CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, teşvik ve ekonomi politikasının
silbaştan yenilenmesi, yeni bir hikaye yazılması gerektiğini söyledi. “Erdoğan
“cari açık azalacak” dedi cari açık patladı”, “ithalat bağımlılığı kalmayacak”
dedi, müptela olundu, “6.bölge yıldız olacak” dedi, 6. Bölge duman oldu. Ne
söylediyse tersi oluyor!” diyen Umut Oran’ın açıklaması şöyle:
• Demokrasi
endekslerinde gerileyen Türkiye’nin ekonomisinde hesaplar şaştı, dış politikada
riskler anormal derecede büyüdü, yatırımcı önünü göremiyor.
• 12 yıl süren
ekonomiyi sıcak para ile çevirme dönemi kapandı. Küresel para musluklarının
kısılmasıyla yükselen kur girdi, yüksek faiz ise kaynak maliyetlerini
büyütüyor. Makroekonomik hedefler tutmuyor, ekonomi durma noktasına gidiyor.
• Demokrasi ve hukuk
devletinden uzaklaşma, izlenen yanlış dış politika, bölgede devam eden savaşın
kapıya dayanması yatırımları frenliyor. Belirsizlik ve güven kaybı, yatırımcıyı
caydırıyor, yatırımlara darbe vuruyor.
• Yatırım eğilimindeki
düşüşle Türkiye işsizine iş ve aş yaratamaz hale geliyor. Oysa umudunu yitirip
iş aramayı bırakanlarla birlikte 5.5 milyon dolayında işsizi bulunan Türkiye
için yatırımlar hayati önemde.
• Teşvik mevzuatı
2004’ten bu yana 5 kez değiştirildi,
2012’de getirilen 6 bölgeli son teşvik sistemi de bu atmosferde işe
yaramıyor.
• Ekonomi, siyaset ve
dış politikada bozulmanın, jeopolitik risklerin aşırı arttığı 2014 yılında
yatırımdan kaçış da hızlandı, işsizlik artışı ivme kazanıyor.
• İlk sekiz ayda
teşvik belgesi alınan yatırım projesi sayısı geçen yıla göre yüzde 19, yatırım
tutarı yüzde 24, öngörülen istihdam yüzde 28 düşüş gösterdi. Özellikle
madencilik yatırımlarında yüzde 70’e yakın düşüş var. Sanayide, enerjide,
tarımda yatırım eğilimi hızla geriliyor.
• Yatırımlarda en
hızlı düşüş, yeni teşvik sisteminin “yıldızı” olacağı iddia edilen Doğu ve
Güneydoğu’daki en yoksul 15 ili kapsayan 6. Bölgede. Bölgeye yönelik yatırım
tutarı, ilk sekiz ayda yarı yarıya azaldı.
• Yatırım ikliminin
oluşabilmesi için ise öncelikle demokrasi ve hukuk devleti olmak, siyasal ve
makroekonomik istikrarı, iç ve dış barışı, ülkenin geleceğine güven ve inancı
sağlamak, kısacası Türkiye’yi “normalleştirmek” gerekiyor.
Ekonomi, iç siyaset ve dış politikada giderek artan istikrarsızlık ve
darboğaz, ülkede yatırım iklimini yok ediyor. Ekonomi krizin, ülke savaşın
eşiğinde; IŞİD-PKK teröre arasına sıkışmış Türkiye, hem siyasi hem ekonomik
açıdan derin bir batağa saplanmış durumda. Yüksek kur girdi maliyetlerini,
yüksek faiz ise kaynak maliyetlerini yükseltiyor, ekonomi ve siyasette artan
belirsizlik ve güven kaybı, önünü göremeyen yatırımcıyı caydırıyor, yatırımlara
darbe vuruyor. Makroekonomik hedefler tutmuyor, ekonomi yavaşladı, durma
noktasına gidiyor, işsizlikte artış hız kazanıyor.
