'Bugün de ölmedim, anne' misali, 'Bu sene de ölmedik!' demek isterdim. Lakin bu sene de LGBTİ olarak sırf farklılıklarımızdan dolayı katledildik, aşağılandık, nefrete ve ayrımcılığa maruz kaldık.
Tarihin tekerleğinin hep ileri ve iyiye doğru döneceğine inanıyoruz ve bir gün nefretin ve ayrımcılığın biteceğini biliyoruz. Bunun için de toplum olarak günahlarımızla yüzleşmeliyiz! İşte 2016 Türkiyesi'nde LGBTİ bireylerin başına gelenler...
İnsan öldürmek, hele de sırf farklılıklarından dolayı öldürmek, hangi dine sığar?
Bu tehdit dolu afişlerin sorumlularının bulunması için hukuki süreç başlatıldı fakat kimse ciddiye almadı.
Kendilerini 'Genç İslami Müdafaa' diye adlandırılan bir grup tarafından afişler asılmıştı ve açıklama olarak 'Batıl davada hayasızca olan bu yürüyüşe bizler Hak yolda kayıtsız kalamazdık. Bu konuda hem halkımızı bilinçlendirmek, hem de üzerimize düşen görevin küçük bir bölümünü gerçekleştirmek için çaba gösterdik' dediler.
Üzerinize düşen görev 'öldürmek' ise, IŞİD'den farkınız nedir?
Mart ayında 31 yaşındaki Buse isimli trans birey bıçaklanarak öldürüldü.
Yedi kere bıçaklandığı ve ardından boğulduğu ortaya çıktı. Kendisinden iki gün boyunca haber alamayan arkadaşları kapıyı açtırarak içeri girdiğinde Buse'nin 2 gündür evde bekleyen ölü bedeniyle karşılaştılar.
Gazetelere sıradan bir trans cinayeti olarak geçti. Rahat uyu, Buse.
Ayaz Utku bir trans erkekti. Toplumun, ruhu kırana kadar yaptığı baskıdan o da nasibini aldı. Ölümünün arkasından sevgilisinin söyledikleri her şeyi özetler nitelikteydi:
“Benim 6 yıllık sevgilim, sırf trans diye ölmeyi hak etmedi. O koskoca dünyaya bir benim sevgilimi sığdıramadınız. Cenazesine gitmeme bile izin vermeyen yargılarınız batsın! Affım yok kimseye. Yükseklik korkusu vardı onun, kendini yüksekten attı. Nasıl yaktınız canını kim bilir... 6 senem, canım. Rahat uyu!”
Dini önder kisvesinde adeta kimlerin öldürülebileceğine yönelik fetva verenler oldu.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç kendi kişisel hesabından bu nefret dolu aşağılayıcı paylaşımı yaptı.
Din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim gözetmeden herkese yardım etmeye yemin etmiş doktor, işte böyle utandırdı!
Antalya'da bir Anadolu Lisesi öğrencisi olan Deniz A., cinsel yönelimi sebebiyle okul yönetiminin baskısına maruz kaldığını, dayak yediğini, hakarete uğradığını ve sonunda başka okula sürgün edilmek istendiğini açıklayarak yardım istedi.
Zira Deniz'i bir kız lisesine sürmeye çalışıyorlardı. Deniz şikayetçi olduktan sonra da okul müdürü Hüseyin Yurdakul’un Emniyet Müdürlüğü’ne, 'Bu çocuk gay' şeklinde yazı gönderdiği ortaya çıktı.
Deniz sesini duyurdu, hukuki süreç başlatıldı. 'Beni toplum dışına iterek okumama engel olmaya çalışıyorlar ama ben inatla hedeflerimi başarmak için çalışacağım' dedi. Arkandayız, Deniz!
Kemal Ördek, Ankara’daki evinde tecavüze uğradı, gasp edilmişti. Karakoldaki bir polis memuru, “Şu Lut Kavmi de bir türlü bitmedi ya” diye tepki verdi.
Kemal Ördek'e saldıranlar, 'Biz erkek adamız memur bey, siz bizim halimizden anlarsınız, bu ibnenin lafına inanmayın' savunmaları ile serbest bırakıldı.
2015'te yaşanan bu olayın hukuki mücadelesini Kemal Ördek 2016 yılında da verdi. Bu süreçte de Kemal'e karşı tehditler ve taciz telefonları devam etti.
Büyük ses getiren Delibal filminde, Türk sinemasında neredeyse ilk defa karikatürleştirilmeyen bir eşcinsel karakter vardı.
Lakin film televizyonda yayınlanırken 'Ben gay'im' cümlesindeki 'gay' kelimesi sansürlendi. Gay, küfür değildir. Ayıp değildir.
Girne, Mağusa, Lefkoşa, İskele, Lefke ve Karpaz’ın çeşitli yerlerine 'Kamil abi, ben lezbiyenim' ve 'Mediha deyze, ben geyim' yazılı billboardlar yerleştirilmişti. Sadece bir gece dayanabildiler.
Ertesi gün bu tabelaların üstü 'Ben bayanım' ve 'ben beyim' gibi cümlelerle kapatıldı. Saldırıları bile dangalakça...
Bunun en garanti yolu da elbette LGBTİ'ye laf etmekti.
