Aşk'ı yaşamak mı okumak mı daha güzel?Türk Edebiyatı'nın naif kalemi Nazan Bekiroğlu’nun eserlerinde aşk...Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.Aşk: Ezelden beri aşk olduğu için kelimelerin en başına yazıldı.Çünkü aşk bir yeniden var etme eylemidir. İçimizde sürekli yeni senler oluştururuz. Üstelik öyle senlerdir ki bunlar, “sen”e de uymaz.Yusuf, dedi Züleyha, sana gel kaderim ol demem. O kadar ki, güldeki sevda, çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana.Aşktan bahsettik, aşkı tanımıyorduk. Öldük, ölmüyorduk. Sadakatten söz ettik, sadakati bilmiyorduk. Sevdik, aslında sevmiyorduk. Aldık, veriyorduk; verdik, alıyorduk, Söz yerini buluyordu sadece, iyi düşüyordu, uygun. İçimiz bir hoş. Habire büyüyorduk.Ama aşkın bir hak ediş olmadığı da aşikardı.Çünkü aşk, güzellik karşısında ilgisiz kalamama halidir.Âdem’in Havva’ya bu ilk bakışı, cennette bile kalbe sığmayan aşkın arı duru bakışı.Benim tekrar sana dönmek için bu kadar durulmam lâzımmış. Sen hâlâ durulmadın mı? Bekliyorum.Her aşk insanın kendisini eşsiz hissetmesiyle başlarmış. Bense senin eşsiz olduğunu hissettim. O yüzden benim ruhuma düşen şey senin de ruhuna düştü biz ikimiz bir ırmak köprüsünün korkuluklarına yaslanmış suya bakarken ve şairliğim tuttu.Sandım ki çoktum, bir oldum. Eğriydim, doğruldum. Yitiktim bulundum.Ve siz aşkınızla hiçbir şey arasında tercih yapmak mecburiyetine düşmeyin.
bir güzel kağıt üzerine yazılmış neden böyle kötü bir hikayesin? la sonsuzluk hecesi...
Aşk; dünün merhameti gibi yitip giden, sadece adı kalan efsane aşk!