Mutluluk İradeli Bir Seçim Olmayabilir (mi) ?

İrademizle mutluluğu seçebilir miyiz ya da farkına varmadan kendi garip seçimlerimizin birer oyuncusu muyuz? Daha anlaşılır bir ifadeyle, mutlu hissetmemizin önündeki engel yine kişinin kendisi midir? Bu sorulara ciddi bir araştırmayla açıklık getirmek istiyorum.

Sinirbilim alanında özgürlük hakkında yapılan en iddialı deney, California Üniversite’nin psikoloji bölümünde bilinç araştırmalarında öncü bir bilim insanı olan Benjamin Liet’in “özgür irade” deneyidir.

Benjamin Liet özgürlüğü bilinç kavramı üzerinden sorguladı. Size doğru hızla gelen bir arabanın altında kalmaktan son anda kurtulduğunuzu düşünün. Arabadan hızla kaçarken gerçekten bilincinize danışarak mı kaçtınız? Liet, refleks-bilinç-karar verme mekanizmalarını daha iyi anlayabilmek için deneyler yaptı. Liet, beyin yüzeyini elektrotlarla uyararak deneğin hissettiğini söylediği elektrik uyarısını algılamasının sadece yarım saniye sürdüğünü ispatlayarak ise başladı ki bu da bilincimizin gerçekliğe göre daima yarım saniye geri kaldığı anlamına geliyordu. Liet bu kadarla kalmadı, beynin bilince danışacak zamanı olsa neler olacağını araştırdı. Misal içimizden biri pencereden bakmaya gitse, bu karar ani olmak zorunda değildir. 

O halde karar süresi nasıl gerçekleşir? Liet bunu öğrenmek için başka bir deney yaptı. Deneklerden bileklerini oynatmalarını istedi. Böylece üç şeyi ölçebildi: Deneklerin bileklerini oynatmaya bilinçli olarak karar verdikleri ânı, beyin aktivitesinin başladığı ânı ve son olarak da bileğin oynadığı ânı. Deney şaşırtıcı sonuçlar verdi. Liet gerçeklesen ilk olayın beyin aktivitesinin başlangıcı olduğunu keşfetti. Ardından, 350 milisaniye sonra bilinçli karar alınmıştı ve 200 milisaniye sonra da bilek oynuyordu. Bu deney bilinçli kararın eylemin kaynağı olamadığını açıklıyor. Beyin önce bir karar alıyor, sonra bilinci bu konuda bilgilendiriyor.

Beynimiz olumsuzu hiç unutmaz. Bunu fark ettiniz değil mi? Tam oturup sohbete gömülecekken içimizden biri çıkıp o talihsiz başlangıcı yapar. Geçen yıl yaşanan bir kaza, ardından hiç soğumamış̧ ekonomik yıkımlar, aile içi şiddet ve sanki övünülecek bir şeymiş̧  gibi gülümsemeli hatırlayışlar... Biri başlattıysa bu tufan, musibet, infilak etkisi bırakan anılar sırayla ortaya dökülür. Kayıplar anılır. Özlemler depreşir. Eski yeni olur. Soluk parlaklaşır.

Neyse ki anlattıkça anlatılanlar işlenir ve bir anlamda gizemini kaybeder. Âdeta bir grup terapisi gibi sürdürülen muhabbet biter. Burada karşı tarafın derdiyle ilgili olmak istenen bilinç yoktur. Aslına bakarsanız, bu bir diyalog da değildir. Bu deşarj olma, anlatarak normalleştirme, bilinmeyi isteme, acıya rağmen kucaklanma talebidir. Diyalog değilse  monologdur. Başına istemediği bir iş gelen kişi bunu sadece aktarmak istiyordur. Zaten amacına da ulaşır.

Aklıma Vietnamlı Budist Kesiş̧ Tehice Nihat Han’a ait bir söz geldi: “Tamamıyla kendimiz ve tam olarak şimdiki anda değilsek her şeyi kaçırırız.”

Çok koşuyor ve koşarken fark etmediklerimizin bize sunduğu hayatı yasıyoruz. Yaptığınız eylem her neyse, onu yaparken orada mısınız, belki de değilsiniz. Harvard Üniversite’de yapılan bir araştırmaya göre, eğer bir şeye odaklanabilirsek o şeyi sevmesek bile dalıp gittiğimiz islere kıyasla bu bizi daha mutlu ediyor. Sevmediğiniz halde okumak zorunda olduğunuz bir kitaba kendinizi belli bir süre odaklayabildiğinizde, sevmediğiniz için hiç odaklanamadığınız işlere kıyasla daha mutlusunuz.

Odaklanma ve tabii şimdiki anı yaşama seçimi mutluluk getiriyor. Tabii mutluluk da odaklanma sağlıyor.

Kadınlar birden fazla isi aynı anda yapabildiği için çoğu kez kendileriyle gurur duyar.

Erkekleri kolayca odaklanamamakla suçlarız. Oysa nörolojik olarak kadın beyni de birçok komuta dönüş yapmaya kendini zorladığında stres açığa çıkıyor. Sonuç olarak erkek beyni çok daha sade bir seçimi kendisine daha uyumlu olduğu için yapıyor. Kendini zora sokmadığı için, psikolojik yükü daha az. Tercih edip birinden başlamak en iyi yol gibi görünüyor. Kadınlar olarak, hangi isi yapmayı istiyorum, sorusunu sorarsak istediğimiz sorudan başlayabiliriz.

Bilinçli farkındalık nedir? Şimdiki âna dikkatimizi amaçlı olarak, yargısız, yani ille de bir düşünce beslemeden vermektir.

• Bir amaç gütmek

• Yargısız olmak (otomatik düşüncelerden izole)

 • Şimdiki zamanda yaşamak

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Prof. Dr. Celal Şengör'ün Atatürk ile İlgili Sözleri Gündem Oldu: "Atatürk'e Laf Edenin Şempanzeden Farkı Yok"
Ayrılmalı mı? Arda Güler'e Milan Karşısında da Şans Vermeyen Ancelotti'ye Tepki Yağıyor!
Köylü Fenomenlerin İçerik Kavgası Tartışma Yarattı