Can Yaman asla gay rolü oynamayacağını söyledi. Aman, sen oynama zaten...
ODTÜ Makine Mühendisliği öğrencisiydi.
Yurtdışına gitmek ve eğitimine devam etmek gibi planları vardı, hayata tutunmaya çalışıyordu fakat ona da baskılar başka çıkar yol kalmadığını hissettirdi. Nalan'ın ölümü de intihar değil, cinayetti.
Muhammed Wisam Sankari adlı mültecinin ölü bedeni bulunduğunda işkenceye maruz kaldığı da ortaya çıktı.
Ev arkadaşları bu olaydan uzun süre önce tehditler aldıklarını fakat kimsenin onlarla ilgilenmediğini ve çaresiz kaldıklarını dile getirdiler.
Defalarca bıçaklanmıştı. Olayı ölen kişinin arkadaşları açıkladı.
'2013 yılında işlenen bir başka nefret cinayetinde polis resmen bizle dalga geçmişti. Adamın ölmüş fotoğraflarına bakıp dalga geçmişlerdi. ‘Daha fazla ortalığı kirletmeden gitti’ dediklerini hatırlıyorum. Haliyle bu cinayette de olumlu bir gelişme beklemiyorum.' dediler.
2013 yılında öldürülen eşcinsel birey ise kelepçelenmiş, kafası ezilmiş ve korkunç bir işkenceden geçmiş vaziyetteydi.
2016 yılında dünyadan gözyaşlarıyla, umutlarıyla ve hayalleriyle bir Hande Kader geçti. Henüz 22 yaşındaydı.
Yakılarak öldürüldü.
Ahmet Yıldız, babası Yahya Yıldız tarafından öldürülmeden önce ailesinden ölüm tehditleri aldığını savcılığa bildiren Ahmet Yıldız için yetkili kurumlar tarafından bir önlem alınmamıştı. Ahmet Yıldız, 2008’de öldürüldüğünde henüz 26 yaşındaydı.
2008'den beri süren dava hala ama hala sonuçlanmadı. Ahmet'in hayatı Zenne filmine konu oldu. Fakat dava hala sonuçlanmadı. Bu işin peşi bırakılmayacak!
Sevgi ve umutla!
Ben eşcinsellerden nefret etmem ama onları savunabilecek bi bahanem de yok. eşcinsellere yapılan tüm bu saldırıların 1.sebebi cehalet ikinci sebebi ise eşcinsellerin bizzat kendisidir. Hem bize saygı duyun diyolar hem de düzenledikleri her yürüyüşte insanların ailesiyle gezdiği sokaklarda ilkel bir biçimde soyunup sevişmeye kalkıyorlar. Bu yaptıkları hiç medenice değil ve eşcinselliği cinsellikten ibaret olan bir yönelimmiş gibi insanlara tanıtıyorlar. Özgürlük adına yaptıkları yobazlıklara son verip ne halt yapıyolarsa kendi aralarından yapmaları daha medenice olur çünkü sergiledikleri eylem tarzlarının lgbt hareketine hiçbir katkısı yok. Yani düşünsenize bu dünya heteroseksüelliğe (kişinin karşı cinse ilgi duymasına) karşı olsaydı biz kadın-erkek sokaklarda sevişip soyunarak mı kendi özgürlüğümüzü savunacaktık.
SORU: Bir İBNE ile GAY arasındaki fark nedir? CEVAP: Dediğiyle yaptığı birbirine tutmayana veya verdiği sözü tutmayana İBNE denir. Mesela ben 10 yıl önce yerli otomobil sözü verip yaptırmazsam ibnelik yapmış olurum; benzer şekilde dostum deyip arkandan her türlü kötülüğü yapanlarda İBNElik yapmış olur. Ayrıca gizli kapaklı göt veren/ alanlara da İBNE denir ki toplumuzuda sapına kadar erkeğim deyip translarla yatan ve hatta onlara götünü siktiren erkekler bu gruba girer. GAY ise cinsel yönelimi kendi cinsinden olana denir ve bu türün gizlisi saklısı yoktur. Sokağın karşısından geçseler kim oldukları anında bilinir ki bu yönleriyle gayet DÜRÜST ve çoğunluğu ZARARSIZ insanlardır. TÜRKİYE İBNELERDEN KORKSUN, GAYLERDEN DEĞİL.
hangi ilde olduğunu hatırlamıyorum, bir grup "delikanlı" birkaç ay önce mahallelerinde oturan trans bireylerin, akşam vakti kapısına dayanıp defolun burdan sizi istemiyoruz falan diye bağırmaya başlamıştı ellerinde sopalarla..evi basılınca korkacağını zannettikleri kişiler, kapıyı açıp da "karamanda 45 çocuğun hayatını karartan o heriflerin evini bas, sonra gel bakalım benim kapıma" diye karşılarına dikilince arkalarına bile bakmadan kaçtılar..bu ülkede kapalı kapılar ardında, tarikat kuralı adı altında, lut kavmine bile dilini yutturacak öyle şeyler oluyor ki..onların yanında trans birey diye nitelediğiniz bu arkadaşların "delikanlılığına" kimse laf söyleyemez! önce kendinize dürüst olun, bu ülkede yaşanan iğrençliklere sesiniz çıksın, sonra millete "namus bekçiliği" yaparsınız..