NASA'nın Yaptığı ve Uzayda Yaşamla Alakalı İlginç Bilgiler Veren Deney: İkiz Çalışması

Dünyamızda son dönemlerde yaşanan olumsuz gelişmeler neticesinde başka bir gezegene ‘taşınma’ mevzusu mutlaka gelmiştir kulağınıza.

Özellikle Elon Musk’in önderliğinde çalışmalarını sürdüren SpaceX firması, Mars’ta koloni kurma amacıyla çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.

Fakat, başta NASA olmak üzere uzay araştırma kurumlarının hem de SpaceX’in, bu yolculuk ve kolonileşme ile alakalı çözmesi gereken birkaç sorunsal var.

İnsan denilen varlık uzayda varlığını sürdürebilir mi? Uzay, bizlerin yaşamını idame ettirmemiz için uygun mu? Taşınma esnasında geçen dönemde ne gibi zorluklarla karşılaşabiliriz?

İşte tüm bu sorular yıllardır üzerinde durulan ve çözüme kavuşması gerekenlerden sadece birkaç tanesi.

Ve çözüm için ilk adımlar 2015 yılının Mart ayında atılmış ve NASA’nın öncülüğünde İkizler Çalışması (Twins Study) başlatılmıştı.

Mark Kelly ve Scott Kelly adındaki astronot ikiz kardeşler, İkizler Çalışması için gönüllü olmuşlar ve insanlığın uzaydaki yaşamı için eşsiz bilgilerin toplanması yönündeki ilk adımı atmışlardı.

Astronot Scott Kelly, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bir yıl süreyle kalma kararı ardından Mart 2015'te Dünya’dan ayrılmıştı.

İkiz kardeşlerden Mark Kelly ise bir yıllık süreçte Dünya’daki yaşamını normal bir şekilde sürdürmeye devam etti.

Uzayda uzun bir süre kalmanın insan bedeni üzerindeki etkilerini araştırmak için gerçekleştirilen bu deney, Mart 2016 yılında sona erdi ve Scott Kelly tekrardan Dünya’ya döndü.

Uzayda geçen bir yılın sonunda ise araştırmalar hızlandı ve ikiz kardeşler üzerinden yapılan çalışmanın sonuçları toplanmaya başlandı.

Yaklaşık 9 aydır yapılan deneylerden elde edilen veriler yorumlandı ve ilk bulgular elde edildi.

İlk verilere göre ikizlerin kromozom uzunluğundan tutun da bağırsaklarında yaşayan bakterilerin çeşitlenmesine kadar ilgi çekici bulgular var.

Sonuçlardan birisi de uzayda bulunan Scott’un boyunun tam 5 cm uzaması.

Uzay yolculuğu öncesinde aynı boyda olan ikizler arasında görev bittiği anda 5 cm boy farkı vardı.

Bunun sebebi de uzaydaki yer çekimi etkisinin azalması, böylece omurgaya binen ağırlığın düşmesi ve bunun sonucunda da omurganın uzama eğilimi göstermesi.

Kıkırdak dokusunun esnemesi sonucunda boyu uzayan Scott, Dünya’ya döndükten sonra vücut ağırlığı ve yer çekimi normal döndüğü için aradaki boy farkı da azalmaya başladı.

İkizler Çalışması ile alakalı belki de en çarpıcı sonuç kromozomların uzaması oldu.

Genetik biliminin önceki çalışma ve bilgilerine göre kromozomların uzaması değil kısalması gerekiyordu fakat beklenmedik bir durum gerçekleşti ve Scott’un kromozomları kardeşine göre daha uzunlaştı.

Telomerler genetik bilgilerimizin koruyucu kalkanları sayılırlar ve kromozomun fiziksel yapısını korurlar.

Bu nedenle telomerlerde gerçekleşecek beklenmedik bir uzama ya da kısalma uzun vadede birçok tehlikeli sonuca neden olabilir.

Bu verileri halen değerlendirmekte olan biyologlar, sonuçların sanıldığından daha tehlikeli olabileceğini de belirtiyor.

Çünkü Scott Kelly, uzayda 340 gün geçirdi, fakat Mars'a yapılacak bir yolculuk en az 9 ay sürer ve gidiş-dönüş süresi toplamında astronotlar uzayda en az 500 gün geçirecek.

İkizler üzerindeki çalışmalar ve verilerin yorumlanması olayı tüm hızıyla devam ediyor.

Elde edilecek veriler ve sonuçlar, insan bedeninin uzayda geçirdiği süre içerisinde duruma ne kadar ve nasıl adapte olacağını göstermesi açısından hayati önem taşıyor ve belki de insanlığın geleceğini kurtarması konusunda da kritik değere sahip.

Bakalım zaman neler gösterecek, merakla bekliyoruz…

Popüler İçerikler

Köylü Fenomenlerin İçerik Kavgası Tartışma Yarattı
Elini Bir An Olsun İrem Helvacıoğlu'nun Omzundan Çekmeyen Ural Kaspar'ın Gergin Tavırları Tepki Çekti!
Milyonlarca Emekliyi Bekleyen Tehlike! Emekli Maaş Zammında Sıfır Zam Endişesi
YORUMLAR
07.02.2017

Kaçar yolu yok. İlla yer çekimi sağlanmalı. UUİ'de en azından istirahat bölümleri, merkezkaç ile yapay çekim sağlanan yerler olmalı. Hele hele bir gezegenler arası yolculukta mutlaka böyle ortamlar sağlanmalı. Yer çekimsiz ortamda yutkunmakta bile güçlük çekiliyordur diye düşünüyorum.

07.02.2017

Demek istediğim, boş yutkunmak değil. Örneğin su yutmak. Dünya'da suyu yutarken çok müdahaleye gerek kalmadan yer çekimi sayesinde yutağımıza ilerliyor. Ancak yer çekimsiz ortamda ise tam bir yutkunma sağlayamazsak boğazımızda kalır. Bir de reflü hastası olduğunuzu düşünün. Midenizden yukarı doğru havalanan mide asitleri perişan eder. Sindirim sistemi keza öyle. Kan basıncı için de aynı şey geçerli. Baldırlardaki damar yapısı, yüksek kan basıncını dengeleyecek şekilde. Yer çekimsiz ortamda bu da sağlıklı çalışmaz. Fizyolojik olarak yer çekimine muhtacız. Hele hele aylarla ifade edilen zamanlarda.

07.02.2017

2 bilgi mi ? boyu bilmeyen yoktur zaten.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