Yatırımları canlandırmak amacıyla teşvik mevzuatı 2004’ten bu yana 5
kez değiştirildi. Sonuncusu 19 Haziran 2012’de yürürlüğe giren yeni teşvik
sisteminde, ülke genelinde yatırımları harekete geçirmeye yönelik teşvikler
getirilirken, bölgeler arası gelişmişlik farklarını gidermek için de en cazip
teşvik unsurları, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi en düşük 15 Doğu ve
Güneydoğu ilini kapsayan 6. Bölge için öngörülmüştü. Eski Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan, bu bölgenin “yeni teşvik sisteminin yıldızı” olacağını ilan etmişti.
Ancak getirilen teşvikler, ülkede siyasi ve ekonomik istikrar giderek daha da
bozulduğu için işe yaramıyor. Teşvik sistemi bu atmosferde yatırım eğilimini
harekete geçiremiyor.
İLK SEKİZ AYDA TEŞVİKLERDE SERT
DÜŞÜŞ…
Ekonomi, siyaset ve dış politikada bozulmanın arttığı, Türkiye’nin
giderek derin bir batağa saplandığı 2014 yılında yatırım eğilimindeki gerileme
belirginleşti.
Geçen yıl ilk sekiz ayda 3 bin 332 olan yatırımcıların aldığı toplam
teşvik belgesi sayısı, bu yıl aynı dönemde 2 bin 691’e geriledi. Sekiz aylık
dönemlere göre toplam yatırım tutarı 51.2 milyar liradan 39 milyar liraya
geriledi. Geçen yıl Ocak-Ağustos döneminde düzenlenen teşvik belgeleri
kapsamındaki yatırımlarda toplam yıl 121 bin 466 kişilik istihdam yaratılacağı
belirlenmişti. Bu yıl ise aynı dönemde öngörülen istihdam 87 bin 939’da kaldı.
Veriler, teşvik belgesi alınan yatırım sayısının ilk sekiz ayda geçen yıla göre
yüzde 19, öngörülen yatırım tutarının yüzde 24, yaratılması öngörülen
istihdamın yüzde 28 azaldığını gösteriyor. Enflasyonla indirgendiğinde ise
yatırım tutarındaki reel düşüş yüzde 30’a ulaşıyor.
TÜM SEKTERLÖRDE KAN KAYBI VAR…
Teşvik belgesi bağlanan yatırımlardaki düşüş, özellikle madencilik
sektöründe yüzde 70’e yaklaştı. Geçen yıl ilk sekiz ayda 198 madencilik
yatırımı için teşvik belgesi alınırken bu yıl sayı 123’e, bu belgelerde
öngörülen yatırım tutarı da 5.3 milyar liradan 1.8 milyar liraya geriledi.
Geçen yıl teşvik belgesine bağlanan madencilik yatırımlarında 7 bin 683 kişilik
istihdam öngörülürken, bu yıl bu sayı 3 bin 345’le bunun yarısına dahi
ulaşmadı.
İlk sekiz ayda teşvik belgesine bağlanan yatırım tutarında sadece
hizmetlerde artış, diğer tüm sektörlerde ise düşüş yaşandı. Enerji sektörüne
yönelik yatırım tutarı yaklaşık yüzde 40 düşüşle 13 milyar liradan 7.9 milyara
indi. Üretimi, istihdamı ve ihracatıyla ekonominin lokomotifi olan imalat
sanayiinde gerçekleştirilecek yatırımlar yüzde 31 düşüşle 20.8 milyardan 14.4
milyara geriledi. Toplamda zaten çok düşük bir paya sahip olan tarım sektörüne
yönelik yatırım tutarı da yüzde 36 düşüşle 420 milyon lira oldu.
MADENCİLİĞİ ERDOĞAN BİTİRDİ…
Madencilik yatırımlarındaki sert düşüşte, 16.06.2012 tarih ve 28325
sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2012/15 sayılı Başbakanlık genelgesi ile kamu
kurum ve kuruluşlarının sahip oldukları taşınmazların kullanımı; bu çerçevede
yeni maden ruhsatı verme yetkisinin Başbakanlık iznine bağlanması etkili oldu.
Bu genelge, yeni maden ocağı ruhsatı alma ve süresi bitenleri yenileme
için yapılan başvuruları değerlendirme ve onaylama yetkisini bir kişinin; o
dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın uhdesine verildi. O
günden itibaren madenciler hem yeni ruhsat almada, hem de süresi dolan
ruhsatlara ilişkin süre uzatımlarında sorun yaşadı. Başbakanlık’ta izin
bekleyen maden ruhsatı sayısı 10 binleri geçti. “İnceleme” gerekçesiyle
bekletilen başvurular nedeniyle, 3213 sayılı Maden Yasası’nda öngörülen 3
yıllık süre aşıldığı için bazı işletme ruhsatları iptal oldu. Çoğu yeni ruhsat
başvurusu da geri çevrildi. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması ile bu yetki yeni
Başbakan’a geçmiş oldu.
EN HIZLI DÜŞÜŞ, EN YOKSUL 15
İLDE
Ekonomi ve siyasetteki bozulmanın doruğa ulaştığı yılın ilk sekiz
ayında belgeye bağlanan yatırımlarda en sert düşüş, yeni teşvik sisteminin
“yıldızı” olacağı öne sürülen Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis,
Diyarbakır, Hakkâri, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve
Van’ı kapsayan 6. Bölge’de gerçekleşti. Bu bölgeye yönelik yatırım eğilimi
adeta bıçak gibi kesildi.
Bölgede gerçekleştirilmek üzere yönelik yatırımlar yarı yarıya azaldı.
Sekiz ayda bu 15 ilde gerçekleştirilmek üzere teşvik belgesi alınan yatırım
sayısı yüzde 28 düşüşle 294’e, yapılacak yatırımların tutarı ise yüzde 43
düşüşle 3 milyar liraya geriledi. 15 ile yönelik yatırımlarda öngörülen
istihdam da yüzde 36 düşüşle 12 bin 119’a geriledi. 2013’ün ilk sekiz ayında 6.
Bölgeye yönelik 406 teşvik belgesi kapsamında 5.3 milyar liralık yatırım ve
bununla 19 bin 21 kişilik istihdam öngörülmüştü. Geçen yıl sekiz ayda toplam
yatırımların yüzde 10.4’ünü alan bu bölgenin payı daha da düşerek yüzde 7’lere
indi.
Yatırımlarda 6. Bölgenin ardından en hızlı düşüş ise Adana, Aydın, Bolu, Çanakkale, Denizli, Edirne, Isparta,
Kayseri, Kırklareli, Konya, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova’dan oluşan orta
derecede gelişmiş illeri kapsayan 2. Bölgede yaşandı. Bu bölgeye yönelik
yatırım tutarı yüzde 38 düşüşle 10.1 milyar liradan 6.2 milyara geriledi.
Teşviğe bağlanan yatırım tutarı Afyon, Amasya, Artvin, Bartın, Çorum,
Düzce, Elazığ, Erzincan, Hatay, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya,
Malatya, Nevşehir, Rize ve Sivas’ı kapsayan 4. Bölge’de yüzde 32 düşüşle 5.9
milyara; Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kocaeli ve
Muğla’dan oluşan en gelişmiş 8 ili kapsayan 1. Bölge’de yüzde 23 düşüşle 14
milyar liraya, düştü.
