Umberto Eco, 'Mutlu insanların hikâyesi olmaz' derken Beethoven'ı, Dostoyevski'yi, Kafka'yı anlattı...Beethoven'ın annesi frengi hastasıydı. Bu nedenle kardeşlerinden üçü sağır, ikisi kör, biri de zeka engelliydi. Beethoven'a hamile kalan annesi muhtemelen dünyanın en iyi bestecilerinden birini dünyaya getireceğini asla tahmin etmemişti.Babası alkolik, annesi hasta olan Dostoyevski'nin tüm çocukluğu yalnız bir şekilde yatılı okullarda geçti. Bitmeyen bir depresyon ve doğuşta epilepsi hastalığıyla mücadele etti. Bunların hiçbiri onun dünya klasiklerini üretmesine engel olmadı.Kafka'nın kendisinden sonra doğan iki erkek kardeşi bebekken öldü, üç kız kardeşi ise Nazi Almanya'sında katledildi. Baskıcı ve dayakçı babasının yanında yalnız başına büyüdü ama dünya edebiyat tarihine damgasını vuran kitaplara imza attı.Gorki 11 yaşındayken babasını kaybetti ve dedesi onu evden kovdu. Ailesine bakabilmek için tersanelerde çıraklık yaptı. Bu kötü hayat tecrübeleri onu dünya edebiyatının en iyi yazarları listesine yerleştirdi.Bukowski babasından sürekli dayak yedi, kemerle dövüldü ve çocukluğunun büyük kısmında geceleri sokakta yattı. Karaciğeri yetersizdi, cildi hastaydı. Hayatı boyunca yaptıkları, yaşadıklarının bir yansıması oldu.Virginia Woolf 13 yaşında annesini kaybettikten sonra okula gidemedi ve hayatı boyunca ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip oldu. Kısıtlı yaşamına rağmen kadınlar için yazdı, cesaret verdi, örnek oldu.Tolstoy çok küçük yaşta anne ve babasını kaybetti, Yasnaya'da yoksulluk içinde geçen bir çocukluk geçirdi ve bir tren garında donarak hayata veda etti. Ölümsüz eserler bırakan ve dünya klasiklerine imza atan Tolstoy yaşamının son gününe kadar acı çekti.Dickens'ın tüm gençliği babasının borçlarını ödeyerek geçti, ailesine tek başına baktı, okula bile gidemedi ama dünyanın en iyi yazarlarından biri oldu.Sanatkar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Edgar Allan Poe henüz bir yaşındayken babası tarafından terk edildi, iki yaşındayken de annesi veremden yaşamını yitirdi. Üvey ailesinin yanında büyüdü, çeşitli yerlerde askerlik yaptı ve döndüğünde de üvey babası tarafından evlatlıktan reddedildi. Tamamen yersiz yurtsuz bir hayatın içinde büyüdü ama dünyanın en iyi şairlerinden biri oldu.Yahudi bir et tüccarı olan babası Salinger'in kendi mesleğini devam ettirmesini istedi ancak yazar reddetti. Salinger, yaklaşık kırk yıl boyunca evinden dışarı adım atmadı ve tek bir kare dahi fotoğraf çektirmedi.Anne ve babası tarafından üç kez akıl hastanesine gönderildi, aylarca hastanede kaldı. Sakinleştiriciler ve elektroşok verilerek tedavi uygulanmaya çalışıldı.Wittgenstein'in yedi kardeşiden üçü intihar etti. Avrupa'nın en zengin iş insanlarından biri olan babasından kalan mirası dağıttı ve yalnız bir hayat yaşadı. Eşcinseldi ve tek seferlik ilişkilerinden her daim pişmanlık duydu.
Alıntı yaptığınız kaynağı belirterek emeğe saygı gösterin bir zahmet. Bu içerik Twitter'da @zzoguz tarafından paylaşıldı sayın onedio sakinleri.
Güçlü kişilikler. (Yaşadıkları olumsuzluklara rağmen )Bazısı yazar, şair olur dünyaya eserlerini okutur. Bazısı psikopat olur insanların canına okur..
böyle dertlerle ortaya çıkıyor böyle dahiler. çok mutluların aklına gelmez eser yazmak. belki de işin sırrı dertle hemhâl olmak