Totalitarizm, bir devletin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda mutlak kontrolü elinde bulundurduğu bir yönetim biçimidir. Dolayısıyla bu sistemde, bireylerin düşünce, ifade ve eylemleri sıkı bir şekilde denetlenir ve devletin otoritesi her alanı kapsar. Biz de bu içerikte sizlere 'totalitarizm nedir' sorusunu yanıtlayarak hakkında bilgiler vereceğiz.
Totalitarizmin kökenleri, 20. yüzyılın başlarında faşizm, komünizm ve ulusal sosyalizm gibi ideolojik hareketlerin yükselişiyle bağlantılıdır. Bu ideolojiler, devletin ve liderin mutlak otoritesini vurgular ve bireylerin toplumsal mükemmelliğe ulaşması için kişisel özgürlüklerini feda etmelerini gerektirir. Totalitarizmde, devletin gücü ve kontrolü her alanda hissedilir. Siyasi sistem, tek bir parti veya lider etrafında örgütlenir ve muhalefete yer verilmez. Devletin güvenlik güçleri geniş bir ağa sahiptir ve sıkı denetim ve gözetim altında toplumu kontrol eder. Medya, sansür ve propaganda araçlarıyla yönlendirilir, bilginin manipülasyonuyla halkın düşünceleri şekillendirilir.
Totalitarizmde özel mülkiyetin kısıtlandığı veya tamamen ortadan kaldırıldığı durumlarda, devletin tüm kaynaklara hakim olması ve ekonomik faaliyetleri yönlendirmesi hedeflenir. Üretim, dağıtım ve tüketim kararları merkezi bir otorite tarafından belirlenir
Devletin ideolojik hedeflerine uygun olarak, toplumun düşünce, inanç ve davranışları yönlendirilir. Propaganda araçları kullanılarak, toplumun ortak bir ideoloji etrafında birleşmesi sağlanır ve bireysel özgürlükler sınırlanır. Totalitarizmin sonuçları arasında bireylerin hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi, siyasi muhalefetin bastırılması, sansür ve sansasyonel yargılamalar yer alır. Bu sistemde hukukun üstünlüğü yerine liderin iradesi ve ideolojik amaçlar öne çıkar.
Bireylerin düşünce, ifade ve hareket özgürlüğü kısıtlanır, muhalif görüşlere tahammül gösterilmez ve toplumda korku ve sansür ortamı oluşur. Bu durum, insanların özgürce düşünme ve ifade etme yeteneklerini kaybetmelerine neden olur. Ayrıca, totalitarizmde bireylerin siyasi katılımı sınırlanır ve devletin tek bir parti veya liderin egemenliği altında birleşmesi sağlanır. Bu durum demokratik süreçlerin yok edilmesine ve siyasi muhalefetin bastırılmasına yol açar. Toplumun farklı seslerinin susturulması, çeşitliliğin ve alternatif görüşlerin göz ardı edilmesine neden olur.
Planlı ekonomi uygulanırken, özel mülkiyetin sınırlanması veya ortadan kaldırılmasıyla ekonomik faaliyetlerin tamamı devletin yönetimi altına girer. Bu durum, girişimciliği ve yenilikçiliği engellerken, kaynakların adil dağılımını sağlamaktan uzaktır. Bu yönetim şeklinde ekonomik kalkınma ve refah, ideolojik hedeflerin önüne geçer.
Devletin ideolojisi doğrultusunda, eğitim sistemi, medya ve sanat alanlarındaki faaliyetler kontrol altına alınır ve sınırlanır. Bireylerin düşünce ve inançlarına müdahale edilirken, bağımsız düşünce ve yaratıcılık engellenir.
Bireylerin psikolojik olarak baskı altında hissetmeleri, güvensizlik ve korku ortamının oluşması yaygındır. İnsan hakları ihlalleri, keyfi gözaltılar, işkence ve sansasyonel yargılamalar gibi uygulamalar toplumun vicdanını sarsar. Bunun yanı sıra, toplumun genel refah düzeyi düşer, ekonomik adaletsizlik artar ve sosyal dengesizlikler derinleşir.
Bu sistem, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda geniş bir baskı ve kontrol mekanizması oluşturur ve toplum üzerinde uzun süreli bir etkide bulunur. Totalitarizm ayrıca, toplum üzerinde derin ve uzun süreli etkilere sahip olur. Bu etkiler ise bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırlanması, demokratik süreçlerin yok edilmesi ve siyasi muhalefetin bastırılması sonucunda oldukça belirgin hale gelir.