Napolyon Ne Demiş? 777!

Napolyon bu zamanlarda doğsaydı sanırım, para para para değil; 777 derdi bir boomer olmamak için.

Hepimiz para peşinde koşuyoruz. Çünkü para bizler için bir kağıt değil, güvenlik, güç, rahatlık, özgürlük, başarı,dokunulmazlık anlamlarına geliyor. Kendi gelişimimizi ve yaşamdaki yerimizi cebimizdeki dijital ekrandan yansıyan rakamlar ile belirliyoruz veya kartlarımızın rengi ile.

Ve evrene haykırıyoruz; ben bir para mıknatısıyım, 777! Bu kadar kolay!

Peki o zaman, neden herkes günde otuz kez 777 demeye üşeniyor? E öyle olmalı, yoksa etrafımızdakilerle birlikte tepemize dolarlar yağardı. TL demiyorum malumunuz, o 777'nin getirisinin boyutu yürüyeceğimiz yolları kapatırdı, altın da başımızı yarabilir. En iyisi… Hisse senedi de olabilir ancak ne zaman satacağımızı bilmediğimizden belki değer kaybeder ve bizi ilk olduğumuz fakirliğimize geri getirebilir… Karar veremedim!

En iyisi 777 diyelim, nasıl olacaksa öyle olsun, gerisini evrene bırakalım! Çünkü evren bizim irade gösteremediğimiz yerlerde bize destek atan büyük kardeş gibi çalışır!

Matrix sistemi ve/veya aslında yaşamdaki her şey matematik üzerine kuruludur. Her frekansın bir rakamsal değeri vardır. Ancak bu frekanslara uyumlanmak kişinin kendi inanç sisteminden çıkmasını gerektirir.

Paranın kurtarıcı olmadığı, adım atamadığı şeyler için paranın yokluğunu suçlamaları, zenginliğin kurnazlık gerektirdiği, paranın insanı bozduğu, rahat etmek ve diğer bütün dertlerinin (ilişkilerdeki dertlerinin dahil) bitmesi için isa mesih gibi yeryüzünde tekrar canlanması gerektiği inançlarından sıyrılmayı…

Paraya kültürel ve zamansal olarak yüklediğimiz anlamlar aslında kişinin bireysel olarak yaşamda alması gereken yolları işaret eder. Tekamülü için insan, inandığı her tür fikirden ayrışmalı ve bu özgürlük içinde yaşamın bolluğunu tadabilmelidir. Ancak bazen bu bolluk insanoğlunun düşlediği “para” olmaz. Paranın bir güvenlik sağlayıcı olmaktan çıkıp kendi özüne bir kağıda dönüşmesi şeklinde vuku bulabilir. Böylelikle kişi yaşam enerjisin bolluğunda, en küçük kazanımdan keyif alan bir noktaya gidebilir.

Bu da basit bir düşünceyle, “haline şükretmek” olarak yorumlanabilir.

Oysa öyle değildir.

Olana teslim olmak olarak da yorumlanabilir, öyle de değildir.

Gerçek değerin ne olduğunu anlamak, başımıza kral ilan edip bizi yönetmesine izin verdiğimiz nesneyi krallıktan indirmek, gerçek değeri yaşamak demektir. Gerçek değer “yaşamaktır”.  Yaşamı yaşamak bir koşula bağlı değildir, bir oluş halidir.

Burada teslimiyet de yoktur eylem olarak, şükür de yoktur.

Yaşamın tamamı şükrün kendisidir.

Kısayollar arayarak bypass edebileceğimizi sandığımız tekamül yolunun yeni oyuncaklarından biri sekanslar. Manayı anlamadan sekanslara giriş yaptığımızda bu kadim bilgiyi oyuncak kamyonlara dönüştürüyoruz.

Rakamların frekans olarak karşılıkları bir mana içerir.

