Ne Olacak Bu Türkiye'nin Hali?

''Ne olacak bu ülkenin hali?'' sorusu sadece bugüne ait olmayan bir soru. İmparatorluğun son asrında Osmanlı aydınlarıyla başlayan bir süreç. Belki daha da eskidir.

Kılıcın tüfeğe yenildiği günlerden 3 taşın klozete yenildiği günlere kadar sürekli soruldu.

Osmanlı yenildiğini, geri kaldığını ya da Batı’nın kendisinden çok daha hızlı gittiğini kabul etti. Özellikle 2. Mahmut’tan bu yana sürekli yenilenme, arınma mücadelesi verildi. 2. Mahmut kendisine halk, yeniçeri ve ulema tarafından ’’Gavur padişah’’ denilecek kadar ilerici hamleler yaptı. Ardından gelen padişahlar ve devlet adamları da az ya da çok Mustafa Kemal’in modernleşme hamlelerine zemin hazırladı.

Cumhuriyet kuruldu fakat o soru sorulmaya devam etti. Ne olacaktı bu ülkenin hali? Yoksul, eğitimsiz bir halk, endüstri devriminin gerisinde kalmış bir ülke, Rumeli ve Kafkasya'nın verimli topraklarını terk edip daha az verimli Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalan toplum.

Türkiye 2. Dünya Savaşı’nı atlattı. Ardından 10 yılda bir darbeleri savuşturdu ve günümüze geldi. Darbeler arası her süreçte soruldu bu soru. Ne olacak bu ülkenin hali? Asker sordu, maalesef darbe yaptı. İşçi, devrimci sordu, örgütlendi, sokağa indi, sonuç alamadı. Siyasetçiler çözümü mecliste aradı, kimse tatmin olmadı. Herkes kendince bu soruya cevap ve çözümler aradı.

Karamsarlığın bastırdığı anlarda ise ‘’Bizden, bu ülkeden bir b.k olmaz abi’’ deyip kestirip atıldı.

Laf lafı açar derler ya. Soru da başka soruları getiriyor. Ne olacak bu Türkiye’nin hali? sorusuna cevap arayanlar daha büyük paradokslar içeren bir soru ile karşı karşıya kaldı. Düzeltmeye nereden başlamalı? Önce ekonomiyi mi düzeltsek, acaba önce eğitimi düzeltip insan kalitesini mi yükseltsek, askeri harcamaları artırıp güvenlikçi politikaları mı öncelesek yoksa demokrasiyi güçlendirip daha özgür yaratıcı bireyler mi yetiştirsek..

Osmanlı aydını Türkçülük, İslamcılık, Batıcılık ekseninde Osmanlıyı kurtarmaya çalıştı. Aradan 100-150 yıl geçti. Hala  bu 3 ana hattın dışına çıkılabilmiş değil. Çözümler bazen sınıf ekseninde, bazen kültürel kodlarda, bazen dinde bazen de Batı’da aranıyor. Bu hatların dışındaki öneriler ise ocak dışı ilan ediliyor...  

Gelelim sadede..

Nüfusun neredeyse tamamı köylü olan Osmanlı, yine nüfusun çok büyük bir kısmının köylü olan ve ilk sanayileşme adımlarının atıldığı Cumhuriyet Türkiyesi için  sunulan çözümler  ''köylü'' odaklıydı.  Köyden şehire son asırda büyük bir göç yaşandı. Cumhuriyetin ilk yıllarında şehirli nüfusu %25lerdeyken bugün bu oran %75lerde. Bu göç sırasında sadece ailelerini değil gelenek görenek ve yaşam tarzlarını da taşıdılar. 

Şehirlere sıkışan %75lik nüfusun eğitim, sağlık, çevre, barınma gibi sorunlarına yıllar içinde plansız biçimde izleyen hükümetler bugün bizi bu noktaya getirdi. Bir asırda şehirlere sıkışınca  karşımıza depremde yıkılmayı bekleyen evler, çözülmeyen trafik sorunu, iyi  eğitim alamayan işsiz  gençler çıktı. Bunların yanına onlarca sorun yazabiliriz ama bu 3 temel sorunu bile aşamıyoruz ve her geçen gün üstüne yenileri ekleniyor. 

Çok kalabalığız. Daha da kötüsü yaşlanıyoruz. Bir yandan çalışacak genç nüfusa da ihtiyacımız var. Demografik yapımız yaşlanan nüfusun 15 yıl sonra daha büyük ekonomik ve sosyal sorunların habercisi olduğunu da gösteriyor. Daha çok genç nüfusa ihtiyacımız var ama henüz mevcut gençlerin eğitim ve iş sorununu çözebilmiş değiliz. 

Her alanda Cumhuriyet tarihinin en iyisi olduğunu iddia eden AKP hükümeti 19 yılda 8 milli eğitim bakanı değiştirdi. :) Gençler kötü eğitim alıyor ve işsiz. İyi eğitim alanlar bu ülkede durmak istemiyor. Gençlerin ülkeye bağlılığını sağlamak için ''kasabalı değerlerini'' bütün eğitim hayatları boyunca zihinlerine boca etmek işe yaramıyor, yaramaz da. Gençler iyi eğitim, iş olanağı, iyi ekonomi, adil bir ülke ve ifade özgürlüğü istiyor.

Beklentileri gerçekleşmedikçe karamsarlığa sürükleniyor.  Ülkede cehaletin bir durum değil tutum olduğu fikrine kapılanlar çareyi ülkeyi terk etmekte buluyor. Eğer cehalet tutum olmaya devam ederse ülkenin sınırlı kaynaklarıyla eğitilen parlak gençler yurtdışına gitmeye devam edecek. Biz de gelecekteki olası salgınlara hastalıklara tedavi olarak geliştirdikleri ilaç ve aşıları gördükçe, yurtdışındaki büyük teknoloji şirketlerinde yönetici olduklarını gördükçe  ''Vay be 20 sene önce Türkiye'den göç etmişler'' demeye devam edeceğiz. 

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
YORUMLAR
30.08.2021

Çok güzel anlatmış! Müthiş bir yazı!

30.08.2021

Birlik beraberlik olduğu iddia edilse de ne yazık ki çok çeşitli değer yargıları olan bir toplumuz. Geçmişten günümüze kabul etmek istemesek de durum bu.

30.08.2021

''İşçi, devrimci sordu, örgütlendi, sokağa indi, sonuç alamadı'' değil sonuç alınmaması için abdnin maşa ordusuna darbe yaptırıldı sosyalist komünistleri devrimcileri ezdiler DEVRİM olmadıkçada bu kısır döngü devam edecek...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