Mor Çatı'nın tanımını alıntılarsak,
Kadına yönelik şiddet, cinsiyeti nedeniyle ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının nedeni: güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmek ya da cezalandırmaktır.
Yani sadece psikolojik ve fiziksel şiddet değil, Hindistan’ın bir eyaletinde, bir kadının akşam 10’dan sonra içki siparişi verememesi de bir tür kadına yönelik şiddet örneği. Bunların farkında olmadan tam anlamıyla çözüm üretmek imkansız.
Peki, neden bu konuyu 'şiddet' değil de 'kadına yönelik şiddet' olarak özelleştiriyoruz?
David Eagleman'ın Incognito kitabını okumuş muydunuz? Orada da bahsedilen bu çalışmalara göre belirli bir gen grubuna sahip kişilerin şiddet suçu işleme olasılığı hayli yüksek. Hatta o kadar yüksek ki, buna astronomik bir fark olarak bakabilir ve kadına yönelik şiddet kavramını vurgulama gerekliliği hissederiz.
Peki bu neye yol açıyor?
İnsan nüfusunun yarısı diğer yarısına göre yüzlerce kat daha fazla suç işleme potansiyelini sürekli taşırken nüfusun diğer yarısı, yani kadınlar sürekli tehlike altında.
Sadece sayılara bakarak bile tartışmamız gerekenin sadece şiddet değil 'kadına yönelik şiddet' olduğunu anlamaya yetiyor. Erkeklerin şiddetinin sadece kadınlara yönelik değil, erkeklere de yöneldiğini biliyoruz ve bu da bizi diğer bir tartışmaya götürüyor.
Asla böyle bir şey yapmayacağız çünkü bir şeyin genetik olarak ihtimallerinin olması onun ortaya çıkması için zemin oluşturmuyor. Şiddete meyilli olmayan erkeklerin varlığı da bunun bir işareti. Yani, 'bu benim doğam' diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan beyler, acele etmeyin.
Kişinin yetişme biçimi, ailesinde gördüğü ve öğrendiği davranışlar onu şekillendiriyor. Bunun yanında negatif davranışlar içerisinde büyümüş olsa bile büyüdüğünde farklı birine dönüşebiliyor insan. Yani kişiliği belirleyen en büyük etken ne sadece biyolojik ne de sadece çevre.
Toplumdaki rol modellerin davranışları, şiddet uygulamayı kendi hakkı olarak görebileceğine inanması ve hukuki olarak yaptırımların ne şekilde düzenlendiği kadına yönelik şiddete dair tartışılacak başlıklar. Erkeklerin genetik olarak böyle bir riski taşıdığının farkında olup buna göre hem diğer erkeklere hem de kadınlara yaklaşması, önemlini alması gerekiyor.
Yaşanılan toplum şiddete meyilli olanlar için bir deneme tahtası değil.
Erkek olup da şiddete meyilli olmayan hiç tanımadım. Onlarca sevgilim oldu. Dayak yemedim ama hepsi şiddete meyilli emin olun. En okumuş aile çocuğu falan diye tabir edeceğiniz kişiler bile öyle. Bir de ek olarak erkekler sevmeyi bilmiyorlar. Cinsellik düşünüyorlar sürekli ve amaca giden yolda kadını elde etmek için seviyormuş gibi yapıyorlar sadece. Ben genetik olarak da erkeklerin genetiğinde sevgi olmadığını düşünüyorum. Bence yalnızca kadınlar çocuklar ve bazı hayvan türleri sevebilir
Kadına şiddet açıklamasından da anlaşılacağı üzere cinsiyeti hasebiyle gösterilen şiddete kadına şiddet diyebiliriz. Ama kadına şiddet başlığı altında ülkemizde yaşanan olayların çoğu güçlünün güçsüze şiddeti. Ki bana kalırsa şiddeti ona buna diye ayırmaktansa tamamen önlemeye çalışsaydık çok daha başarılı olabilirdik.
Şiddetin cinsiyet özelinde araştırılması saçma,sadece ötekileştirmeye yarar.Zaten kutuplaşmaya müsait bir toplumuz böyle içeriklerle daha kolay hale geliyor.Evet erkek belki kadından daha fazla şiddete meyillidir fakat bu tarz konuların cinsiyetle açıklanması durumu düzeltmeye yöneltmiyor.