Ne Onunla Ne de Onsuz! Bilim İnsanlarına Göre Akıllı Telefonlar Beynimizi Nasıl Ele Geçiriyor?

Apple'ın yaptığı bir araştırmaya göre günde neredeyse 80 kez akıllı telefonlarımızı çıkarıp kullanıyoruz. Bu da demek oluyor ki bu parlak küçük dikdörtgenlerle 1 yıl içinde neredeyse 30 bin kez haşır neşir oluyoruz! Akıllı telefonlar sürekli refakatçilerimiz ve bizler için adeta güvenilir birer öğretmen, sekreter ve hatta guru niteliğinde. Fakat yapılan yeni araştırmalar bu telefonların belki de pek göremediğimiz karanlık yüzünü ortaya çıkarıyor...

Akıllı telefonlar gelişen kişisel teknolojinin eşsiz örneklerinden biri. Bu aletleri gün boyu yanımızdan ayırmıyor ve sayısız şey için kullanıyoruz. Onlarla uygulamalar indiriyor, mesajlarımızı kontrol ediyor ve alarmlar kurup uyarılarını dinliyoruz.

Bu cihazlar başlı başına birer kişisel depo haline geldi bizim için. Bizleri tanımlayan, düşüncelerimizi ve tecrübelerimizi aktarmamıza yardımcı olan sesleri, resimleri ve kelimeleri ayrı ayrı saklayıp kullanmamızı sağlıyor.

2015'te yapılan bir Gallup anketi, iPhone kullanıcılarının yarısından fazlasının onsuz bir hayatı düşünemediklerini gösterdi.

Tabii akıllı telefonlarımıza aşkla bağlı olmamızın önemli sebepleri var. Böylesine küçük bir aletin birçok ihtiyacımızı karşılayabilecek yararlı fonksiyonlara sahip başka bir versiyonu düşünülemez.

Fakat bize çok büyük kolaylık ve çeşitlilik vaat eden bu telefonlar aynı zamanda endişeyi de beraberinde getiriyor. Onlardaki bu olağandışı kullanışlılık, dikkatimiz, düşüncemiz ve davranışlarımız üzerindeki geniş etkiyi tek bir ele tutsak etmiş oluyor. Peki algımız ve zihnimiz üzerinde böylesine baskın bir cihaza bizi yönetmesine izin verdiğimiz zaman beynimizde neler oluyor?

Bu sorunun cevabını araştırmaya başlayan bilim insanları, büyüleyici ve bir o kadar da rahatsız edici sonuçlarla karşılaşmışlar. Araştırmaya göre, beyin teknolojiye bağımlı hale geldikçe akıl güçsüzleşiyor.

Cep telefonları yalnızca karmaşık yollarla düşüncelerimizi derinden etkilemekle kalmayıp, onları kullanmadığımız zamanlarda bile üzerimizdeki etkilerini sürdürüyor.

Teksas Üniversitesi bilişsel psikoloğu ve pazarlama profesörü Adrian Ward akıllı telefonların ve internetin düşünce sistemimizi ve yargılarımızı nasıl etkilediği hakkındaki araştırmalarına neredeyse 10 yılını vermiş.

Kendi çalışmalarının sonucunda, akıllı telefonları kullanmanın, ya da sadece titrediklerini ya da çaldıklarını duymanın bile zorlu bir iş üzerinde çalışırken bir daha toplayamayacak kadar dikkat dağıtıcı bir unsur olduklarını ortaya koymuş. Ward'a göre dikkat bölünmesi akıl yürütmeyi ve performansı da engelliyor.

2015'te yapılan başka bir araştırmaya göre ise, insanlar telefonlarının çaldığını duymalarına rağmen onu açamadıkları zaman kan basınçları yükseliyor, nabızları hızlanıyor ve problem çözme yetenekleri azalıyor.

Akıllı telefonların hayatımızı sarsan diğer birçok dikkat dağıtıcı unsurdan farklı olarak neyi ve nasıl yaptığı daha önceki çalışmalarda bulunamamıştı.

Prof. Ward'a göre akıllı telefonlara ilgimiz o kadar yoğunlaştı ki onların varlığı bile zekamızı azaltmaya yetebilir. Ward'un bu öngörüsünü test edebilmek amacıyla üç meslektaşıyla beraber bir deney tasarlamışlar.

Araştırmacılar 520 lisans öğrencisini bir araya getirmiş ve onlara entelektüel zekayla ilgili iki standart test dağıtmışlar. Testlerden biri 'mevcut bilişsel kapasiteyi' yani bir insanın beyninin özel bir konu üzerinde ne kadar yoğunlaşabileceğini ölçerken diğeri, kişinin daha önceden karşılaşmadığı bir problemi yorumlama ve çözme yeteneği olan 'akıcı zekayı' belirliyormuş.

Bu deneydeki tek değişkense öğrencilerin telefonlarına olan uzaklıkları olmuş. Bazılarına cep telefonlarını önlerine, sıralarının üzerine koymaları; bazılarına çantalarına ya da ceplerine koymaları ve diğerlerineyse tamamen sınıf dışında bırakmaları istenmiş.

Sonuçlar oldukça çarpıcı: İki test için de akıllı telefonlarını görebilecekleri bir yere koyan öğrenciler en kötü puanları alırken, telefonlarını tamamen başka bir yerde bırakanlar en iyi puanları almışlar. Yani, akıllı telefonun yakınlığı arttıkça beyin gücü azalmış.

