Korku filmleri, duygusal tepkileri de yoğunlaştırıp bizlere korkularla yüzleşme ve aynı zamanda sosyal bir deneyim ve grup bağlarını güçlendirme fırsatı sunuyormuş.
İzlemekten bu denli zevk almamızdaki psikolojik gerekçeler ise şöyleymiş:
Öncelikle insanlar hasarsız bir şekilde bir korku filmini atlattıklarında deneyimledikleri tehdide karşı bir başarı ve uzmanlık hissedebiliyorlarmış. (Clasen ve ark., 2020). Böylelikle bu deneyim diğer kaygı uyandıran durumlarla baş edebilme becerilerinde daha özgüvenli hissetmelerine yol açabiliyormuş. (Scrivner ve ark., 2021).
İnsanların korku filmlerinden zevk almasını açıklayan teorilerinden bir diğeri ise Dolf Zillmann’ın uyarma transfer teorisi imiş. Teori, korku medyasının sebep olduğu korkunun psikolojik uyarılma seviyelerini uyardığını; medya sona erdiğinde bu uyarılmanın izleyicilerin rahatlama ve zevk duygularını yoğunlaştırdığını söylüyormuş. (Sparks ve Sparks, 2000).
Başka bir çalışma, korku filmlerinden zevk almamızın insanlığın karanlık tarafına olan merakımızı tatmin etmesiyle açıklanabileceğini öne sürüyormuş. (Fischoff ve ark., 2003).
Böylelikle korku filmleri, kötülüğün doğasını dolaylı olarak keşfetmemizi ve insanlığın en karanlık taraflarıyla güvenli bir ortamda yüzleşmemizi sağlıyormuş.
Aynı zamanda birçok araştırma, heyecan arama özelliği yüksek olan kişilerin korkudan daha fazla zevk alma eğiliminde olduklarını göstermiş.
Bilimsel çalışmaların yanı sıra yukarıda filmin konusunun saçma olmaması korkuyu artırıyor demişken,
Bir de metafizik aleminde inancımız gereği varlığından kuşku duymadığımız varlıklar vardır ya hani…
Adını anmaktan imtina ettiğimiz cinler alemi!
Onlar da gerçek olduğu için izlemesi cesaret istiyor ve beni bir o kadar da cezbediyor. Bu kategoride en iyi işler çıkaran Türk yapımlarından birinin yapımcılığını arkadaşlarım Hakan Yusufoğulları ve Mesut Erbaş üstleniyor.
Daha önce başarısını izleyici karşısında Zebun ve Sekiz filmleriyle ispatlamışlardı.