Sanırım herkes neyin kesildiğini anlamıştır efendim, o halde içeriğimize geçelim.
Sanırım herkes neyin kesildiğini anlamıştır efendim, o halde içeriğimize geçelim.
Sünnet ile ilgili ilk kayıt MÖ 2400 yıllarına dayanır. Eski Mısır'da din adamı ve yönetici sınıfın ergenlik ritüeli şeklinde uyguladığı sünnet muhtemelen buradan Mısır civarında yaşayan Orta Doğu (Samîler) ve diğer topluluklara geçer.
Bu arada dostlar başlığa mesela 'Epiküros' u da ekleyebiliriz çünkü Grek kültüründe bedenin mükemmel yapısını bozucu olarak görülen sünnet Helenistik ve Roma dönemlerinde (Yaklaşık MÖ 4 - MS 4) yasaklanır!
Tevrat'ta anlatılana göre İbrahim peygamber emri alır almaz kendisi, 13 yaşındaki oğlu İsmail ve evdeki bütün diğer erkekler sünnet olur. Daha sonra doğan oğlu İshak'ı da aynı emrin gereği olarak 8 günlükken sünnet eder. Ve sünnet, Musa şeriatına yerleşir.
Ayrıca Muhammed Peygamber'in hadislerinde fıtrat gereği yapılan işler arasında sayılan sünnet örneğin İslamiyet'e girmek isteyen biri için zorunludur. Rivayete göre Muhammed Peygamber ya sünnetli doğmuştur ya da 7 günlükken dedesi Abdülmuttalib tarafından sünnet edilmiştir.
Ancak Pavlus Yeni Ahit'te sünneti fiziki bir uygulama olmaktan çıkartır ve manevi bir durum (kalbin sünneti) olarak tanımlar. Buna bağlı olarak da Yahudi soyundan gelmeyen Hristiyanların sünnet edilmesine şiddetle karşı çıkar.
Kiliseye dahil olmak isteyen Paganlar için bir ön şart olmadığı kabul edilir. Yani sünnet Hristiyan kimliğinin bir belirleyicisi olmaktan çıkarılır ve bunun yerine vaftiz uygulaması konur.
Hatta Orta Çağ'da, gizli bir yerde muhafaza edildiğine inanılan İsa'nın sünnet derisine büyük önem verilirken -yılbaşı olarak kutlanan- 1 Ocak'ın Doğu ve Batı kiliselerinde İsa Peygamber'in sünnet edildiği gün olarak kutsanması ve kutlanması söz konusudur.
Çünkü sünnetin Yahudilerle bağlantısı sebebiyle Katolik dünyası için olumsuz bir içeriğe sahip olduğun düşünülür. Günümüzde ise Mısır, Etiyopya ve Eritre'deki Ortodoks Hristiyanların yanı sıra bazı Afrika kiliselerinde sünnet uygulanmaya devam etmektedir.
İslamiyet'ten önceki Türk toplumlarında dostlar hiçbir kayıtta sünnet uygulamasına rastlanılmıyor. Görünen o ki sünnet, Türklerde, Arap ve İslam kültürünün kabulünün dini bir kimlik olarak dayatılması sonucunda tarihselliğine bakılmadan yalnızca bir ritüel olarak benimsenmesiyle sonuçlanır.
Not: Arap toplumlarında hala devam eden kadın sünnetine Türk toplumunun hiçbir çağında rastlanılmaması ayrıca bir araştırma konusudur.
Kaynak-1: İslam Ansiklopedisi
Kaynak-2: Prof. Dr. Kürşat Öncül
insan vucudunun tanri tarafindan mukemmel yaratildigini iddia edip dovmeye ve tum estetik operasyonlara karsi cikanlar gelip sunnet derisinin tasidigi hastaliklardan, kusurlardan bahsederler.
Her reşit erkek isterse kendi hastaneye gider yaptırır. Çocukların zorla sünnet ettirilmesi yasaklanmalı. Riskli bir bölgede yapılan estetik ameliyat kimseye dayatılamaz. Ayrıca kadın sünneti deyip geçmişsiniz ama o sünnet değil hadım. Normalleştirmeyelim. Kadınları hadım edenin direkt ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması gerek.
Türkler Arap değildir.