Bizlerin de matrixte kapladığımız alanın, yürümeye geldiğimiz yolun, titreşimimizin rakamsal bir karşılığı vardır. Yazılımda bir kodumuz vardır. Bu organik kodlar kendilerini deneyimlere ve peşi sıra gelen idraklara bağlı olarak gelişim gösterirler. Bu idraklar olmadığında kod, ilk geldiği hali ile titreşimini yaymaya devam eder. Bunda bir sakınca yoktur ancak kendinin farkında olan kod değişim isteğinde ise, kendi rakamsal uzantısına istediği -gelişigüzel rakamları ekleyerek bir gelişim sağlayamaz. Aksine kendi bütünlüğünü bozar ve hata verir. Çalışması tesadüflere bağlıdır ki, o tesadüfün getirdiği/getirebileceği deneyim de hali hazırdakinden farklı değildir. Buradaki konu para olduğundan, para ile ilgili sekansı kendi kodunun sonuna iliştirmiş ve hasbelkader çalıştırmış bir kişi, orjinal yazılımında bir derde saplanacak ve bunu parasızlık sebebiyle çözemeycekse, parasının olduğu versiyonda benzer ağırlıkta ve paranın çözemeyeceği bir sorunu yaşar. Bu noktada param olmasaydı da bunu yaşamasaydım diyebilir.

Anlatmak istediğim, yaşamdaki her şey bir sebepten ve sonucunda kazanılacak bir idrakten oluşur. Bundan kaçmamız mümkün değildir. Bundan geçmemiz mümkündür ancak o mümkünlükten önce ayrışmayı bütünleşmeye, akışa uyumlanmaya, akışın bizi yönlendirmesine izin vermeye ve sonrasında akışı yönlendirmeye geçmemiz gerekir. Bu son aşamadan sonra ister 777 deyin, ister “ol” deyin, canınız ne isterse söyleyin olur. Çünkü akışı yönlendirebilen demek, yaşamın kilitleri karşısında anahtar olabilmek demektir. Ve bu anahtar her kilide göre kendini dönüştürebilir.

Sabitlerine tutkun kişilerin yani popüler deyimi ile -gelişimine engel konfor alanlarına takılmış kişilerin durumlar karşısında kolaylıkla değişip şekil alması, yeni hale uyumlanması kolay değildir. Hal böyleyken dönüşüm, zihinsel olarak istediğimiz ve kurguladığımız şey ne olursa olsun gerçekleşmez.

Manayı algılamaya niyet etmiş kişilerin sekansları kullanma şekli aslında bir can salını (gemilerde bulunan şişme can kurtarma araçlarıdır. Kürek yerine konik bir kese ilerlemek için kullanılır, iple atılarak çekilir) yürütmeye benzer. Gideceğimiz yer bellidir, küçük bir torbacığı kürek yapar yavaş yavaş suyu çekerek can salımızı hedefe yürütürüz.

7’nin çeşitli ekollerde manaları farklı olsa da ortak paydada, tamamlanma, hangi boyutu refere ediyor ise o boyutun tüm katmanlarındaki hakimiyete, donanıma, o boyutun derslerini almış ve tanır olmaya, harekete hazır olmaya, sonraki seviyeye geçiş kapısında olduğuna işaret edebilir.

Üç tane yedi ise (777); zihin, beden, ruh üçlemesini, geometrik olarak x,y,z yönlerini yani üç boyutu, yatayda dikeyde ve derinlikteki kapsamayı işaret edebilir.

Basit bir okuma ile aslında, ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak ileri adım atmaya hazır, donanımlı, yoluna hakim ve tüm boyutlarda kapsayıcılığı getirir diyebiliriz.

Biz bu rakamlar ile “uyumlandığımızda” donanımsız olduğumuz konular ile sınanmaya böylelikle öğrenmeye, konfor alanlarımızdan çıkmaya, dönüşüme her manada hazır olduğumuza dair bir ışık yakarız. Evren de bizi görür ve ödevlerimizi bize verir. Bu bir çeşit inisiyasyondur.

Hedefimize yaklaşırken aslında yürümemiz gereken yolu yürürüz.

Sürecin sonunda ve sırasında 777 çalışır, biz de büyürüz. Çünkü 777 bir tamamlanma çağrısıdır.

Sistem, telefonumuza 777 yazarak, bileğimize dövme yaptırarak çalışmaz. İçselleştirdiğimizde, manayı idrake çevirdiğimizde çalışır. Aksi, okuma yazma bilmeyen birinin avukat cübbesi giyip adliyede dolaşmasına benzer. O ne kadar olursa 777 de o kadar çalışır.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi