Biz kümesi sevmemiştik ama yine de farkındaydık, kümes bile şükre değerdi çünkü ne kadar olsa hâlâ bizim kümesimizdi. Cumhuriyet yürüyüşlerinde iman tazeliyor, Edip Akbayram şarkıları eşliğinde umut şarjını %30’lara çıkarıyorduk. Yalan yok, bir sonraki krize kadar da idare ediyordu. Krizler bize can havli veriyordu. Alkışlar, protestolar, hayat gailesi, işsiz kalırım korkusu, gelirken ekmek al, bir film aç, kapanış. Yine de geçiyordu ömür. Annelerimizden satın aldığımız “Bizden geçti, ben çocukların geleceği için kaygılanıyorum.” ruhu, içimize girmişti bile. Yine de hâlâ o çocukluğumuzdaki gibiydik. Uslu çocuklardık. Söz dinlemeyi, halden anlamayı, sabretmeyi, beklemeyi biliyorduk.
Ne istediniz de vermedik?
Biz, bizden istediğiniz her şeyi verdik size. Okuduk, çalıştık, besledik, büyüttük. İnkâr edilmez bir şekilde iyi insanlar da olduk.
Ya sonra? Tıpkı şarkının ilk sözleri gibi oldu:
Nedir derdin söyle diye, bir gün bana sormadın
Yüzüme bakmadın
Bilsen nasıl, acı çektim kendim; kimse görsün istemedim
Candan seven birini bekledim
Sen yoktun ki, bu kara günlerde; başkası vardı gönlünde
Gerçekleri gördüm, yeter dedim
Sanılmasın ki sitemim sadece hükümete. Hayır değil. Türkiye gibi muhteşem bir kaynağı, muhteşem bir insan gücünü, buradaki doğal imkanları, ilahi nizamı alıp da ondan bir şey yapmayı becerememiş herkese sitemim. 1938’den bu yana, ortaya hiçbir vizyon koyamamışlara sitemim. Hep bir sınır çizmek, hep bir kıtlık kafası, hep bir bizden olmaz ezikliği, hep bir Batı hayranlığı, hep bir tarih düşmanlığı, hep faşizm, hep sallanan parmak, hep öfkeli gözlük, hep salyalı koltuk. Şu kocaman ülkede, bunca yıl bir tane insan çıkmaz mı yahu kendinden öncekinin yaptığı iyi bir hizmeti alsın da bir yukarı taşısın? Her gelenin kendinden öncekini yıktığı, her gelenin yanında gelmeyeni lanetlediği, kazananın güç sarhoşu olduğu, kazanamayanın sindiği, kazandıramayanın tukaka edildiği bu ülke, bir avuç siyasinin bir avuç muktedirin midir?
Nedir derdin söyle, diye bir gün olsun sormadınız. Hadi sormadınız, istatistiklerden de anlamadınız. İnsanlar her gün ama her gün sosyal medyadan halini beyan edip durdu, biriniz de el atmadınız. Kahramanlar bekleyip durdunuz, içinde bu potansiyeli barındıran milyonlarca insanı da başsız, eforsuz, kaynaksız, imkânsız bıraktınız. Bizden çok güzel şeyler olabilirdi, becerip de yapamadınız. Bu ülkeden öyle insanlar çıkabilir, bu ülkede öyle büyük başarılar elde edilebilirdi ki alan açmadınız, ah nasıl basıp giderdik, nasıl kırardık dümeni müreffeh geleceklere ama siz bir beceremediniz ki motor şöyle bir güzel açılsın, gazı bir güzel kökleyelim. Hep istibdat hep kıtlık hep dur bakalım… Atatürkler, Fatihler, Alparslanlar gökten iniyor sandınız, bizi hepten nasipsiz sandınız.
İstibdat bugün mü var? “Bana yasal, sana yasak.” hep vardı. Bu yıllardır öyle kanıksandı ki nihayetinde büyüyüp hepimizi yutacak hale geldi işte.
(Görsel Kaynağı: Gazete Kadıköy)