Uygulamalı Bilişsel Psikoloji Dergisi'nde yayımlanan bir diğer araştırmada ise, akıllı telefonların derslerdeki öğrenme becerisini nasıl etkilediğini Arkansas Üniversitesi'deki 160 öğrenciyle gözlemlemişler.

Bu araştırmanın sonucunda da yapılan bir sınavda sınıfa cep telefonu getirmeyen öğrenciler getirenlere göre çok daha iyi puanlar almışlar. Telefonunu getirenlerin hepsi onu kullanmış kullanmamış fark etmeden kötü notlar almışlar.

Cep telefonları yakınımızdayken darbe alan yalnızca aklımız değil. Gözüken o ki, sosyal becerilerimiz ve ilişkilerimiz de bundan payını alıyor.

Telefonlarımız daima arkadaşlarımızla elektronik ortamda sohbet edebilmemizi sağladığı için, biriyle karşılıklı sohbet ederken bile dikkatimizi ona tam veremiyoruz. Bu da konuşmalarımızı daha sığ ve daha az tatmin edici hale getiriyor.

Büyüleyici medya tarihinde bile, akıllı telefonlar en ön planda yer alıyor. Beynimizin uğraştığı herhangi başka bir şeye benzemeksizin, onlar adeta birer mıknatıs gibi tüm ilgimizi üstlerine çekiyor.

Akıllı telefonlar bir sürü kullanışlı ve eğlenceli işlevi, aynı zamanda da bilginin birçok formunu içinde barındırdığı için, Ward'un tabiriyle 'olağanüstü bir uyaran' gibi davranıp çevremizde bulunduğu her dakika dikkatimizi çekebilecek bir aygıta dönüşüyor.

Posta kutunuzun, gazetenizin, televizyonunuzun, radyonuzun, kütüphanenizin, fotoğraf albümünüzün ve tanıdığınız tüm insanların içinde olduğu muhteşem bir partinin bir tek, küçük ve ışıltılı bir nesnede toplandığını bir düşünün. İşte akıllı telefonların bizler için temsil ettiği şey tam da bu. Onları aklımızdan çıkarmamız mümkün değil.

Cep telefonlarının beyinlerimizi nasıl yanılttığının bir başka örneğiyse kendi kafamızda sahip olduğumuz bilgiler ile akıllı telefon ya da bilgisayarlarımızdan elde ettiğimiz bilgileri birbirinden ayırt edemiyor olmak.

Ward'ın 2013'te yayımladığı bir makalesinde de bahsettiği gibi, insanlar cep telefonlarından bir şeyler araştırınca adeta 'zeka sancı'larına giriyor. Sanki o bilgiyi cep telefonları değil de kendi zihinsel kapasiteleri üretmiş gibi davranıyorlar. 'Bilgi Çağı'nın yetiştirdiği jenerasyon da bunun bir sonucu olarak, kendilerinin şimdiye kadar gelmiş geçmiş en bilge insanlar olduklarını düşünüyorlar.

Yazar ve eleştirmen Cynthia Ozick bir keresinde bu konuyu "geçmişi olmadan hafızası olmak" olarak tanımlamıştı. Onun bu gözlemi aslında akıllı telefonların beynimizi yönetmesine izin vermemizdeki probleme işaret ediyor.

Akıl yürütme kapasitemizi kısıtladığımızda ve bu yeteneğimizi sadece bir cihaza aktardığımızda, aldığımız bilgileri tecrübeye ve bilgeliğe çevirme yetimizi de feda etmiş oluyoruz. Bilgiyi alıyor ama anlamı kaçırıyoruz. Akıllı telefonlarımızı güncelleyerek çözebileceğimiz bir sorun da değil bu. Aklımıza düşünmek için daha fazla yer vermeliyiz. Bu da ancak, cep telefonlarıyla aramıza belli bir mesafe koyarak gerçekleşebilir...

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
YORUMLAR
25.10.2017

Annem,babam 3 yıl öncesine telefonu bırakın ders çalışın derdi.Şimdi ikisininde telefon ellerinden düşmüyor.Bu sabah işe giderken bir grup amca ve dede bu konuyu konuşuyorlardı.Birisi şoför,diğer ikisi yolcu.Birisi dede.Yani 70,80 yaşında varmış.Hepsi aynı fikirdeydi.İşte telefon çıkalı çocuklar ders çalışmıyor flan dedi içlerinden birisi.Diğerleri onu onayladı.İşte onun üzerine bir şey kattılar.Sohbet ilerledi.Sonra şoför dedi ki 70,80 yaşında adamın bile elinde tablet var dedi.Şoför görmüyor tabi dedenin elindeki tableti :) Dede ''Bak bende de var.Bende 73 yaşındayım''dedi.Uzun süreli sessizlik oldu.Yol boyu kimse konuşmadı :D

25.10.2017

bu tarz dusuncelere sahip, teknolojiyi kabullenemeyen 60 yas ve uzeri profesorler oldugu zaman bir daha boyle haberler gormeyecegiz. Yapay zeka ve akilli cihazlar gelecek bu, kabullenin, ve bence hicbir sey kotuye gitmiyor. Tek kotuye giden sey, hayatimizda hersey cok seffaflasacak, insan iliskileri bundan cok etkilenecek ama merak etmeyin insan dogasi geregi herseye cabuk adapte olur.

25.10.2017

Ben katılmıyorum böyle şeylere, teknolojiyi sonuna kadar kullanmak lazım.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