NASA'yla ABD Jeoloji Kurumu'nun ortak girişimi sonucu 1972'de başlatılan Landsat projesi gereğince Dünya'nın fotoğraflarını çekmek üzere uzaya 8 adet uydu fırlatıldı ki, 9. uydu da önümüzdeki ay gönderilecek. Bu uydular bugüne değin 9 milyondan fazla fotoğraf çekti. Projenin 50. yılını kutlamak için bir yarışma düzenlendi. Yarışmada finale kalan fotoğrafları merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇
Renklerin değiştirildiği bu sahte renkli fotoğrafta suyla kara arasındaki fark öne çıkarılırken, sudaki çöküntü de net bir şekilde görülüyor. Mississippi Nehri delta ovasının genişlemesinde rüzgârın oynadığı rolü incelemek adına bunun gibi on bin civarında fotoğraf çekildi.
Bu fotoğraf, dünyanın denize kıyısı bulunan tek çölü olan Namib Çölü'yle Naukluft Parkı'nın kayalık dağları arasındaki çarpıcı renk farkını gösteriyor. İki doğal unsurun arasında kalan taşmaya eğilimli Kuiseb Nehri, demir oksit varlığından ötürü kırmızımsı-turuncumsu bir görüntüye sahip olan kumların dağlık araziye saçılmasını engelliyor.
Alaska’nın ucundaki Bering Denizi'ne dökülen deltanın bu fotoğrafında renklerle oynandığı; yeşilin canlı bitki örtüsü bulunan yerleri, sarının boş toprakları, açık kahverenginin ise ölü bitki örtüsünü simgelediği görülüyor.
Fotoğraftaki açık ve koyu renkli çizgiler, Markha Nehri'ni çevreleyen tepelerde yılın her mevsiminde görülüyor olsa da asıl kış mevsiminde belirginleşiyor. Bilim insanları bu örüntüye neyin sebep olduğu konusunda kararsız. Buzu çözülmeyen tabakanın çözülmesi ya da yağan yağmur sonucu karların erimesi bu benzersiz erozyona sebep oluyor olabilir.
Mavi, mor ve sarı renkteki kısımların geniş tarım arazilerini simgelediği fotoğrafta ginseng yetiştirilen bölgeler dikkat çekiyor. Ginseng, doğrudan Güneş ışığına maruz kaldığında hayatta kalamayan ve yavaş büyüyen bir kök bitkisi olduğundan, renkli kısımlarda bitkiyi örtmede kullanılan plastik gölge örtüleri bulunuyor.
Bölgenin topoğrafik yapısını öne çıkarmak için dijital yükseklik modellemesinin de kullanıldığı bu fotoğraf, iki tektonik plaka arasındaki sınırda oluşan kıvrımlı dağları gösteriyor. Renklerle oynanmayan fotoğraf, yaprakların kırmızıya dönüp ağaçlardan düştüğü sonbahar mevsimini de tüm doğallığıyla görmemizi sağlıyor.
Bu fotoğrafta adaların çevresindeki yosun patlaması gözlemleniyor. Açık mavi girdaplar, Malvinas Akıntısı'nın besin yönünden zenginleştirdiği sulardaki fotosentez yapan yosunların hızla çoğalması sonucu ortaya çıkıyor.
Bazik bir su birikintisi olan Natron Gölü'nün bu fotoğrafında göze çarpan kan kırmızısı renk, çevredeki yanardağlardaki erimiş sodyum karbonat ve kalsiyum karbonat tuz karışımlarının kaplıcalar aracılığıyla göle taşınması sonucu meydana geliyor. Sıcaklığın yılda ortalama 40 santigrat derece, yağışın ise yılda 500 mm'den az olduğu bu bölge, dünyanın yaşaması en zor yerlerinden biri olarak tanımlanıyor.
Yeni Sibirya Adaları arasında sıkışıp kalmış bir su kütlesi olan bu boğaz, batıdaki Laptev Denizi ile doğudaki Sibirya Denizi'ni birbirine bağlıyor. Yılın çoğu bölümünde buzla kaplı olsa da fotoğrafta yazın gelmesiyle buzun eridiği ve buzların, birbirinden kopmuş yapboz parçaları gibi ayrılıp uzaklaştığı gözlemleniyor.
Etrafı dağlarla çevrili olan Salar de Atacama'da bulunan bu küpler aslında dünyanın en büyük lityum tesisine ait. Lityum, araba, telefon, dizüstü bilgisayar ve diğer şarj edilebilir cihazlarımıza güç sağlayan bataryaların ana bileşeni olarak kullanılıyor. Yerin altından çekilen lityum bakımından zengin tuzlu su, Güneş'in suyu buharlaştırdığı havuzlara aktarılıyor ve işlem tamamlandığında geriye bir tek saf lityum kalıyor. Küplerdeki renksel farklılıklara ise havuzların buharlaşma sürecinin farklı evrelerinde olması neden oluyor.