Yatırım tutarı Balıkesir, Bilecik, Burdur, Gaziantep, Karabük, Karaman,
Manisa, Mersin, Samsun, Trabzon, Uşak, Zonguldak illerini kapsayan 3. Bölge’de
yüzde 2’lik bir cari artışla 6.9 milyar; Adıyaman, Aksaray, Bayburt, Çankırı,
Erzurum, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kilis, Niğde, Ordu, Osmaniye,
Sinop, Tokat, Tunceli ve Yozgat’ın yer aldığı 5. Bölge’de de yüzde 9.5 artışla
3.3 milyar lira oldu. Enflasyonla indirgendiğinde ise bu iki bölgede de reel
anlamda yatırım artışı olmadığı dikkati çekiyor.
6. BÖLGE “YILDIZ” OLAMADI
Yeni teşvik sisteminde; iller sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre 6
bölgeye ayrılarak, bunlar içinde Doğu ve Güneydoğu’daki en yoksul 15 ili
kapsayan 6. Bölge’ye özel teşvikler getirilmişti. Bu özel teşvikler sayesinde,
sosyoekonomik düzeyi en düşük ve en fazla göç veren 6.bölge illerinde yatırım
patlaması öngörülmüş, yeni dönemde bölgenin “yıldız” olacağı ifade edilmişti.
Ancak özel teşviklerin bölgede yatırım artışına katkısı sınırlı kaldı. Bölgenin
2011 yılında yüzde 4 olan toplam yatırımlardan aldığı pay 2012’de yüzde 7.4’e
çıktı. 6. Bölgenin 2013’ün ilk sekiz ayında yüzde 10’u aşan payı, izleyen
dönemde düşmeye başladı ve yılın tümü itibariyle de yüzde 8’e geriledi.
Bölgenin yatırımlardan aldığı payın bu yıl ilk sekiz ay itibariyle yüzde 7.8’e
düştüğü dikkati çekiyor.
Ülkedeki siyasal istikrarsızlık, ekonomideki bozulma ve belirsizlikten
de en fazla bu bölge etkileniyor. 2014’te yatırım ikliminin giderek bozulması
nedeniyle yatırımlarda en hızlı kan kaybının bu bölgede yaşandığı gözleniyor.
Bölgeler arası derin gelişmişlik farkları, birçok sosyoekonomik sorunu
beraberinde getiriyor.
Buna karşılık en gelişmiş ve en fazla göç alan 8 ili kapsayan 1. Bölge
yatırımlardan en büyük payı almaya devam ediyor. Bu bölgenin yatırımlarda yüzde
40’ın üzerindeki payının 2013’ün tümünde yüzde 30’a gerilemişken, bu yıl
yeniden yükselişe geçtiği görülüyor. İlk sekiz ayda teşvik belgesine bağlanan
her 100 liralık yatırımın 36 liralık bölümü, gelişmişlikte diğer 73 ili açık
ara geride bırakan bu 8 ile yönelik bulunuyor. Başka deyişle en gelişmiş 8 il,
yeni teşvik sisteminde de yatırımcının gözdesi olmaya devam ediyor.
GERÇEKLEŞEN YATIRIMLARDA DA KAN
KAYBI
Teşvikli yatırım verileri, yeni başlamış ya da başlayacak; önümüzdeki
dönemde gerçekleştirilecek yatırım projelerine ilişkin durumu gösteriyor.
Teşvik belgesine bağlanan yatırım tutarındaki azalma, ülkedeki yatırım
eğilimindeki gerilemeye işaret ediyor. GSYH büyüme verileri ise gerçekleşen
yatırımlardaki durumu gösteriyor.
Yılın ilk altı ayına ait GSYH verilerine göre özellikle özel sektörün
yatırımlarında kan kaybı yaşandı. İlk altı ayda inşaat yatırımlarının etkisiyle
yüzde 2.7 büyüyen kamu gayri safi sabit sermaye oluşumu genel büyümeye 0.1 puan
katkı yaparken, özel sektörün gayri safi sabit sermaye oluşumu yüzde 2.9
gerileyerek genel büyüme oranını 0.6 puan düşürdü. Ancak stok değişimi ile
birlikte düşünüldüğünde yatırımlardaki kan kaybı ve bunun genel büyümeyi
yavaşlatıcı etkisi daha yüksek boyutlarda. Kamu ve özel sektörün gayri safi
sabit sermaye oluşumları ile stok değişimi toplamı, yatırımlardaki gerçek
eğilimi gösteriyor. Bu üç kalemin toplamında yatırımlar, geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 4.7 küçüldü. Bu da genel büyümeyi 1.2 puan düşürdü.
Yatırımlardaki düşüşün negatif etkisi, yurt içi tüketimin büyümeye yaptığı
yüzde 1.2’lik pozitif katkıyı sıfırladı. Devletin nihai tüketim harcamalarının
büyümeye 0.6 puan katkı yaptığı ilk yarıda GSYH’de kaydedilen yüzde 3.3’lük
büyümenin önemli bölümü, TL’deki değer kaybı nedeniyle ithalatın baskılanması
sonucu dış ticarette ortaya çıkan lehte gelişmeden kaynaklandı.
YATIRIM YOKSA İŞ DE YOK
Yatırımlardaki gerileme ile işsizlikteki artış paralel gidiyor. Ağustos
itibariyle işsiz sayısı 2 milyon 867 bine ve işsizlik oranı yüzde 9.8’e
yükseldi. (Mevsim etkilerinden arındırılmış göstergelere göre ise işsiz sayısı
3 milyonun üzerinde ve oranı yüzde 10.4 düzeyinde. Bu bazda tarım dışı işsizlik
oranı yüzde 12.5). Dar tanımlı resmi işsizlik oranı 2000 yılında sadece yüzde
6.5 düzeyinde bulunuyordu ve Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizinin
yaşandığı 2001 yılında bile yüzde 8.4 olmuştu. AKP’nin iktidara geldiği 2002
yılında oranı yüzde 10.3 olan işsizlikle mücadelede 12 yılda bir arpa boyu yolu
alınmadı.
Üstelik dar tanımlı işsizlik verileri, sadece aktif olarak iş
arayanları kapsıyor. Ağustos 2014 itibariyle sayıları 2 milyon 580 bine ulaşan
“umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçen” işsizler de dâhil edildiğinde toplam
işsizler ordusu 5 milyon 456 bin kişi ile birçok ülke nüfusundan daha büyük bir
sayıya, işsizlik oranı da yüzde 17.1’e ulaşıyor.
YATIRIMLAR NEDEN GERİLİYOR?
• Yeni teşvik sistemi,
zaten ekonomi, dış politika ve iç siyasette belirsizliğin arttığı, Türkiye
ekonomisinin yavaşlama eğilimine girmeye başladığı bir süreçte uygulamaya
konulmuştu. Bu alanlarda sıkıntının zirveye ulaştığı, jeopolitik risklerin de
aşırı büyüdüğü 2014 yılında yatırım eğilimindeki gerileme daha da
belirginleşti.
• Ekonomideki olumsuz
gidişat nedeniyle; yatırım için harcanacak ve uzun vadede geri dönecek olan
paralar riske atılmak istenmiyor. Sanayici, önünü görmeden böyle bir riske
girmek istemiyor. (Devletin verdiği teşvikler peşin ödeme değil, yatırımcının
yapacağı harcama ileride ödeyeceği vergi ve diğer ödemelerinden mahsup
ediliyor).
• Yatırımın tamamını
devlet bile ödese, sanayicinin ürettiği malı satması lazım, oysa iç tüketimde
frene basılıyor. Bu yüzden yatırım yapmak isteyenler de ihtiyatlı davranıyor.
• Hükümetin iç teröre
yönelik başlattığı “açılım” sürecinin akıbeti ve mahiyetine ilişkin kuşkular
var.
• 6. Bölgeyi oluşturan
illere yatırım konusunda çekingenlik hala devam ediyor.
