Nepotizm mi Liyakat mı?

Bu haftaki yazımın ilham kaynağı Türk Futbol tarihinin efsane başkanı Süleyman Seba’dan.

Bu vesile ile başkanın dokuzuncu ölüm yıldönümünü de anmış olalım.

Ne güzel demiş başkan; “Beşiktaş’ı akıl, bilim, liyakat ve sevgi ile yönetmeye talibiz.”

Evet evet yanlış duymadınız, aynı cümlede akıl, bilim, liyakat hatta sevgi demiş.

Yazının konusu da o zaman "Nepotizm mi, liyakat mı?” olsun.

Ah, bu zamane terimleri... Sanki elinize boş bir kâğıt vermişler de, bir kahramanlık hikayesi yazmanızı bekliyorlar. 

Bu iki kavram bana göre tek cümleye sığabilir;

Biri hayatımızın olmazsa olmazı, diğeri ise olmamalı ama var olanı.

Bir başkadır bizim hikayemiz. Liyakat ve nepotizm denilen bu iki nevi şahsına münhasır karakterin yer aldığı bir hikâye. İşte bu hikâyenin çarpıcı karakterleri, bir yanda liyakat, diğer yanda nepotizm.

Birbirlerini çok iyi tanır ama tanımazlıktan gelir bu ikili. Biri varsa diğeri yok, biri yoksa zaten hiçbir şey yok. 

Peki nepotizm bir insan olsaydı nasıl biri olurdu diye hiç düşündünüz mü? Haydi, gelin birlikte hayal edelim. O, tipik bir aile reisi, belli belirsiz şekilde dudak üstü bıyığı olan, belki biraz sempatik, belki de biraz fazla kolaycı bir amca. Hem eli öpülesi, hem de her zaman bir yerlerde koltuk ve çıkar peşinde koşan biri.

Akrabaları ve yakınları onun için hayatının en önemli varlıkları. Onlar için her şeyi yapar, onlar için her kapıyı açar. 'Ne olacak' der ve etrafındakilere, kuzenlerine, yeğenlerine, amcaoğullarına ve belki de hiç tanımadığı bir uzak akrabasına bile, hemen bir koltuk ayarlar. Herkes onun bu cömertliğine hayran kalır. 'Yaşasın nepotizm!' diye naralar atarlar.

Ama sonra bir çatlak ses çıkar, ortamı karıştıran bir tiptir bu. Adı liyakat. Elinde bir kalem, bir kağıt ve bir de yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, bir yandan 'eğitim şart, deneyim lazım, yetenek önemli' diye bağırır, bir yandan da etrafında ufak tefek kaoslar yaratır.

Liyakat, ne tuhaf biri, değil mi? 'Yahu, neymiş bu liyakat? Kuzenime mi, amcaoğluma mı yoksa lise arkadaşıma mı yetenek sınavı yapacağım?' diye düşünürüz. Etrafta yaratılan bu kaos içinde, belki de en masum olan, en saf olan, en gerçek olan bizizdir. Ne de olsa, akrabalarımızı sevmek ve onlara yardımcı olmak kadar doğal bir şey olabilir mi?

Akrabalarımızı sevmek demişken ülkenin birinde yaşandığı iddia edilen hikayeyi anlatmadan olmaz:

Yerel televizyon kanalının birinde yayınlanan programda, siyasetteki nepotizm sorusuna yanıt olarak Cuma hutbesinde okunan ayet referans gösterilmiş. “Akrabalarını koru kolla”. Bu cevabı veren de bir siyasetçiymiş. Ben izlemedim ama izleyenler öyle diyor. 

Yok daha neler! Hiç olur mu canım öyle şey ne alakası var! 

Duy da inanma işte herkes bir şeyler konuşuyor.

Gelin bir de konuya şu açıdan bakalım; şayet bu kavramlar bir film olsaydı nasıl olurdu? 

Bence nepotizm kusursuz bir korku filmi olurdu. 

'Nepotizmin Karanlık Yüzü': Bu filmde, politik nepotizm yani liderlerin akrabalarını ve yakın arkadaşlarını önemli pozisyonlara ataması, demokrasiyi tehdit eder ve kurumsal işleyişin çarkları arasında büyük bir çomak olur. Ülkelerin yolsuzluk indeksleri tırmanırken, halkın hükümete olan güveni düşüşe geçer. Hükümetin koridorlarından yükselen gizemli fısıltılar, soğuk rüzgarlar gibi halkın arasına karışır. Ah, korku filmlerinin vazgeçilmez unsuru, merak uyandıran gizemler! Düşüncesi bile ürkütücü!

Peki liyakat; Marvel kahramanlarına rakip olacak destansı bir güç olurdu.

'Süper Liyakat' Kahraman Serisi: Bir grup süper kahraman, sıradan insanlar gibi görünen ama aslında yetenekleri ve liyakatlarıyla seçilen bu insanlar, kamunun yararına çalışmak için gece gündüz demeden mücadele ederler. İçlerinde bürokratlar, teknisyenler, doktorlar, öğretmenler ve daha pek çok meslekten insan bulunur. Onların gücü, kamu sektöründe verimliliği ve hizmet kalitesini artırmaktadır. Çizgi romanların sayfalarından fırlayan bu süper kahramanlar, günlük hayatın zorluklarına karşı adaleti savunmaya devam eder!

İkisi beraber olsa peki?

'Nepotizm ve Liyakat?' Drama Dizisi: Aile şirketlerinin çalkantılı dünyasında, nepotizm ve liyakat birbirine karışır ve karmaşık bir tablo oluşturur. Kimi zaman akrabalık bağları ön plana çıkar, kimi zaman yetenek ve bilgi. Her bölüm, yeni bir çatışma ve karmaşayla doludur. Şirketin geleceği ve çalışanların kaderi, bu ikili arasındaki dengede belirlenir. Dram dolu bu hikaye, ekran başındakileri aile içindeki iktidar savaşlarının, entrikaların ve tutkunun heyecanına ortak eder!

Ve sonunda, liyakat ve nepotizmin devasa düellosu hakkındaki bu serüveni tamamlıyoruz. Bu süreçte, hem akrabalık bağlarından gelen 'ayrıcalıkların' cazibesine kapılanları hem de yetenek ve bilgiyi kalkan olarak kullanan süper kahramanları gördük.

Ama unutmayın, bu konularla ilgili her araştırma, bir 'Yüzüklerin Efendisi' filminin son sahnesi gibi: Herkes Mordor'un karanlık yüzüne karşı, liyakatin parlak ışığıyla savaşmalı.

Sonuçta, liyakat ve nepotizm arasındaki dengenin karmaşıklığı, bazen bir sitcom kadar komik, bir drama dizisi kadar çalkantılı olabilir.

Ve hatırlayın, hepimiz bu hikayenin kahramanlarıyız. Kendi yeteneklerimizi, bilgimizi ve liyakatimizi kullanarak, bir nepotizm korku filminin sonunda hayatta kalan son kişi olabiliriz.

Bu yazının devamı niteliğinde haftaya yine Süleyman Seba’nın “İyi insan olmadan, iyi Beşiktaşlı olunmaz.” sözünden yola çıkarak iyi insan olmayı konuşalım.

Instagram

Twitter

LinkedIn

Web

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

A Millî Takım'ın UEFA Uluslar Ligi'ndeki Play-Off Turu Rakibi Belli Oldu: Macaristan
Beklenen Gün Geldi: Birbirinden Ünlü İsimler Saygı1 Formatının İkinci Konuğu Sertab Erener İçin Sahneye Çıktı!
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''