Ne Oldu da Bu Kadar Tahammülsüzleştik?

Son zamanlarda kendi hayatınızda her şey yolunda gitse bile yeterince mutlu hissetmeyenlerden misiniz? Eğer öyleyseniz sizi hemen böyle alalım ve baştan uyaralım: Bu biraz da dertleşme içeriği. Çünkü biliyoruz ki son zamanlarda pek çok şeye tahammülsüzleştik. Peki bize ne oldu, neden böyle olduk? Gelin hep birlikte kendi içimize dönelim, önce kendimizi sonra da birbirimizi anlayalım.

Son zamanlarda pek çok şeye karşı tahammülsüzleştiğinizi hissediyor musunuz? Eğer cevabınız "evet" ise buyurun, biraz dertleşelim. Öncelikle şunu belirtelim, bunun mutsuz olmamız ya da hayatımızda bir şeylerin yolunda gitmemesiyle pek ilgisi yok.

Elbette aksi de olabilir, en dibe vurmuş ve her şey berbat olmuş gibi de hissediyor olabilirsiniz. Tahammülsüzlüğünüzün sebebini buna da bağlayabilirsiniz ama inanın bana bu sadece her şey berbatken hissedilen bir şey değil.

Böyle değildik tabii ki... Rastgele bir sokakta karşılaştığımız neşeli insanlara ya da kendi içimizde besleyip büyüttüğümüz o mutluluğa ne oldu öyle? Ne oldu da biz hayata, birbirimize ve hatta kendimize tahammülsüzleşmeye başladık? Çoğu zaman bu duygudan sıyrılamayacak gibi de hissediyoruz üstelik. Gelin dostlarım birlikte düşünelim, bize ne oldu?

Kendinize karşı suçlayıcı hissediyor olabilirsiniz. Bu sebeple önce bu konuya bir açıklık getirelim, kendi hayatınız içinde mutsuzluk doğuracak bir şeylere sebep olmuş olabilirsiniz ama bu kesinlikle tek başınıza sorumlu olduğunuz ya da yalnızca sizin hissettiğiniz bir duygu değil.

Biraz açalım isterseniz... Tüm dünya genelinde çok zorlu süreçlerden geçtik, sevdiklerimizi kaybettik, evlerimize kapandık, korktuk... Covid-19 hayatımızda sandığımızdan çok daha fazla şeyi etkiledi. Uzunca bir süreyi evlerimizde geçirmek, hayat akıp giderken sabit durmak bile tek başına yeterliydi aslında. Bunun etkilerini ancak görüyoruz. Bir şekilde bedenimizden eksilen vitaminler, mineraller de değil tek etken; bu süreçte karakterimizi de etkileyecek pek çok şey değişti hayatımızda.

Sevdiklerimizi kaybetmenin yanı sıra çok az insanla bir araya geldik, görüştük. Belli başlı takıntılarımız ve bitmek bilmeyen korkularımız oldu. Hemen her an tedirgin olabilmeyi de bu süreçte öğrendik belki.

Yaşadığımız ülkede, güzel Türkiye'mizde yaşananlar da pek kolay şeyler değildi elbette. Yangınlar, depremler, kadın cinayetleri, ekonomi derken çoğu zaman pek de mutlu hissedeceğimiz haberlere uyanamıyoruz ne yazık ki.

Bazı şeylerin doğrudan kendi hayatımızda yaşanmasına gerek yok. İnsani olarak can yakan pek çok gelişmeden hiç yaşanmamış gibi kendimizi sıyırmak mümkün değil. Her şeyden önce kendini güvende hissedememek, başına her an bir şey gelebilecekmiş korkusuyla yaşamak hiç kolay değil. Yaşanan afetler ve yitirdiğimiz canlara üzülmek, kahrolmak ve bunun kendi başımıza gelmeyeceğinden emin olamamak, elimizin kolumuzun bağlı olması, hiçbir şey yapamamak da sabrımızı tüketen noktalar.

Bir de ekonomi var elbette... Pek çoğumuz sadece çalışıyoruz, fakat kazancımız yaşam alanımız için ödediğimiz kiraya bile yetmiyor. Sosyal bir hayatımız yok, sevdiklerimize ayıracak vaktimiz ya da maddi gelirimiz yok. Bizi mutlu edecek, bir nefes aldıracak etkinliklere katılacak mecalimiz ya da bunu karşılayacak kazancımız yok.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi derdimize dert eklediğimiz diziler izliyoruz ekranda. Dizi sürelerinin uzaması, maliyetlerin artması vs. gibi sebeplerle artık komedi dizileriyle bile karşılaşamıyoruz. Haliyle stresimizi atacak, keyif alabileceğimiz alanımız daha da kısıtlanıyor.

Demem o ki dostlarım, hiçbirimiz geldiğimiz son noktanın tek sorumlusu değiliz. Böyle hissetmek elbette kötü ama bu noktaya gelmemizdeki tek etken kendimiz değiliz. Tüm bu sebeplerle hayat kalitemiz epey düştü, yalnızlaştık, uzaklaştık birbirimizden.

Klasik bir şekilde kapatmak istemiyorum ama hepimizin bildiği gibi bazen en büyük mutluluklara ulaşmanın yolu dibi görmekten geçiyor. Hiçbir şey aynı kalmaz, hayat akıp gidiyor ve tüm bu etkenleri bir şekilde aşacağımızdan eminim.

Yaşadığımız tüm kötü anlar ya da anılar gibi bunun da etkisinin azalacağını, hatta belki de tamamen kaybolacağını bilmemiz gerek. Tarih boyu pek çok düşünürün, yazarın da dediği gibi insan unutur. Unutmaya meyilli zihnimizle yaşadığımız tüm bu süreçleri de geride bırakacağız ve yeniden mutlu, umutlu, tahammül seviyesi yüksek, neşeli hissettiğimiz günler gelecek.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Kocasının Kendisini Yıllarca Manipüle Ettiğini Fark Eden Kadının Pek Bi' Haklı İsyanı
Tam Tersi Olması Gerekirdi: Papağanlar İnsan Sesini Taklit Edebiliyorken Primatlar Nasıl Edemiyor?
Gelişmiş Sosyal Zekaları Sayesinde Çevresi Tarafından El Üstünde Tutulan Burçlar

Popüler İçerikler

Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
YORUMLAR
12.11.2024

çok motive edici bir yazı olmuş

bize acilen eğlenceli, komik ve düşündürmeyen bir dizi lazım

13.11.2024

Sabır tükendi artık pozitif şeylere ihtiyacımız var

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