• Hükümetin dış
politikası, bölge ülkeleriyle olan ticareti vurdu, ülke ekonomisine büyük bir
maliyet yükledi, bölgeyle ticarete dayalı yatırımların önünü kesti.
• Suriye ve Irak’ta
devam eden savaş, IŞİD terörü, bunu durdurmaya yönelik uluslararası girişimler
ve bu süreçte hükümetin izlediği politikalar, belirsizlik ve riskleri
artırıyor, Bölgemizde giderek büyüyen savaş nedeniyle dış pazarlara erişimde
zorluk yaşanıyor. Türkiye’nin sonu belirsiz tehlikeli bir mecraya sürüklenme
ihtimali de yatırımcıyı korkutuyor, yatırım iştahını kırıyor.
• Özellikle Fed
kararlarıyla küresel likidite bolluğu döneminin sona erdirilmesi ile 12 yıl
süren ekonomiyi sıcak para ile çevirme dönemi kapandı. Ekonomiyi dış kaynağa aşırı bağımlı hale
getiren hükümet, bu yeni finansal iklimde farklı bir oyun planı geliştiremedi,
ekonomide kriz tehlikesi büyüyor.
• Küresel para
musluklarının kısılmasıyla yılın başlarında döviz yükselişe geçmiş, sermaye
kaçışının önünü kesmek için şok faiz artırımına gidilmişti. Ekonomide hâkim
olan pahalı döviz -yüksek faiz koşulları güçlenerek sürüyor. Bu gelişme kaynak
ve girdi maliyetlerini büyüttüğü için yatırımcıyı yatırım yapmaktan caydırıyor.
• Demokrasiden, hukuk
devletinden, dış politika teamüllerinden uzaklaşma nedeniyle ekonomi, siyaset
ve dış politikada ortaya çıkan olumsuz gidişatta ülkeye güven azalıyor.
• Riski en yüksek ve
en kırılgan ekonomilerin başında gelen Türkiye yatırım yapılabilirlikten
giderek uzaklaşıyor.
• Yapısal reformların
hayata geçirilmemesi de yatırım eğilimini kırıyor, hükümetin bu konudaki ataleti
bu kritik süreçte de sürüyor.
YATIRIM İKLİMİ İÇİN
“NORMALLEŞME” GEREKİYOR
Yatırım iklimi için iç ve dış politikada, tam demokrasinin yaşama
geçirilmesinde, yargı bağımsızlığının sağlanması, ifade özgürlüğünün sağlanması
gibi her alanda normalleşme sağlanması gerekmektedir. Acilen şu adımların
atılması gerekmektedir:
- Yapısal reformlar gerçekleştirilmeli, çünkü altyapı olmadan yatırım
olmaz
-Bağımsız denetim kurumları hükümet boyunduruğundan kurtarılmalı
- Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) yeniden ekonominin aktif etkeni
haline getirilmeli
- Ekonomiden sorumlu bakanlıklar arasında eşgüdüm sağlanmalı, ortak
söylem yakalanmalı, çelişkili açıklamalardan artık vazgeçilmeli
- Yeni bir anlayışla 10 yıllık kalkınma planı ortaya konulmalı,
ekonomik seferberlik ilan edilmeli
- Ekonomi programı yeni baştan yazılmalı, hedeflerdeki yüzde 100’e varan
sapmalar bir daha yaşanmamalı
- Yeni istihdam, sanayi, dış ticaret ve tarım politikası yaşama
geçirilmeli
- Teşvik politikası silbaştan yazılmalı en az 10 yıllık bir planlama
yaşama geçirilmeli. İl bazında, sektörel istihdam odaklı, net ihracat hedefli,
SMART (Spesifik, Ölçülebilir, Ulaşılabilinir, Gerçekçi, Zaman takvimi belirli)
teşvikler getirilmeli.
- GAP tamamlanmalı