figüranlar yumruğu 50 metre uzaktan alır, adeta doğa üstü güçlerle kavga edilir.
Gelin sevilmemektedir fakat kızın sesi çıkmaz, efendidir, deli gibi de aşıktır. Eşinin -genelde- uçak kazasıyla ölüm haberi gelir ve gelin için zor günler başlar, darbe üstüne darbe yer. Ailenin tanıdığı olan ırz düşmanı bir adamla ne yazık ki beraber olur, kötü yola düşer, sonra kocasının ölmediği ortaya çıkar falan, hep aynıdır senaryo.
Türk oyuncusunun sınırları aştığı andır. Alnının tam ortasına gelen kurşunu sanki baldırına yemiş gibi hisseden, acı çeken, bir süre yaşamaya devam eden modelleri bile vardır.
Deli dolu çocuk allem eder kallem eder bir şekilde tavlamaya çalıştığı kızı kapar. Çok uğraşır ama uğraştığına değer.
Genelde sesi keşfedilmiş gencin mahalleye dönmesiyle bu görüntü oluşur. Çocuklar araba falan hiç görmedikleri için çok mühim biri geldi sanıp arabanın etrafına üşüşürler.
Bu çocukların hiç şımarık ve işe yaramaz olduğu görülmemiştir. Hepsi pırlanta gibidir maşallah. Hepsi de beraber büyüdüğü evin, kendisini kardeş gibi gören kızına aşık olur genelde.
Daha çok Nuri Alço ile özdeşleşen bu taktik birçok filmde karşımıza çıkar. Yalnız bunlar accayip etkili ilaçlardır ki içilir içilmez etkisini gösterirler. Lan önce bi kana karışsaydınız?