Gazeteci Nedim Şener, Odatv Davası'nda kumpas iddiaları üzerine yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Savcısı Cumali Karakütük'e öğleden sonra ifade verdi.
Şener, ifadesinde, “Hakkımda açılmış Odatv olarak bilinen bu dava, baştan sona komployu barındıran, Gülen cemaatini eleştiren ve benim gibi Hrant Dink cinayetini araştıran gazeteci ve diğer kişilerin şüpheli yapıldığı bir kurgudur. Davaya dayanak iddianame de, aleyhime delil olarak gösterilen dijital veriler de tümüyle sahtedir. Odatv bilgisayarında bulunduğu belirtilen dosyaların, oranın çalışanları tarafından hazırlandığı konusunda bir delil yoktur. Benim ne Soner Yalçın ile ne de diğer Odatv çalışanları ile görüşmem mevcut değildir. Soner Yalçın ile ben ilk kez tutuklandıktan 8 ay sonra, ilk duruşmaya gelirken cezaevi aracında tanıştım. Öte yandan, Hanefi Avcı'nın bahse konu kitabına katkı yaptığım ya da Ahmet Şık'ın kitabı konusunda iddia edildiği gibi çalıştırdığım gerçek dışıdır' dedi.
'TUTUKLANMAMDAKİ ASIL GEREKÇE...'
Nedim Şener, yargılanmasına sebep olan dijital dosyaların sahteliğinin tespit edildiğini belirterek, 'Ancak soruşturma aşamasında bilirkişi olarak inceleme yapmış Emniyet Genel Müdürlüğü personeli bu hususu raporlarında gizlemiştir. Bu kişiler ve tespit edilecek başka şahıslardan anlattığım nedenden dolayı şikayetçiyim. Ancak tutuklanmama asıl gerekçe, benim Hrant Dink'in öldürülmesi olayını araştırmamdır. Çünkü Ergenekon soruşturmasını yürüten polislerin o cinayette de sorumlu olduklarını ortaya çıkardım. Bu sebeple komplo kurulmuş oldu' ifadelerini kullandı.
'SORUŞTURMAYI YÜRÜTEN TÜM SORUMLULARIN ARAŞTIRILIP ORTAYA ÇIKARILMASINI İSTİYORUM'
Suç unsuru taşımayan görüşmelerini tapeleştiren kolluk görevlilerinden ve bu talimatı veren amirlerinden de şikayetçi olduğunu belirten Şener şunları söyledi:
“Ergenekon soruşturmasını yürüten kolluk amirleri beni Odatv soruşturmasına dahil etmişlerdir. Çünkü ben “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' adlı kitabımda Hrant Dink'in öldürülmesinde Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek'in sorumlu olduğunu gösteren Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu'nu açıkladım. Rapor 2008 yılı Aralık ayında imzasından çıkmıştır. Benim kitabım 2009 yılı Ocak ayında yayınlandı ve bahsettiğim M. Yılmaz ihbarı 2009 yılı Mayıs ayında yapılmıştır. İhbarda, 'Bu cinayet öyle olacak ki, hükümet ile Ergenekon Savcıları ve polisi karşı karşıya getirecektir' sözleriyle de aslında bugünkü tartışmalara ilişkin ilk işaret yer almaktadır. Yazılı dilekçemde de belirttiğim gibi, bu soruşturmayı yürüten tüm savcılar ve kolluk amirlerinin sorumluluklarının araştırılıp ortaya çıkarılmasını istiyorum. Çünkü bu kadar hukuksuzluğa ancak bir organizasyon mensubu kişiler imza atabilir. Sorumluluklarını araştırılmasını istediğim kişiler de, Ali Fuat Yılmazer, Nazmi Ardıç, Yurt Atayün, Mutlu Ekizoğlu, Zekeriya Öz, Cihan Kansız ve dilekçemde isimlerini belirttiğim polis memurlarıdır.'
“ALİ FUAT YILMAZER HUSUMET BESLEDİ'
Nedim Şener, savcıya verdiği 32 sayfalık şikayet dilekçesinde ise 'Ergenekon terör örgütüne üyelik' suçlamasıyla 375 gün hapis yattığını kaydederek, kitabında eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in Dink cinayetinde ihmali ve sorumluluğu bulunduğunu yazdığı için kendisine husumet beslediğini, Ergenekon soruşturmasına da bu nedenle dahil edildiğini öne sürdü.
'ERDOĞAN'IN DİLEKÇESİNDE DE DEĞİNİLDİ'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ali Fuat Yılmazer hakkında suç duyurusunda bulunduğu dilekçesine de değinen Nedim Şener, Yılmazer'in kendisine beslediği husumetin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dilekçesine de yansıdığını ifade etti. Şener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dilekçesinde, “Nedim-Ahmet olayı da aynen buna benzemektedir. Hoca ve kamu görevlileri hakkındaki bir kitabın daha matbaada iken baskın yapılıp yok edilmesi ve yazarının tutuklanmasına sebep olacak bir süreç işletmiştir' ifadelerinin, kendisine kurulan kumpası anlattığını belirtti.
Serpil KIRKESER / İstanbul DHA